Paylaş
Beyaz Türk cephesinden bakarsanız bir hayli öyle.
Çarşamba gecesi mesela, bu cephenin en popüler mekanı Lucca’da akış normal seyrine dönmüştü.
Kalabalık her zamanki gibi sokağa kadar taşmış, Gezi olayları sohbetlerin ikinci ya da üçüncü sırasına gerilemişti.
Gezi direnişi ruhunu devam ettirmek isteyenler ise şehrin öteki parklarını mesken tutmuştu: Maçka Demokrasi, Kadıköy Yoğurtçu, Beşiktaş Abbasağa ve Cihangir parklarını...
Ve oralarda şimdiye kadar denenmemiş bir şey yapılıyordu: Açık hava forumları.
YENİ HÜRREM KİME BENZEMİŞ
Tüm bunlar olurken televizyon karşısına geçmiş olanlar yeni Hürrem’le tanışıyordu: Yani Vahide Gördüm’le.
Yükselen sesler çoğunlukla aynıydı:
“Olmamış, eski Hürrem’i geri isteriz”.
Sonradan izledim, evet gerçekten olmamış görünüyordu.
Yeni Hürrem fazla soğuk, fazla donuk, fazla İngiliz’di.
Basbayağı 2007 yapımı Elizabeth: The Golden Age filminde Kraliçe Elizabeth’i canlandırmış Cate Blanchett’i andırıyordu Vahide Gördüm. Sanki özellikle ona benzetilmiş gibiydi. Sıcak bakışlı Meryem Uzerli’yi haklı olarak özleyen çoktu.
VAROLANIN DEĞERİNİ BİLMEYİZ Kİ
Ama çok geç işte. Onun değeri bilinemedi. Ve Meryem de televizyon dünyasındaki ilk direnişi başlatıp arkasına bakmadan terk etti ülke topraklarını.
Şimdi yeni ve çok kazanan Hürrem’le açık kapatılmaya çalışılıyor.
Nedense bizde hep böyle: Varolanın değerini o anı yaşarken pek bilmiyor, umursamıyoruz.
VE YENİ GEZİ
Eski Hürrem’in yerine apar topar yeni Hürrem’in prodüksiyonlandırılması gibi günlerdir Belediye Gezi’yi yeniliyor mesela.
Çimleri düzenliyor, kasa kasa gelen çiçekleri binbir dizayn içinde ektiriyor.
Yani Gezi Parkı için şimdiye kadar esirgenmiş, pek gösterilmemiş ekstra bir özen, planlı bir şefkat söz konusu.
Gezi’yi direnişle beraber keşfetmediğim için öncesini de biliyorum.
Özellikle son Taksim inşaatı dolayısıyla gündüzleri içinden daha sık geçmeye başlamıştım.
Ve her seferinde lanet etmişimdir, şehrin göbeğindeki bir parkın bu denli üvey evlat muamelesi görüyor oluşuna...
Ama işte şimdi tam tersi oldu.
Gezi üveylikten terfi edip en gözden sakınılan biricik evlada dönüştü.
Öyle ki, içine kimse giremiyor!
Gezi’de gezinmek şimdilik yasak...
Belli ki içerisi über gıcır hale gelene, daha doğrusu olaylar soğuyana/unutulana kadar da böyle olacak.
Ama nafile, nasıl Vahide Gördüm’e bakıldığında hâlâ Meryem Uzerli anımsanıyorsa yeni Gezi’de gezinirken o iki haftalık ütopik Gezi illa ki hatırlanacak, hafızalardan asla silinmeyecek.
Aysel Fransızca söyler
Aysel Gürel anısına yapılan saygı albümü Aysel’in yakında piyasada olacak. Önceki gün albümde yer alan şarkılardan birini dinledim.
Sezen Aksu’nun seslendirdiği Sır’ı. Bu şarkıyı ilk kez Sertab Erener seslendirmişti. Sözleri Aysel Gürel’e bestesi Fahir Atakoğlu’na ait şarkının Sezenli versiyonunun sonunda bir sürpriz var:
Aysel Gürel’in kendi sesiyle bir Fransızca şarkı...
“J’attendrai” adlı bu şarkıyı Şehir Tiyatroları’nda oynadığı bir oyunda söylermiş hep Aysel Gürel. Bu kaydı ise Aysel Gürel hasta yatağındayken Sezen Aksu almış. İyi ki bu kayıt alınmış ve şarkının sonuna enjekte edilmiş. Dinleyici açısından değerli bir sürpriz.
Bu arada başka bir sürpriz de albümün kapağını Serdar Erener’le kotaran Ateş Gündoğdu’dan.
Şimdilerde Müjde Ar’la “Sözler Aysel” adlı otobiyografik bir kitap hazırlıyor Gündoğdu. Yurtdışındaki benzerleri gibi albüm-kitap olacak Sözler Aysel.
Paylaş