Paylaş
MODA HAFTASI İNSANI NASIL BİRİDİR
Üç kategoriye ayrılırlar:
Genelde birbirlerinden pek hazzetmezler.
Ama hepsi ön sırada yan yana, et ete oturmak durumunda kaldığı için mecburen “Canımın içi, güzel kalp” şeklindeki ballı börekli konuşma balonları havada uçuşur.
Bir de birbirlerinin kıyafetlerine övgü düzmeye bayılırlar ama defile biter bitmez en yakın arkadaşlarına az evvel methiyelere doyamadığı kişi hakkında “Çok rüküştü çoook, gözlerim yandı” diye mesaj atarlar.
Unutmadan, defilelerdeki ışıktan etkilenmemek adına koca gözlüklerini defile boyunca asla çıkarmazlar.
Instagram’ın hikaye bölümü defile videolarıyla dolup taşmazsa içleri rahat etmez. Takipçilerinin hep bu anı beklediğini sanırlar. Hangi tasarımcının defilesine gidilecekse, onun koleksiyonundan bir kıyafet giyip dikkatleri çekmeye çalışırlar. Daha çok dikkat çekmek arzusu içinde olan “dam üstünde saksağan” tarzıyla defile alanına arz-ı endam eder.
Bir de moda haftasının “sahibiymiş” gibi davranırlar. “Ay olmamış bu sene, kimsenin işini beğenmedim” derler, ama kıyafetini üzerine geçirdiği tasarımcıyı defile sonrası kuliste ziyaret edip “Sen bir numarasın, ezdin geçtin herkesi” demeyi ihmal etmezler.
Arkadaşının defileye davetiyesi vardır ya da bilmem ne tasarımcısıyla şirketi ortak bir iş yapmıştır.
O da meraktan kalkıp izlemeye gelmiştir. “Geçiyordum, bi uğradım”cıların işi zordur.
Sürekli rötar yapan defilelere uyum sağlayamadıkları için yüzlerinde hep bir şaşkın ifade, kimseyi tanımamanın verdiği tatlı bir eziklikle olan biteni anlamaya çalışırlar. Çoğunlukla da anlamazlar.
Onları üzerlerindeki sıkıcı “kurumsal” kıyafetten tanırsınız.
VE CONTEMPORARY İNSANLARI
Onları da üç kategoriye ayırabiliriz:
Paraları aslında vardır, ama ya ne alacaklarını tam bilmediklerinden ya da sadece “koleksiyoner” sıfatının havalı olmasından dolayı Contemporary’nin VIP açılışını kaçırmazlar.
Galerilerin stantlarına gidip daha eserin ne olduğunu anlamadan sürekli “Şu eser kaça?” diye fiyat sorarlar.
Sanatçıyla tanışıp eseri önünde fotoğraf çektirmeyi de ihmal etmezler. Kokteyle de katılıp fuar alanını terk ederler.
Ağızlarından Art Basel, Frieze eksik olmaz. “Geçen yıl Miami’de çok acayip işler vardı” cümlesi favorileridir.
Sadece yurtdışı fuarlarından eser aldıklarının altını çizerler.
Contemporary’yi küçümserler, sergilenen işlere burun kıvırırlar, ama sabah akşam oradadırlar.
Contemporary’nin kendisinden çok fuarın yan etkinliklerinde, partilerde görünürler. Tarzları bohemdir, bakışları hülyalıdır, dillerinde hep bir “Ya çok manyak bir kafası var bu sanatçının, nasıl da vizyoner” cümlesi vardır. Abartmayı severler.
Aslında kendileri söyler, kendileri dinler.
Koleksiyonerlerin partilerinde coşarlar, görüş bildirirler, ortam yaparlar ve sonra mesaileri sona erer.
Sanat olayları bugün başlıyor
Salı günü yurtdışından gelen konuşmacıların katıldığı bir günlük konferansla başlıyor Contemporary.
Ama ondan önce bugün, Contemporary ile paralel bir etkinlik daha başlıyor:
Akaretler’de düzenlenecek ve iki hafta sürecek Artweeks.
Akaretler’deki 37, 39, 45 ve 55 numaralı binalarda iki hafta boyunca yerli ve yabancı birçok sanatçının eserlerinin sergileneceği etkinlikte panel ve partiler de eksik değil. Bu akşam mesela Vogue’un bir partisi var.
Çarşamba günü ise Mert Fırat’ın katılacağı bir konuşma.
Artweeks, Contemporay öncesi bir ısınma turu yani...
Paylaş