Paylaş
Marmaris’teki İstanbullu: Port Frankie
Martı Marina içinde açılan İstanbullu marka Port Frankie’nin mutfağı gerçekten sürpriz. Şef Melih Demirel civardaki köylerden/pazarlardan topladığı yerel malzemeleri yurtdışında edindiği restoran deneyimleriyle harmanlamış ve ortaya gayet iddialı bir menü çıkmış.
Mesela aklımda kalanlar: Orhaniye’den deniz ürünlü domates pilavı, Hisarönü’nden çıkan deniz mahsülleriyle yapılan tempura.
Şef Demirel’in manifestosu da son yıllarda örneğini sıkça gördüğümüz “lokal malzemeyle hareket et, ama global düşün” felsefesine paralel:
“Körfezi geziyor, araştırıyor, fazla uzaklara açılmadan taze ve dürüst ürünleri tedarik ediyoruz.
Üreticiler ile direkt ve samimi ilişki kuruyor ve hafta içinde bulabildiğimiz ürünlerle menümüzü güncelliyoruz”.
Port Frankie’de akşamları canlı müzik olayı da varmış.
Son dönemin olmazsa olmazı. Perşembeden pazar gecesine kadar olan canlı müzik performanslarında tipik eller havaya durumu yok tabii. Port Frankie’nin bana kalırsa tek eksiği ambiyansı.
Zorlama bir şıklıktan bahsetmiyorum.
Çam ağaçlarının altında olmanın verdiği avantajı kullanarak daha doğal bir dekorasyon yapabilirler bence.
Aşırı romantik Sabrina’s ve yeni Ship a Hoy
Bozburun’un birbirine yakın iki gözdesi Sabrina’s Haus ve Bozburun Yat Kulübü. Sabrina’s Haus yıllar içinde oluşturduğu “romantik otel” algısını sürdürüyor.
İnsan buraya “çift” olarak ayak basmayıp solo solo gidince Colin Farrell’ın oynadığı kara mizah “The Lobster” filminde olduğu gibi hemen bir partner bulmak zorundaymış gibi hissediyor!
Çünkü her şey çiftlere göre tasarlanmış.
Detaylar taşkın bir romantizmin süslü dünyasına emanet.
Mesela iskelenin ucunda bir balayı süiti var. Süite ait locanın içinde bir jakuzi yer alıyor. Jakuzinin etrafı tüllerle kaplı ama içine giren çiftin cilveleşmelerini dışardan herkes pekala dikizleyebilir. Sabrina’s’ın deniz ortasındaki yüzer platform üzerine konuşlandırdığı meşhur “çift” masası uygulaması da devam ediyor.
Meşhur diyorum, çünkü en son Ebru Yaşar ve eşi bu yüzer masanın üzerinde evlilik yıldönümü kutlamıştı.
Sabrina’s’tan sonra uğradığım Bozburun Yat Kulübü ise daha bohem. Yat Kulübü’nün sahibi Edhem Dirvana ve eşi Tanem Sivar’ın yeni bir mekanları daha var. Umut Kurt ve Zeynep Beşerler’in eşi Emir İçgören’in de ortak olduğu Ship a Hoy adlı plaj. Evet, plajın ismi tanıdık. Tanem, ailesine ait olan olan Türkbükü’ndeki Ship a Hoy’un isim hakkını aldığı için Bozburun’daki bu yeni plaja da Ship a Hoy adı verilmiş.
Ship a Hoy’a sadece tekneyle gidiliyor. İsteyenlere partiler için de kiralıyorlarmış.
Şık Fransızla tabak kırdıran Yunan’ın kardeşliği
Marmaris Hisarönü’ndeki D Maris Bay Oteli’ndeki mekanlar bu yaz kabuk değiştirdi. İl Riccio yerine Simi Adası’nın meşhur mekanı Manos Tavernası geldi. Manos’un yan koyuna ise St Barth ve Cannes şubeleriyle bilinen havalı Fransız La Guerite. La Guerite’in en belirgin özelliği eğlencenin geç öğle yemekleri sonrasında başlaması ve akşamın ilk saatlerine dek sürmesi. D Maris La Guerite’te bu gelenek henüz yeni oturmaya başlamış.
Ben gittiğimde İngiliz ve Fransızlardan oluşan genç bir grup vardı. Büyük olasılıkla tekneden inip gelmişlerdi. Çalan müziğin hakkını bir tek onlar verdi diyebilirim...
Manos ise başka bir alem. Simi’den gelen orkestra önce insanları yavaş yavaş eğlenceye alıştırıyor. Tabak kırma geleneğinin başlamasıyla beraber eğlence zirve yapıyor.
Resmen tabaklar havada uçuşuyor, herkes tabak kırmak için sıraya giriyor.
Manos’un oğlu Yannis’in tek kişilik sirtaki şovu ise gecenin sürprizi oluyor. Yannis’in ardından tüm mekan ayaklanıyor. Bu arada Manos bu kış İstanbul’a da geliyormuş.
Ortaköy’deki Capricorn’un yerine.
Unutmadan...
1. Hillsider dergisinin benimle yaptığı röportaj çekimi sayesinde Hillside Beach Club’ın her yıl ağustos ayında gerçekleştirdiği bir geleneği de görme şansım oldu: Ankara Oda Orkestrası’nın deniz üstündeki yüzer platform üzerinde gün batımına karşı verdiği konser...
Sahildeki şezlonglara kurulan seyircinin pür dikkat konseri dinlemesi de şahaneydi, orkestranın performansı da...
2. Marmaris Söğüt’ün çok konuşulan iki restoranı var. İlki, Dilara Endican’ın açtığı Barba Saranda. Restoranda her şey var: Et, balık, kabuklular, meze...
İkinci restoran ise Manzara. Tepede konuşlanan Manzara’nın en çok konuşulan yanı hem makul fiyatları hem de Naci Işık’ın çok övgü alan yemekleri.
Paylaş