Gezi ruhu durarak geziniyor

Gezi Parkı boşaltıldı, ama Gezi ruhu gezintisine son sürat devam ediyor.

Haberin Devamı

Bu ruhu anlamak için kıyılara yanaşmayanlar türlü komplo teorileriyle işi başka okyanuslara doğru çekedursun, Gezi eylemi orantısız bir zekayla kaldığı yerden sürüyor aslında.
Önceki gün duran adam’ı konuştuk mesela.
Taksim’in ortasında öylece durmaya başlamıştı.
Hiç hareket etmeden, konuşmadan, öylece, yerinde sabit...
Sonra vatandaşlardan biri onun böyle durmasına kıl oldu ve polise haber verdi.
Duran adama kıl olan adam kameralara şöyle diyordu:
“Öyle duruyor bir saattir, dedim bomba filan vardır üzerinde.”
Polisler gelip duran adamın üstünü başını aradı.

Duran adam hâlâ yerinden kıpırdamıyor, konuşmuyor, onlara da bakmıyordu.
Duran adam eylemi herkesi öyle etkiledi ki, bir anda onun gibi başka adam ve kadınlar da kendi sokaklarında durmaya başladı! Ve durduk yere durmuş fotoğraflarını sosyal medyada paylaştılar.
Galiba bu başlangıç. Önümüzdeki günlerde bunun gibi başka yaratıcı eylem biçimleri ortaya çıkacağı kesin.
Tüm bu eylemler karşısında güvenlik güçlerinin aklına gelen tek şey ise hep gözaltı oluyor.
İyi de hangi gerekçeyle? Bir insan durmak istiyorsa durur.
Ama işte durmak geriye kalanlar için en acayip tehdit.
Çünkü:
Herkes sokakta hızlı hızlı yürürken biri duruyor.
Çünkü: Herkes sokakta hızlı hızlı konuşurken biri konuşmuyor, sabit bir şekilde sadece bakıyor.
Dolayısıyla duran kişi dikkat çekiyor. Diğerlerini de etkiliyor.
“Niye duruyor ki?” diye soruyorlar.
Yolda bir kaza olunca herkes kafasını aynı yöne çevirip hiçbir şey yapmadan bakar ya, aynı şekilde herkes duran kişiyi dikizlemeye başlıyor.
“Neden durdu, neden? Neden?” sorarak...
Çünkü: Durmak insanların kafasını karıştırıyor.
Dolayısıyla, tam da Bienal’lik olan bu eylemi yapmış ilk duran adama bin tebrik.
Zincirleme bir duygu fırtınasını ironik bir şekilde hiçbir şey yapmadan tetiklediği için...

Haberin Devamı

Bunlar gerçekten uygulanabilir mi

Gezi ruhu başka şekillerde de etkiliyor insanları.
Mesela Facebook’ta hiç ummadığım insanların duvarlarına şöyle şeyler yazdıklarını görüyorum:

İLK ÖRNEK

“Artık bir daha AVM’ye gitmeyeceğim.
Çok sevdiğim parfümlerimi, ayakkabılarımı, takılarımı bir kenara bırakıyorum. Zaten bir 15 sene gider bana!
Pazardan alışveriş yapacağım. Tedariğimi artık küçük esnaftan sağlayacağım. Market değil bakkal kullanacağım. Kahve içmeye de mahalle kahvesine gideceğim.
Kapitalist gençliği görsünler!”

İKİNCİ ÖRNEK

“Sustainable Resistance (sürdürülebilir direniş) dönemini başlatıyorum... Minimum düzeyde alışveriş. Evde yemek.
AVM yok! (Sevgili cincon kardeşler! İstinye Park’ı boşaltıyoruz. Evde, sokaklarda takılıyoruz. Çok daha eğlenceli inanın!)
Benzinciler çok önemli, dikkatle seçilmeli (mecbur zira). Toplu taşıma yerine taksi.
Esnaf kullanıyoruz. Büyük market ve mağaza zincirlerine girmiyoruz dahi... Az para harcıyoruz. Harcayacağımız yerleri önceden araştırıp seçiyoruz.”

VE BENİM YORUMUM

Açıkçası Facebook duvarlarında ifşa edilen bu tarz kararların uzun vadede uygulanabilir olduğunu düşünmüyorum.
Ama şu şekilde bakmak da fayda var.
Gezi eylemi gençlerin aşırı tüketim konusuna set çekmesini sağlamış görünüyor.
Bu yüzden yakın zamanda ikiye ayrılacaklardır.
Mesela Facebook duvarına bunu yazmış bir gence, yakın arkadaşlarından biri “Hadi İstinye Park’a gidelim, bir şeyler yer içeriz” dediğinde, diğeri doğal olarak “Hayır” diyecektir.
Ve ilginç bir kutuplaşma daha ufukta belirecektir.
Demedi demeyin...

Yazarın Tüm Yazıları