Paylaş
Geçen haftalarda iki kız arkadaşım Kaş’a tatile gittiler. Döndüklerinde anlata anlata bitiremediler Kaş tatillerini. “Yok şöyle güzeldi, yok böyle güzeldi” diye.
Ki normalde öyle her şeyi abartanlardan değillerdir.
Üstelik Kaş’a daha önce gitmişlikleri de var.
Ama dönüp dolaşıp “Bu kez başkaydı” diyorlar.
Sadece onlardan değil, birçok insandan da duyuyorum “Kaş’a gitmeli” diye. Hatta bakınız en son Nejat İşler ve Berrak Tüzünataç da Kaş’taymış. Orada barışmışlar.
Tamam, Kaş’ın denizi, kendisi, ucuzluğu filan çok güzel.
Ama esas sırrını geçenlerde Twitter üzerinden Buket Uzuner özetledi:
“Kaş olumlu anlamda değişmiş. Ticari turistik sahil kasabası yerine yerlisinin bile kitap okuduğu plajları olan bir yer haline gelmiş”.
? TÜM MESELE: YAZMAK YA DA YAZMAMAK
Şimdi “Kaş moda” filan diye yazdım ya, eminim Kaşseverler bana yüklenecek, “Niye yazdın? İyice popüler olacak burası” diye. Aslında sürekli karşılaştığım bir durum bu.
Mesela Sedef Adası’nı da birkaç kez yazınca, oranın yerlisi 16 yaşındaki bir okur, “Nolur yazmayın artık” diye bir rica maili atmıştı. Tipik, “Çok popüler oluyor, sonra suyu çıkıyor” endişesiyle...
Şimdi onlar da haklı. Ama ben de haklıyım.
Yazmazsam olmaz, yazsam kimisi üzülüyor.
Ortası yok bu işin.
? “BİLMEMNE BEBEK” DEMEYİN ŞUNA...
Ünlülerin çocukları söz konusu olunca medya hep çocukların isimlerinin önüne bir de “bebek” lafını ekliyor.
İstanbul bebek diyorlar ya da Pars bebek, Su bebek.
Neden sadece isimle yetinmeyip “bebek” diye vurgu yapıyoruz ki?
Beş-altı yaşına gelince ne olacak?
Pars çocuk, Su çocuk mu?
Ya oniki-ondört yaşlar? Düşünemiyorum bile!
Pars ergen, Su ergen, İstanbul ergen...
? ELİF ŞAFAK VE SEDA SAYAN
Elif Şafak’ın Seda Sayan’ın programına çıkması iyi mi kötü mü? Bence hiçbiri. Sadece akıllıca.
Çünkü kitapta annesini “namus uğruna” öldüren bir erkek çocuğun hikayesi var.
Sayan’ın kitlesini yakalayabilecek bir damar bu.
Bir ihtimal alıp okurlar mı yoksa sıkılırlar mı bilemem, ama Şafak’ın kitaptaki bu damarı tabana yaymak istediği ortada.
? SERTAB VE CHRISTINA
Sertab Erener kendini anlatırken yanlış örneklerle süslüyor cümlelerini. Son olarak Star Akademi öğrencilerine Eurovision deneyimini anlatırken,
“Şarkılarımın anlattığı bir şeyler var. Orada da harem kadınını anlattım. Christina Aquilera gibi bacak açmadım” demiş.
Christina’nın sesi gayet bombadır, sadece bacak açmaz oysa. Hoş, açsa da fark etmez.
Neden Sertab örnek olarak onu vermiş, anlayamadım.
Son birkaç Mikonos detayı
Cumartesi günkü sütuna sığmadı, oysa yazacak çok şey vardı. Buyrun kalan son Mikonos kırıntılarına...
? Yunanistan’ın genelini bilemem, ama Mikonos’ta hırsızlık çok yaygınlaşmış. Bunun nedenini krize bağlamak ilk akla gelen şey tabii.
Peki yaygınlaştığını nereden anladık? Kaldığımız apart otel müdiresinin, “Dışarı çıkarken sadece kapınızı değil, panjurlarınızı da kapatın! Yoksa hırsız girer” diye sıkı sıkı tembihlemesinden dolayı.
? Evet, son dakikada Mikonos’a gitmeye karar verdiğimiz için sevgili kankam ve ben, orta halli bir apart otele 170 euro bayıldık (dört yatak vardı, orası ayrı). Oysa eylülde fiyatlar düşüyormuş. Mesela havalı butik otellerin fiyatı 70-80 euro’ya kadar... Aslında eylülde gelmek lazım buraya. Eylül demişken, Borajet Mikonos seferlerine eylül ortasına kadar devam ediyormuş. Dönerken onu da öğrendik.
? “Ezel”in burada ilk sezonu yayınlanıyor. Dolayısıyla çok popüler. Dergiler sürekli “Ezel”den bahsediyor. Türk olduğunuzu öğrenen Yunanlılar ise hemen dizinin sonunu soruyorlar. “Çok komplike bir son” demekten başka çare yok.
? “Ne güzel, hiçbir şey değişmiyor, hep korunuyor Mikonos” demiş, demelere doyamamıştım cumartesi günkü ilk Mikonos yazısında. Sonradan düşündüm de bu adada değişmesini istediğim tek şey şu: Daha çok taksi olmalı! Az sayıdaki taksi, bu kadar turiste yetmiyor haliyle. Nitekim taksi beklemekten uçağı kaçırıyorduk neredeyse!
Paylaş