Biri 26, diğeri 22 yaşında iki erkek kardeş Cenk ve Ceyhun.
Cenk organizatörlükle uğraşıyor, popüler mekanlara iş yapıyor.
Ceyhun ise bir mağazada satış elemanı. Ama zaman zaman şarkıcılık da yapıyor.
Onlarla Nişantaşı’ndaki Den Cafe’de buluşup konuşmamın sebebi ise Ferzan Özpetek’in son filmi “Serseri Mayınlar”.
Hayır, oturup filmi tartışmış filan değiliz.
Tam aksine onların hayatını konuştuk, filmi değil.
Çünkü iki kardeş de gay.
Tıpkı Özpetek’in filmindeki Tommaso ve Antonio kardeşler gibi.
Sadece bu kadar da değil. Yine filmdeki gibi, iki kardeşten biri gay olduğunu pat diye ailesine açıklıyor.
Ama sonra olanlar elbette Özpetek’in filmindeki gibi değil, daha farklı gelişiyor.
Şimdi sözü onlara bırakıyorum:
* Cenk: 18 yaşındayken aileme söyledim. Ama “ben eşcinselim” diye değil. “Bir şeyler hissediyorum, bunun ne olduğunu da bilmiyorum, beni doktora götürün” dedim. Elbette şoke oldular ve hemen doktora getirdiler. Doktor beni psikiyatriste gönderdi. Psikiyatristle daha ilk görüşmede netleşmiştim. Aileme artık durumumdan emin olduğumu söyledim. Kabullenmek istemediler, çok tartışmalar yaşandı. En sonunda kabullenseler de, bu konuda pek konuşmamayı tercih ettiler.
* Ceyhun: O zaman evde aynı odada kalıyoruz. Ben yattıktan sonra sürekli tartışmalar yaşanıyor evde. Benden gizliyorlar güya, ama bütün konuşmaları duyuyorum, her şeyin farkındayım. Ve abimin böyle bir şey yaptığına inanamıyorum. Bu yüzden ona uzun bir süre küstüm, konuşmadım. Ailem de onunla birlikte gezmemizi istemedi. Ben bu arada kızlarla çıkıyorum. Cinsel anlamda da bir şeyler yaşıyorum. Ama hemcinsime de bir şeyler hissediyorum. Anlamıyorum tam ne olduğunu. Bir süre sonra kendimi kandırdığımı fark ettim. Abimle bir gece yaşadığımız uzun bir kavga sonrası ona benim de eşcinsel olduğumu itiraf ettim. Sarıldık, ağladık.
* Cenk: Uzun süre kardeşimin bana özendiğini düşündüm. ınanmadım eşcinsel olduğuna. Hatta konuşmak istemedim. şimdi ise çok iyi iki arkadaşız. Sınırlarımız kalktı. O benim yanıma ıstanbul’a geldi. Birbirimize her şeyi anlatıyoruz.
* Ceyhun: ınsanlara iki kardeşin birden gay olması önce tuhaf geliyor, sonra alışıyorlar. Nasıl iki kardeş birden heteroseksüel olabiliyorsa, bu da onun gibi bir şey bence. Sadece biz azınlıkta olanız.
* Cenk: Kardeşim benden daha şanslı. Çünkü deneyimlerimi ona aktarıyorum. Daha bilinçli yaşıyor ilişkilerini. şunu da söylemek istiyorum; gay’ler sürekli seks yapan insanlar değildir. Böyle algılanması yanlış. Mesela biz iki kardeş, bu konuda özenli ve hatta tutucuyuz.
NOT: İki kardeşin isimlerini hayatlarını daha fazla zorlaştırmamak için değiştirdim. Uzaktan, sırtları dönük, güneş gözlüklü pozlarını da çekmek istemedim, suçlu gibi. Zaten onlar da bu koşulla konuşmayı kabul ettiler. “Deşifre olmamızın manası yok” dediler. Durum budur yani. Bilmenizi istedim.
Arhan’ın 50. yaşgünü partisi
Arhan Kayar ismini İstanbul’un iş ve cemiyet alemi (yani gece çok çıkanı, davetten davete koşanı, sosyetik etiketi üzerine yapıştırılmış olanı, süper kariyer yapanı, acayip şık giyineni) çok iyi bilir.
Çünkü Arhan parti yapmayı, eğlenmeyi/eğlendirmeyi çok sever.
Kendi evinde yaptığı partiler de pek meşhurdu zamanında.
Aynı zamanda Dream Design Factory, yani dDf ajansının kurucularındandır Arhan.
Çarşamba akşamı Arhan’ın 50. yaş günüydü.
dDf’in Hasköy’deki yeni ofisinde şahane bir parti verildi onun şerefine.
Tabii ki klişe ağızla, “aman tanrım, herkes oradaydı”.
İşte Arhan’ın şaşaalı doğum günü partisinden notlar:
* Parti mekanı olan Hasköy’deki ofis eskiden şapka fabrikasıymış!
Şimdi ise hem dDf ofisi hem de Design Library.
Özellikle tasarımla ilgilenenler Design Library’yi mutlaka görmeli.
Çünkü kütüphanedeki ilk koleksiyonda toplam 3 bin yayın yer alıyormuş.
Bu yayınların arasında bin 800 uluslararası dergi, 700 kitap koleksiyonu ve en önemli uluslararası tasarım firmalarından 500 tarihi katalog bulunuyor.
* Özlem Önal ve Ömer Karacan davetin ağır toplarındandı.
Ömer Karacan bir ara, “Bundan 10 yıl önce Deniz Akkaya’yla benim evdeki bir davete gelmiş olabilir misin? Bir fotoğraf buldum da, orada sana çok benzeyen biri var” diye sordu.
Dün gece gittiği yeri bile hatırlamayan ben, 10 yıl öncesini nasıl hatırlar?
Ama şundan emindim, hayır gitmemiştim.
O benzeyen her kimse, onu da benzetmek istedim galiba (bkz: “Benzemez kimse bana” sendromu).