Paylaş
Nisan başı Edirne’deydik, hafta ortası ise İzmir’de.
TÜRSAB, Hürriyet ve belediyelerin işbirliğiyle düzenlenen bu turlar hem eğlenceli/faydalı oluyor hem de gidilen kente katkı sağlıyor.
Aslında bu turlara okurlar da bir yerinden dahil olabilir, hep beraber gezebiliriz.
Bu da günün pazar kafası fikri olarak kayda geçsin, olur mu olur...
HAVAGAZI FABRİKASI’NA DİKKAT
İzmir’i ucundan yakaladım ben.
Bizim ekibin İzmir’deki son gecesine, Tarihi Havagazı Fabrikası’ndaki gala yemeğine Londra dönüşü yetiştim ve bu şahane yeri görme şansım oldum böylece.
Böyle eski fabrikaların restore edilip farklı şekillerde kullanılması şahane bir şey.
Eski bir elektrik santrali olan santralistanbul’u düşünün mesela.
Orada ne organizasyonlar yapıldı, hâlâ da yapılıyor ara sıra.
Tarihi Havagazı Fabrikası da tam böyle bir yer.
Keşke burada festivaller, konserler düzenlense...
CAFE PLAZA’DA COŞMACA
Gece sonunda Cafe Plaza’ya geldik.
Daha önce buraya gelmemiştim, bu İzmir turuna kısmet oldu.
Cafe Plaza 41 yıllık bir mekan.
Hatta Cafe Plaza’ya dair çoğu İzmirlinin ilk cümlesi şu oluyor: “Orada büyüdüm!”
Hatta yazarlarımızdan Müge Akgün de Cafe Plaza’dan içeri girer girmez, “Buraya o kadar çok gelirdik ki” diyerek eski günlerini andı.
Cafe Plaza küçük, kendi halinde bir müdavim mekanı.
Ama o gece sanırım benim yüzümden ortalığı hayli inlettik.
Reklam koordinatörlerimizden Ebru Kaplanoğlu sağ olsun, “Bu gece DJ’lik yapmalısın” dedi ve kendimi DJ kabininde buldum.
Eski Türkçe poplardan başlayıp kop kop bugünlere kadar ortaya karışık çalarken arada sesi fazlaca yükseltmiş olabilirim; mekanın üstünde oturanların sabrına bin teşekkür.
Hayran kaldığım o yer
Ve Urla...
An itibariyle bu yazıyı Urla Şarapçılık’ın üretim binasında yazıyorum.
Önümde üzüm bağları uzanıyor. Görüntüm nefis, görüntüm çok “provence”.
Urla’da Enginar Festivali de var.
Dolayısıyla Urla’nın merkezi tıklım tıklım. Tıpkı Alaçatı’daki Ot Festivali gibi.
Urla şarap bağları ve onun yanı başındaki bitki/ağaç cenneti merkezi Uzbaş’ın sahibi, yaratıcısı Can Ortabaş’ın hikayesi ise ilham verici. Bomboş, dev bir araziyi yıllar içinde ince ince işlemiş ve bu hale getirmiş.
Özellikle bitki meraklısı biri olarak ilk kez gelip gördüğüm Uzbaş’a hayran kaldım diyebilirim.
Burada tam 1964 çeşit bitki ve ağaç türü yetiştiriliyor ve
Avrupa başta olmak üzere birçok ülkeye satılıyormuş. “Şu anda Avrupa’nın en büyük palmiye üreticisiyiz” diyor Can Ortabaş.
Zaten Uzbaş’ın devasa arazisini gezerken olayın büyüklüğünü, çeşitliliğini daha iyi anlıyorum.
Meksika’da yetişen çöl kaktüsü var mesela.
Bakmaya doyamıyor, bir yandan da burada bu ağacın yetişiyor olmasına şaşırıyorsun.
Hani Toskana’yla özdeşleşmiş o uzun serviler vardır ya, onlardan da bol bol var burada.
Hatta bir tane zeytin ağacı var.
Gövdesi inanılmazdı.
Meğer Etna’dan getirtmiş Can Ortabaş onu.
Bu arada Uzlaş’ı gezmeye gelenler de geri çevrilmiyor.
Ben oradayken servilerin arasında mutlu mesut dolaşan bir aile vardı.
Dahası, Can Ortabaş bir de buradaki tüm şarap üreticilerini de harekete geçirip Urla Bağ Yolu diye bir tanıtım videosu hazırlatmış.
Buranın daha çok tanınması ve daha çok turist çekmesi için...
Ve sürpriz
Urla şarap bağları arasında gezinirken “Buraya gastronomi desteği lazım” diyordum ki, Can Ortabaş müjdeyi verdi. Yakında, tam da Urla Şarapçılık’ın karşısına, Ortabaş’ın yakın bir arkadaşı restoran açıyormuş.
Birkaç tane daha iyi restoranla bu bölge tadından yenmez bir hale gelir. Ve bu bölgeyi kimse durduramaz o saatten sonra.
Paylaş