Paylaş
Derken pat diye bir tanıdık geliyor, sek sek sekerek.
“N’aber, nasıl gidiyor? Epeydir görüşemedik” diyerek.
Ardından o meşhur kalıbı patlatarak: “Her şey yolunda mı?”
Genelde bu kalıp üç-dört kez filan tekrarlanıyor.
Çünkü kimse karşı tarafın “Evet, yolunda” yanıtından asla tatmin olmuyor.
O yüzden tekrar tekrar soruyor:
“Her şey yolunda mı? Yolunda mı her şey?”
Bir ara “Bu ortamda ne kadar olabilirse o kadar yolunda işte” yanıtı popülerdi.
Papağan gibi herkes aynı şeyi söylüyordu.
NASIL GEÇTİ KARANTİNA
Hiçbir yere varmayan, bazen uzadıkça uzayan bu günlük konuşma balonlarının ya da
birbirinin tekrarı cümlelerden muhtelif bu sosyal zorunluluk halinin havalı, pek global bir ismi var malum, “small talk”.
Aslı İnandık geçtiğimiz günlerde sosyal medyasında pek güzel dalga geçti “small talk” halleriyle.
Şimdi pandemi süreciyle yeni bir şekil aldı günde bin kez yaptığımız bu konuşma balonları.
Biriyle mi karşılaştın, hemen ayaküstü bir korona muhabbeti yapılması kaçınılmaz.
En başta bir “Nasıl geçti karantina?” sorusu şart.
Sonra bir adet yakınma: “Ay herkes dip dibe, sosyal mesafe yok hiçbir yerde.”
Ardından “Bir yerlere gidecek misin?” merakı.
Peşine eklenen “Ben valla bu yaz hiçbir yere gitmem” olmazsa olmaz.
“E geçen gün Çeşme’deydin?” dersin, ona da yanıt hazırdır:
“Arkadaş ısrar etti gittim.”
BANA DARILMA AMA...
Doğruya doğru, küçük konuşma balonlarının pek azı samimidir.
Gerçekten karşındakinin nasıl olduğunu merak ediyorsan başka şeyler sorarsın ya da kırk yılda
bir karşılaştığın
zavallıya, “Dünya ateşten bir toptu” diyerek kendi kişisel tarihini anlatmaya başlamazsın.
Bizim “small
talk”lardaki en büyük sorunlardan biri de hemen karşı tarafı dibe çekmeye çalışmamız.
“Kuzum, n’oldu sana böyle? Kilo mu aldın sen?” der biri.
Bir başkası, “Kuzum bu ne hal, bir doktora mı görünsen?”
Ya da iyi bir şey söylemeye çalışırken genelde kötü bir şey söyleyenler de karşınıza çıkabilir:
“Kuzum çok kilo vermişsin, yüzün küçülmüş. Ama bana darılma, önceki halin daha iyiydi ya!”
Bizde böyle, ama misal, bir Amerikalının da “small talk”u sıkıcı.
Onlar da karşısındakini aşırı övgüye boğuyor, “Şahanesin, vay nefis görünüyorsun”
filan filan.
Kısacası, bu küçük konuşma balonları kadar hayatımızda yer kaplayan, insanın günlük aura ayarlarıyla oynayan ve bir o kadar da gereksiz bir şey de yok.
Yasaklansa mı acaba?
Son Bodrum notları
Çarşambadan bu yana Bodrum’da yeni açılan yerleri,
gezip gördüklerimi yazıyorum.
Bugün elde kalan son notlarla Bodrum yayınım sona eriyor, buyurunuz...
◊ Maça Kızı’nın üst tarafına Demet Müftüoğlu Eşeli, 74Escape’i açmış.
Yerli tasarımcıların ürünlerini sergilediği mekanda, özellikle seramik sanatçıları Hüseyin Artık ve Metin Öztürk’ün işleri mutlaka görülesi.
◊ Maça Kızı her daim Maça Kızı. Başka bir havası var.
Ama ben gittiğimde şöyle ilginç bir durum da vardı. Barın bir köşesine 16’lıklar toplanmıştı diğer köşesine de 56’lıklar.
Genelleme tahmini yapıyorum tabii. Kimseye gidip yaşını sormadım.
Ama bir ara arkadaşıma dönüp, “Nerede 30’lar, 40’lar, onlara ne oldu?” derken buldum kendimi.
◊ Reşitpaşa’daki Aman da Bravo’nun yaratıcıları Melis Korkud ve İnanç Çelengil geçen yaz hoş bir sürpriz yapıp Yalıkavak’taki Boho Oteli’nin bahçesine yazlık bir Aman da Bravo açmışlardı. Bu yaz yine aynı yerdeler.
Melis’e, “Bu yaz nasıl geçer?” diye sordum, yanıtı şöyle oldu:
“Geçen yaza göre daha sakin, kaprissiz, dolayısıyla daha keyifli bir yaz olacağını düşünüyorum.
Hem otel hem restoranda taviz verilmeyecek önlemler alındı.
Daha az müşteriye servis vereceğiz belki, ama herkesi hijyen açısından doğru yerde olduklarına ikna etmek zorundayız.”
◊ Bodrum merkezde herkesin konuştuğu tek bir restoran var: Ada Kumbahçe.
◊ En sevindirici olan da Bodrum’daki tasarım dükkanlarının sayısının artması.
Onlardan biri Gümüşlük tarafındaki Frenchouse.
◊ Bitez’deki Zai’yi biliyorsunuz.
Peki ya kahveci Fika’yı?
Mutlaka gidilmesi gereken yeni nesil kahvecilerden biri Fika.
Paylaş