Bir filmin basın gösterimini, hatta galasını yapıp yapmamak tamamen yönetmenin/yapımcının inisiyatifinde olan bir durum. İster yaparlar ister yapmazlar.
Filmi tanıtmak için başka bir yol bulurlar. Ya da onu da yapmaz, filmin sadece kulaktan kulağa yayılması sağlanır. Ama son dakikada sinema yazarlarına yapılacak basın gösterimi ertelenirse ortada bir sorun var demektir: Filmine ya da kendine güvensizlik... Oysa Mahsun Kırmızıgül, o kadar uğraştığı ve dışarıdan hayli parlak görünen filmi konusunda daha cesur olmalıydı. Bir basın gösterimine bu kadar takılıp dile düşmemeliydi.
Yok böyle bir şey
İki gece üst üste yayınlanınca illa ki birinden birine denk geliyor ve “nasıl dans etmişler acaba?” diye bakınıyorsun. İşte “Yok Böyle Dans”a dair kısa notlar...
Bütün profesyonel dansçı partnerler kendi şovlarını yaptılar, yanlarındaki acemi ünlüleri pek takmıyor gibiydiler. İyi de onları izlemek isteyen kim?
Programa iki tane yabancı jüri üyesi birden koymak; isterse ülkesinde sıfır etkili filan olsun, yabancı uzmanlara koşulsuz hayranlığımızın klasik bir göstergesi değil de, nedir?
Bora Kozanoğlu ve Derya Büyükuncu en iyi dans edenlerdi kuşkusuz. Bu arada Bora’yı an itibariyle Cüneyt Arkın’a benzettim, 80’li yıllardaki filmlerinde saçı tıpkı böyleydi Cüneyt Bey’in.
Burcu Güneş’in şarkısını tanımlamak üzere söylediği “mistik, etnik, spritüel” üçlüsünü o gün bugündür kullanıyorum.
Pascal Nouma bu yarışmanın İlhan Mansız’ı mı? Bu yarışmadan sonra, İlhan Mansız’ın buzda dans yarışmasından buz pateni şampiyonasına katılması gibi, o da dans yarışmalarında Türkiye’yi temsil eder mi bu gaz/bu hevesle?
Köşk’teki Hakaan
Meşhur ve Mutlu Tönbekici’nin yazısından biraz sıkıcı geçtiği anlaşılan 29 Ekim resepsiyonunda dikkatimi çeken tek şey şuydu: Resepsiyona katılan Özlem Önal’la Hayrünnisa Gül’ün aynı Türk modacısından giyinmiş olmaları. Son zamanlarda yurtdışı başarılarıyla konuştuğumuz Hakan Yıldırım’dan. Özlem Önal’ın kıyafeti zarifti, hoştu, klasikti. Ama Hayrünnisa Gül’ün Hakan Yıldırım kıyafetini beğenmedim. Hayır, kıyafetin kapalı olmasıyla ilgili değil sorun(um). Hakan’ın bildik geometrik kesim tarzını ya fazla kullanmasından ya da bu kesimle bordo rengin şahane uyumsuzluğundan; ortaya çıkan kıyafet nefes aldırmayacak denli oyuncaklıydı.
Araba süsü disko topu
Geçenlerde, kısa süreli bir trafik tıkanmasında gördüm. Arabaların arasında dolaşıp cep telefonu şarjı filan satanların yeni ürünü olan disko toplarını! Küçük, orta ve büyük olmak üzere üç boyda, arabalara süs olsun diye satılan disko toplarının çok ilgi gördüğü aşikardı. Çünkü her satıcının elinde şıngır mıngır bu toplardan vardı. Yakında her araba küçük bir diskoya dönüşecek, söylemedi/uyarmadı/tarihe bir not düşmedi demeyin.
Modern şikayetler
Digitürk’ün premier, speed, stars diye çeşitlendirdiği moviemax kanallarında dön dolaş aynı filmlere denk gelmek hayli sıkıcı olmaya başladı. Ah bir de o CSI dizileri...
Kafelerde yemeğin, hatta artık omletlerin bile yanına konulan üç-beş yeşillikten ibaret “laf olsun torba olsun” garnitürleri de sıkıcı olmaya başlayanlardan. Çünkü bu yeşillikler çoğu zaman yıkanmıyor. Çünkü bu yeşillikler süs olsun diye konuluyor.
Yeni iPhone 4’de sevdiğim tek şey
Gecikmeli olarak tadına baktım iPhone 4’ün. En güzel yanı fotoğraf olayına getirdiği zıpır yenilikler. Gittiği yerlerde, sokağın ortasında aniden durup kendini fotoğraflamaya çalışan biri olduğum için eski iPhone’la bu işi yapmak çok zordu, biliyorum. Hem makineyi sallamamaya çalış hem hedefi (yani kendi suretini) kadrajla hem de basacağın (pardon dokunacağın) yeri bul parmağınla (kolaysa). Yeni iPhone’da bu işkenceye son verilmiş. Kendini çekmek istiyorsan, ekranı çevirmen yeterli. Makineyi ters yüz etmene gerek kalmamış yani. Bu arada hipstamatic diye bir program var. En son Sedat Doğan’ın telefonunda görmüştüm. Hipstamatic; Lomo fotoğraf makinesinin fotoğrafa verdiği tuhaf lezzeti veren, şayet lenslerini filan da indirirseniz fotoğrafta her türlü numarayı çekmenize imkan tanıyan en iyi iPhone application’larından biri. Bir ekşi sözlük yazarının tanımıyla, iMehmetTurgut uygulaması.