Paylaş
Gülben Ergen sabah sabah Oprah Winfrey programında telefonla bağlanan seyircisinin “selamünaleyküm”üne “merhaba” diyerek yanıt verince Twitter’daki yüz milyon balocuk takipçisi arasında bir tartışma kopmuş.
Efendim neden “merhaba” diyormuş, böyle post modern yanıt verilir miymiş, filan...
Artık iş çığırından tamamen çıktı.
Herkes, herkesi bir hizaya getirme derdinde.
Ne oluyoruz yahu?
İster “merhaba” der, ister “bye bye”, ister “buyrun hay hay”, ister “sabah şerifleriniz hayrola”, ister “pişşt kendine gel”...
Her türlü bıdı bıdı karşılık mevcut yani.
Hepsine özgürlük, o halde Gülben’in “merhaba”sına da özgürlük...
- A-ACAYİP YAZ TRENDİ
Bu yazın trendleri başlıklı konu, medya olarak en sevdiğimiz konuların başında gelir.
Neresi gözde mekan olacak, nerede ne yiyip ne içilecek, hangi şarkı popüler olacak, hangi tatil beldesi ön plana çıkacak gibi soruların yanıtları için işin ehli isimlere başvurulur.
Onlar da ciddi ciddi yanıt verip “Bu yaz Bodrum’la Çeşme kapışacak” gibi beylik cümlelerle örülmüş şahane klişeleri önümüze sürmeye hiç çekinmezler.
Neyse, “yaz trendleri” hadisesinden geri kalacak, treni kaçırıp arkasından bakacak değiliz elbet.
İşte bu yazın en a-acayip trendini açıklıyorum:
Gizli kürtaj partileri...
Tiridine bandığımın trendinin sosyolojik olarak ortaya çıkış vesilesi elbette muhtemel kürtaj yasağı nedeniyle olacak.
Sevgilisinden kazara hamile kalan genç kızlar, illegal operasyonlara başvurmak zorunda kalacak.
Sonrasında genç kızın arkadaşları ona moral olsun diye evde gizlice parti düzenleyecek.
- MICHAEL FASSBENDER
Her yabancı derginin kapağında neredeyse istisnasız o var, yani Michael Fassbender.
Muhteşem bir PR gazlamasıyla mı karşı karşıyayız yoksa Fassbender gerçekten bunu hak ediyor mu?
Bence hak ediyor. Çünkü her filmde, “Aa bu Fassbender mi?” oluyorsun, şaşırıyorsun. Adam aynı değil, kendini tekrar etmiyor.
Bakınız, son örnek: Gümbür gümbür Ridley Scott filmi “Prometheus”.
Bir dönem çok gazlanan Jude Law mesela, bana hep aynı gelirdi.
Aynı bakış, aynı göz süzüş, aynı ortalama sempatiklik...
- KAYA VE SADETTİN
Kaya Çilingiroğlu ve Sadettin Saran bir kebapçı restoranında aynı masada görüntülenmiş.
Hayır, hemen romantik komedi bir hınzırlık aramayın, baş başa değillermiş, masada başkaları da varmış.
Zaten hali hazırda Çilingiroğlu, Saran’ın radyosuna program yapıyormuş. Belli ki bir muhabbet var yani.
Yine de Kaya Çilingiroğlu gibi kalın çizgileri olan biri için bence rönesans gibi bir adım Saran’la aynı masada muhabbet etmek, üstüne bir de görüntülenmeyi kabul etmek...
Aynı şey, Hülya ve Feraye için söz konusu olabilir miydi acaba?
Galiba kadınların kalın çizgileri erkeklerden daha fazla.
Kadınların yaşanan bir şeyleri unutup dost olması bir
hayli zor...
- AŞKIN BİR TEMENNİ
Haluk Bilginer ve Aşkın Nur Yengi özel hayatlarını ayırmıştı en son.
Özel hayatını ayırmak ne demekse artık...
Son durum ne bir fikrim yok.
Ama temennim şudur: Aşkın Nur Yengi evlendikten sonra yokuş aşağı giden müzik kariyerine yeniden odaklansın ve şöyle sıkı bir şeyler yapsın...
- ÜLKEYİ TERK EDERİM
Yine çoğalmaya başladı şu “ülkeyi terk ederim” söylemi.
Hemen de vazgeçiliyor her şeyden. “Bu ülkede ikinci sınıf vatandaş olmaktansa gider başka bir ülkede yaşarım” deniliyor.
Hiç kimse “Ben istediğim gibi yaşarım, ne terk etmesi” demiyor.
- ATİYE’NİN SEKSİ PERFORMANSI
Miss Turkey yarışmasındaki şovu iyiydi, hoştu Atiye’nin.
Ama hiç de seksi değildi.
Yüzyılda bir tayt yerine etek giydi diye seksi mi oldu Atiye?
- ÇELİŞKİ KADINI RÖPORTAJI
GQ Türkiye’de nefis bir röportaj yazısı var. Ali Tufan Koç kaleme almış.
Soru-cevap şeklinde gelişen bir röportaj yazısı değil; gözlemi, izlenimi bol, yabancı dergilerde sıkça gördüğümüz, o özlenen formatta...
Peki yazı kiminle ilgili? “İlişki değil, çelişki kadınıyım” diyen Ayşe Özyılmazel’le ilgili. Yazıda ustaca ti’ye alınmış Özyılmazel’le geçirilen zaman, diyaloglar ve söylediği sözler...
Paylaş