Paylaş
Yola çıkarken üç galericinin hedefi şuydu: Yeni gelişmeye başlayan tüketim toplumunda sanata meraklı zengin yeni koleksiyoncuları fuarlarına çekmek.
Kısa sürede Art Basel büyük ilgi gördü.
Dahası, ilgi görmekle kalmayıp aynı zamanda her daim en yüksek satışların yapıldığı sanat fuarı haline geldi.
Sadece satış anlamında değil, büyük tartışmaların çıktığı bir fuar da oldu.
Hatırlayın: Maurizio Cattelan’ın duvara siyah bantla yapıştırılmış muzdan ibaret “Komedyen” isimli eseri “Bu nasıl sanat?” tartışması yaratmıştı 2019 yılındaki fuarda.
ARALIKTA MIAMI ART BASEL
Art Basel’ın şu anda üç kıtaya yayılan fuarları var.
Basel’ın yanı sıra Miami ve Hong Kong’da yapılan fuar bu hafta sonu ilk kez Paris’te yapıldı. Ama küçük bir farkla.
Paris + par Art Basel ismiyle kurulan yeni fuar sadece sanatı değil, tasarımı ve modayı kapsamasıyla da dikkatleri üstüne çekti.
Bu ayın sonunda ise Art Basel Miami var.
29 Kasım’da VIP ön izlemeyle başlayacak ve 3 Aralık’a kadar devam edecek Art Basel Miami’nin bizim için sürpriz yanlarından biri ise Maça Kızı’nın fuar boyunca açık kalacak pop-up çadırı.
Maça Kızı’nın kışlık yeni bölümüne de imza atan mimar Ahmet Alataş tarafından tasarlanan çadırda 30 Kasım gecesi büyük bir parti de yapılacak.
Hiçbir şeye sahip olmamanın lüksü
Geçtiğimiz haftalarda Salt Galata’da, küratörlüğünü In-Between Tasarım Platformu’nun üstlendiği Commons & Communities global mimarlık sergisi ve semineri dolayısıyla Danimarkalı mimar Eric Juul ile kısa bir röportaj yapma şansım oldu.
Eric Juul ilk olarak evsizler için yaptığı projeyle dikkatimi çekmişti.
Daha sonra da “Küçülerek büyük yaşa” kavramından bahsettiği bir röportajıyla...
Orada şöyle diyordu Juul:
“Herkesin her şeye bolca sahip olduğu bir zamanda yaşıyoruz.
Bu nedenle artık hiçbir şeye sahip olmamanın büyük bir lüksü var.”
MİMAR JUUL’UN TAVSİYESİ
Peki, gerçekten küçülerek büyük yaşamak mümkün mü?
Mesela eski dönemlerin üç oda bir salon evleri tarihe mi karışıyor? Ya da: Karışmalı mı? Mimar Juul, onunla yaptığım kısa sohbette şunları söyledi:
“Yeşile ve doğaya fazla ilgi olması nedeniyle az tüketmeye dair artan bir ilgi var.
Dolayısıyla mesele konut olduğunda küçük yaşamanın daha büyük bir yaşamla sonuçlanabileceğini gösteren çok fazla deneysel mimari göreceğiz.
Çünkü ne kadar çok tüketirsek, tüketim o kadar hayatımızı yönetiyor.
Daha az tüketmeye çalışın. Kendiniz ve aileniz için başka tür bir özgürlük yaratacaksınız.
Ben hedonistik sürdürülebilirliğe inanıyorum. Bu da sürdürülebilir bir yaşamın daha keyifli bir yaşam yaratması gerektiği anlamına geliyor.”
Paylaş