Paylaş
Onca kötü olayın ardından karla beraber gündemimiz bir anda normalleşti.
“Yollar açık mı?”, “Daha yağmaya devam edecek mi?”, “Ara sokaklar fenaymış” diye gayet sıradan, basit şeyleri konuşmaya başladık.
Kar sayesinde bir anlığına İsveçli filan gibi olduk.
Peki karda nasıl sosyalleşildi?
Evde kalanlar Han Kang’in Vejetaryen kitabına daldı.
Kitabın yazarı, Orhan Pamuk’un da adaylar arasında yer aldığı uluslararası Man Booker ödülünün sahibi aynı zamanda.
Vejetaryen’in konusu ilginç: Evliliğin tekdüzeliğine alışmış sıradan bir çift var.
Bir gün kadın bir rüya görüyor ve ertesi gün vejetaryen olmaya karar veriyor.
Öyle ki dolaptaki tüm etleri torbaya doldurup atıyor, yumurtaları da...
Bu ani karar sonrası karı kocanın hayatı yavaş yavaş altüst oluyor.
Evde kalanların en çok konuştuğu yabancı dizi ise The Young Pope’tu.
Kuralları umursamayan, en önemlisi de Tanrı inancını sorgulayan genç Papa rolünde Jude Law’ın harikalar yarattığı diziden geçenlerde bahsetmiştim.
Evde kalmayıp dışarıya çıkanlar ise en fazla kendi mahallelerindeki kafe ve barlarda sosyalleşti.
Büyük mekanlar ise cumartesi gecesi ya küçüldü ya da kapattılar.
Ulus 29 mesela. Rezervasyonlarını Fenix’e yönlendirdi.
Klein açılmadı, onun yerine müdavimlerini kardeş mekanı Flamme’da ağırladı.
Ama genel olarak dışarıya çıkan pek azdı.
‘Yol’umu buldum
Fark ettim ki uzun süredir sadece “sosyal medya okuyorum”.
Oradaki yazışmaları, kopyala yapıştır metinleri, komplo teorilerini, şunu bunu...
Vakit öyle geçip gidiyor.
Aynı cümleler, aynı kelimeler, aynı bakış açıları...
Bu kısır döngünün dışına çıkmanın yollarından biri kitap okumak aslında.
Ama kitap okuma sabrının azaldığı bir dönemdeyiz.
Çünkü sosyal medya okuması gibi bir şey değil kitap okumak, odaklanman gerekiyor...
Kitap okumaya vesile olur umuduyla bir tavsiye:
Michael Puett ve Christine Gross-Loh’un “Yol” adlı kitabı.
Gündelik hayata dair basit örnekler vererek antik Çin Felsefesi’nin sırrını anlatıyor kitap.
Mesela diyor ki, iyi ilişkiler ritüeller aracılığıyla oluşur.
Yani yolda, mekanda karşılaştığınız ve “Haftaya bir kahve içelim” lafıyla geçiştirdiğiniz o kişiyle kurduğunuz etkileşim dahi çok çok önemli.
Ve aslında hayatınızı farkında olmadan etkiliyor.
Muhabbetler için iki anahtar
Bugünlerde muhabbetlerde dile düşen iki şey var.
İlki şu: Mesela biri çok ciddi bir şey anlatıyor.
Sen tam o esnada durup en dramatik ve hafif alaycı ses tonunla “Senin için üzülüyorum” diyorsun. Karşındaki şok! Şu sıra benim favorim bu.
İkincisi ise şöyle:
Yine arkadaşınla muhabbettesin. Diyelim ki gitmek istediğiniz yerler var, bunun üzerine sohbet ediyorsunuz. Planlar gırla. O anda yine en dramatik ses tonunla şunu diyorsun:
Böyle olmamalıydı!
Paylaş