Google’laşma sonrası on&off ilişkiler

Kenan Doğulu’nun Marie Claire dergisinde bir röportajı var.

Gerçi röportajın Kenan Doğulu’ya ait olduğunu anlamak ilk başta mümkün değil.

Çünkü Kenan’ın bir fotoğrafı var ki, sanki o değil bir başkası poz vermiş gibi.

Bir kere Kenan’ın boyu 1.85 olmuş! Yüzü iyice incelmiş ve gözleri renklenmiş.

Tabii tüm bunlar photoshop marifeti. Gerçi şık durmuş, ama dediğim gibi Kenan değil bir başka sanal karakter fotoğraftaki...

Röportajda ise enteresan laflar etmiş Kenan: "Aşık olduğumda YouTube gibi olup neşeleniyorum, hayal kırıklıklarımda ise google’laşıyorum".

Ne demeli şimdi bu cümleye? Geçenlerde girdiğim LES sınavının süper uzun paragraf soruları gibi durum şöyle tesbitlenebilir mi: Ruhsal gelgitlerini web sitelerin karakteristik özellikleriyle bütünleştirmiş Kenan...

Kişisel örnek: Ben de bazen yahoo’laşıyor bazen medyatavalaşıyorum. Kenan yakalamamış olabilir, ama yine bu kategoriden son zamanlarda sıkça kullanılan bir başka şey daha var. Bir arkadaşım telefonda derdini anlatırken kullandı geçenlerde, aynen aktarıyorum: "Onunla beraberiz, ama sürekli değil, arada takılıp beraber oluyoruz, on&off giden bir ilişki bizimkisi".

Yani aç-kapa gibi, sürekliliği yok gibi, varla yok arasında, ne siyah ne beyaz gibi, her ayın üçüncü perşembesi gibi, gibi gibi yani...

O zaman günün moda cümlesi şudur, tez elden ezberlene: "Ya bugün çok google’laştım ofiste, çünkü benim on&off sevgili aradı, akşam bana gelecekmiş, ne yapayım bilmiyorum youtube’um kaçtı ya!"

Türk popunu remiks kurtaracak

Türk popunu bu yaz remiksler kurtaracak galiba. Öyle ki kulüp dj’leri Ferhat Göçer’in "Cennet"ini remikslemiş, millet "Cennet"le dans ediyor artık. Serdar Ortaç da "Gold Remixes" diye bir albüm sürdü piyasaya apar topar. Ve işte tamamen kulüplere yönelik hazırlanmış bir albüm daha çıktı. Sertab Erener’in "Sertab Goes To The Club"ı. Albümdeki eski Sertab şarkılarına elektronik cila çekilmiş.

Bunlardan "Gel Barışalım Artık" ve "Sevdam Ağlıyor" en çok hoşuma giden versiyonlar oldu. Her ikisi de kulüplerde çalacaktır bu yaz. 90’ları yeniden yád edeceğiz yani. Ki 90’lar yeniden popüler oldu. Geçen hafta Discorium’da büyük bir 90’lar partisi yapıldı bile. Son olarak dj Hüseyin Karadayı yine "Miracles" gibi çok tutacak bir remiks albüm çıkartıyor hazirana. Demem o ki; remikslere eninde sonunda teslimiz, kaçış yok...

Eğlence mekanlarında siyaset

Siyasi arenada yaşanan son gelişmeler herkesi gaza getirdi, şimdi barlarda yeniden memleket kurtarılıyor. Çağlayan Mitingi’ne gitmeyen ayıplanıyor, muhtıra meselesi tartışılıyor.

Rahatsız edici olan ’onlar ve biz’ ayrımının iyice ayyuka çıkması.

"Biz laikiz, onlar şeriatçı" deniyor kısaca. Farklı bir görüş söyleyip tartışmaya kalkınca da AKP taraftarı oluveriyorsun. Ya da kadınlar, erkeklere şöyle karşı çıkabiliyor: "Nasıl olsa siz başınızı örtmeyeceksiniz."

Bir de kime oy verileceği hadisesi var. "Baykal’ı sevmiyorum ama maalesef ona oy vereceğim" diyor bir başka kadın. Nitekim Baykal’ın muhteşem ego denizi "biz" grubunun dilinde.

"Onlar"cılar da herhalde Abdullah Gül’e üzülüyordur, "biz"cilere sinir oluyordur filan... Neyse ki -her derde deva- bir Türkçe pop çalıyor dj.

Bardaki siyasi konuşma, aynı zamanda hem intikamcı hem de şeker gözükmeyi başarabilen bir Türkçe pop esintisiyle sona eriyor: "Yüzünü bile görmek istemiyorum, yoluma çıkmasan iyi edersin, sözlerim sana ağır mı geldi, kalbini mi kırdım afedersin."

Bu yüzden: Ne onlar ne biz, yaşasın Türkçe pop diyorum.
Yazarın Tüm Yazıları