Paylaş
Süremiz dokuz gün, rotamız Antalya ile Çeşme arası. ?imdi buyrun seyir defterine...
1. Gün (Cuma)
Sabah saat 11.30 gibi Route 9 karavanı Olimpos sahiline indi. Karavanın şoförü Avni Yıldırım’la tanıştık, bana karavanı gezdirdi. Yçinde yok yok, gayet konforlu. Fırın, televizyon, klima filan... Ama an itibariyle biraz gerildim.
10 metrekarelik bu yerde dokuz gün nasıl geçer?
Birden o kadar yol, gece/gündüz gözümde büyüdü.
Akşamüstü Olimpos’u terk edip Kemer’e doğru yol çıktık. Olimpos’u terk ederken ilk kez mutluyum. Çünkü eski Olimpos’un pek tadı yok.
Gün gelip böyle bir cümle kuracağımı düşünmezdim. Ama kurdum işte.
Nitekim Olimpos’un eski gezgin kitlesi neredeyse yok gibi.
Ortalık aile çay bahçesini andırıyor. O güzelim sahil pet şişelerden geçilmiyor.
Kemer’e doğru giderken mola verdik ve karavandaki ilk duşumu aldım.
70 yaşlarındaki köylü çiftin işlettiği Onbaşı’nın Yeri adlı gözlemecinin çeşmesinden depoya doldurduğumuz kaynak suyuyla...
Karavanda yaşama fikri giderek hoşuma gitmeye başladı.
Gece 23.30 civarı Kemer’in gece hayatına aktım: Redroom, Inferno ve Aura...
Bu üç popüler mekanın bileşenleri az çok belli: Her biri ayrı hoşlukta turist kadınlar, seksi şovlar yapan dansçı kızlar, köpük partileri (pazartesi günkü yazıda analizlemiştim) ve tabii libidosu tavan yapmış Türk erkekleri...
Gecenin sonunda, 03.30 gibi karavandaydım. Antalya’daki camping alanına gitmeye üşendik. Kemer’in biraz ilerisinde, yol kenarına karavanı çekip uyuduk. Sonuç bir felaket! Sabaha karşı artan trafikle birlikte bütün arabalar, kamyonlar adeta üzerimden geçti. Böyle bir gürültü yok!
Ders 1: Uyumak için asla yol kenarında durma...
2. Gün (Cumartesi)
Antalya’dayız... Gündüz karavanı Beach Park içine park edip dinlendik.
Ve saat 22.00... Antalya gece hayatına akma zamanı. Bu şehrin Babylon’u, Ghetto’su kıvamındaki Jolly Joker’de sahne alan Mayday grubunun performansına bayıldım. “Poker Face”i de söylediler, “Sweet Dreams”i de...
Jolly Joker sonrası durak, Antalya’nın en büyük açık hava kulüplerinden biri olan Ceila. Bu mekanın garsonları, “?işe açtırmak istemiyoruz” yanıtını aldıkları andan itibaren çok gıcık davrandı. “Diğer istediğiniz içkileri gidin bardan alın” bile dediler!
3. Gün (Pazar)
Sabah 09.00... Bir an önce tuvalete gitmem lazım!
Birkaç gün önce çıtlatmıştım, karavanın tuvaleti daha ilk günden bozuluverdi. “Küçük işler” için hâlâ işe yarıyor, ama “büyük işler” için maalesef... (Bu tuvalet sorunu gezi boyunca devam edecek. Konakladığımız camping’lerde de tuvaletlerin fena olduğunu göreceğim...)
Fethiye’ye doğru kırdık rotayı. Hedef Ölüdeniz...
Ölüdeniz’de Sea Horse Camping’e yerleştik. Burada kişi başı konaklama ücreti 20 lira. Karşılığında su-elektrik alıyorsun.
Camping’te geçirdiğim gecede birbirinden farklı iki sürpriz yaşandı:
1. Hemen yanımızdaki camping’ten gelen “Arabada beş, evde onbeş, hadi yine bendensin” nağmelerini duyunca, durumdan işkillenip olay yerine gittik fotoğrafçım Franz’la. Ve yerel bir düğünün tam ortasına düştük!
Bu da eğlence hayatının bir parçası değil mi, deliler gibi fotoğrafladık!
3. Kaldığımız camping’te Tabasamu ekibiyle tanıştım. Tabasamu ne mi?
Swahili dilinde “Gülümsemek” manasına geliyor Tabasamu.
Ve kendilerine bu adı uygun gören Yngiliz ve Güney Afrikalı gezginlerden kurulu ekibin amacı 165 günde altlarındaki ciple Cape Town’a ulaşmak!
Türkiye, bu seyahat boyunca konakladıkları altıncı ülke.
Buradan Suriye’ye geçeceklermiş. Onların uzun rotasını duyunca bizim rotamız hayli kısa geldi! En kısa zamanda hedefi büyütmeye karar verdim.
Ama ondan önce Tabasamu ekibini takipteyim.
Tabii ki yol hikayelerini not düştükleri blogtan: www.tab2010.com
CUMAYA...
Hisarönü’ndeki eğlence hayatı harbiden eğlenceli!
Marmaris’teki Çınar kahvaltı yeri, Sedir Adası ve Marmaris gece hayatı...
Paylaş