Mağazada mastürbasyon yapan adam

Olayın tanığı ise PR sektörünün tanınmış isimlerinden biri olan Yeşim Aksoy.

Faaliyeti gösteren şahsı kadın katında satılan paltoların arasında görüyor Aksoy. Penisi dışarıda paltolara sürtünerek gidip gelirken...

Hemen mağaza yetkililerine durumu bildiriyor Aksoy. Fakat kimse bir şey yapmıyor. En fazla, “?u kişi mi?” diye parmakla göstermekle yetiniyor mağaza yetkilileri. O gün güvenlik görevlisinin çalışmadığını da belirtiyorlar.

Ve mastürbasyon yapan şahıs, paltoların arasındaki işini bitirdikten sonra mağazadan elini kolunu sallayarak dışarı çıkıp gidiyor. Herkesin gözü önünde.

Aksoy şimdi bu olayı mağaza yönetimine şikayet edecek.

Umarım bu kez harekete geçerler. En azından paltoları kuru temizlemeye filan göndermeleri lazım, öyle değil mi?

Kuledeki dalgın olamaz ki!

Atatürk Havalimanı’ndaki bir uçağın inişi sırasında çok tehlikeli bir olay yaşanmış. İnmeye hazırlanan uçak, o sırada pistten havalanan bir başka uçağın 300 feet (100 metre) üzerinden geçmiş.

Nereden öğreniyoruz bu olayı? İnişteki uçağın pilotuyla kuledeki kontrolör arasında geçen konuşmaların yayınlanmasından.

Yoksa öğrenmek de mümkün olmayacaktı.

Çünkü iki taraf da olayın rapor edilmemesi konusunda mutabık kalmışlar! Konuşmalardan anlaşılan bu. Tam bir skandal!

Bir başka dikkat çekici nokta ise kontrolörün pilota, “Olayı fark ettiğimde bir anlık dalgınlığıma geldi” demesi.

Hatırlarsanız, geçtiğimiz ocak ayında Atatürk Havalimanı’nda beş gün boyunca kalmış ve oradan izlenimlerimi aktarmıştım.

Kuleye de çıkmış ve çalışanlarla konuşmuştum.

İşlerinin stresli olduğunu, konsantrasyon gerektirdiğini kabul ediyorlardı. Hatta bir çalışan işini şöyle tarif etmişti:
“Hani araba kullanırken hapşırabilirsiniz, bu sürüşünüzü engellemez. Ama kulede bunu bile yapamazsınız. Dikkatiniz anında dağılabilir çünkü.”

Bunun üzerine şunu sormuştum: “Moralinizin bozuk olduğu bir gün muhakkak oluyordur. O zaman ne yapıyorsunuz?”

Şöyle yanıt vermişlerdi:

“Böyle bir durumda kendini iyi hissetmeyen kişi, o gün daha arka planda bir görevde çalışır.”

Şimdi düşünüyorum da, o gün “dalgın” olan kontrolörün acaba morali mi bozuktu?
Olabilir, insanlık hali. Hangimizin bir günü bir gününe uyuyor ki? Peki ekibin şefi de mi bunu fark etmedi o gün?

Gece gezmeleri

YÜZDE YÜZ İTALYAN... Erol Kaynar, Nişantaşı’ndaki Biber’in alt katına bir İtalyan restoranı açmaya hazırlanıyor.
Geçenlerde Salomanje’de restoranın ismini belirliyorlardı İtalyan ortağıyla beraber. En sonunda Cento Per Cento (Türkçe’si “yüzde yüz”) isminde karar kıldılar. 

HALUK AKAKÇE YÜZ FELCİ OLMU?... Otel lobisindeki barları sevenlerden misiniz? Hayır, bahsettiğim büyük ve şaşaalı otellerin klasik barları değil elbet. Daha butik, daha modern otellerin barlarından bahsediyorum.
Yanıtınız “evet”se, mesela Park Hyatt’ın barı gönülden tavsiye.
Geçenlerde akşamüstü uğradık. Küçük, ama çok güzel ışıklandırılmış bir barı ve muhteşem bir sakinliği mevcut.
Ama o sakinlikte bile güncel sanat aleminin iki önemli ismine rastlanıldı burada.
Biri Galerist’in sahibi Murat Pilevneli. Meğer Park Hyatt’ın sporuna geliyormuş. Ertesi gün Tuba Ünsal’ın yanına Los Angeles’a gideceğinden bahsediyordu. Karşılaşılan diğer isim ise Haluk Akakçe. Yeni sergisi üzerinde uğraşırken yüz felci olmuş Akakçe.
Bir kez daha “geçmiş olsun” diyeyim kendisine buradan. 

MATEUS İÇİN PIOLA’YA... Bir başka otel de Dedeman’ın karşısındaki Point Hotel Barbaros. Hemen girişindeki Piola restoranın barı, lobi barı işlevi de görüyor. Üstelik Pinot Grigio Blush’tan sıkılanlara çok sıkı bir alternatif de var buranın barında: Portekiz roze’si Mateus. 

LUCAS MI MERAK EDİLİYOR YOKSA TAPASLARI MI?... Tenerife’te kendi adıyla bir restoranı olan bol gastronomi ödüllü İspanyol şef Lucas Maes, üç günlüğüne Cihangir White Mill’e yemek yapmaya gelmiş. Özellikle tapas delilerine duyurulur. Lakin ben tapasın geleneksel olanını daha çok seviyorum. Yakışıklı şef Maes ise (“mutfaktan çıksa da artık yüzünü görsek” diyen çoktu ilk gecesinde) tapasları biraz modernleştirmiş. İlk anda ısınması zor.