Paylaş
Yemek fiyatlarına yaptığı yeni tsunami zamlar sayesinde dünyaya fırlatılma meselesini filan anında unutturan mekan...
Hep yediğim açık sandviçler 35 lira olmuş, düşünün.
Fiyatları görünce gözlerin yuvalarından fırlıyor, nereden fırlatıldıysam oraya geri döneyim diyorsun.
Yine de meseleden uzaklaşmaya niyetim yok.
O yüzden fonda Sade çalarken tıngır mıngır, Derin Sarıyer’e soruyorum:
“Dünyaya tesadüfen fırlatıldığımızı mı düşünüyorsun?”
NEREDEN GELDİM NERELERE GİDİCEM…
Ravioli’sinden birkaç parça almış ve çoktan sindirim sistemini harekete geçirmiş olan Derin, “Şarkının en sevdiğim yerini söyledin” deyip heyecanla konuşmaya başlıyor:
“Fırlatılmayı kelime olarak ilk kullanan Alman filozof Heidegger. Kısaca diyor ki: Buraya fırlatılmış durumdayız, ölümlü olduğumuzu da biliyoruz ve ‘nereden geldik, nereye gidiyoruz’un net bir yanıtı yok. Buna dair söylenenler ise sadece kendimizi daha konforlu ve güvende hissetmemizi sağlıyor...
İşte benim tercih ettiğim şey bu fırlatılmışlıkla yüzleşmek.
Yani ölümlü olduğunu hatırlamak! Çünkü çocukluğumuzdan itibaren bunu hatırlamak istemiyor, kaçış yolları arıyoruz. Bilinçaltına itiyoruz. Bu yüzden nedeni belirsiz bir endişe peşimizi bırakmıyor ve daha sonra bu endişeyi çeşitli korkulara dönüştürüyoruz.”
Diyorum ki, “Peki ne yapacağız? Her dakika ölümü mü hatırlamalı?”
“Hayır” deyip devam ediyor Derin: “Her zaman bunun muhabbeti yapılmaz. Arada bir hatırlamalı.
Şöyle bir şey: İnsanlar hayatın ya gidişatıyla alakalıdır ya da oluşuyla...
Beni heyecanlandıran, motive eden şey olayların oluşu.
Ve o yanıtı bulmaya çalışmak. Mesela bir sürü şey oluyor. Siyasi, toplumsal... Ama topluca düşündüğünde, bu olup bitenler nedir dediğinde, tüm evreni, galaksiyi bir çırpıda düşündüğünde, işte o an her şey inanılmaz!
1987 KAR TATİLİNİN ÇOCUKLARI
Derin’in şarkısında geçen bir dize daha var:
“Çok mutlu ol, 1987 kar tatilindeki çocuk gibi.”
500 yaşında bir vampir olduğumdan (sen ne çektiğimi bir de bana sor) Derin’in bahsettiği 1987 kar tatilini çok net anımsamıyorum. O çok güzel anlatıyor:
“Simgesel olarak kullandım 1987 kar tatilini. Ama çok dikkat çekti. O yıl okullar tam dört hafta tatil olmuştu.
Kar martta başlamış, neredeyse nisana kadar devam etmişti. Moda’da yaşıyorduk ve artık bir adada yaşadığımızı düşünmeye başlamıştım. Çocuktuk, eğleniyorduk, artık bu kadar tatil yeter dediğimiz her anda radyodan Vali’nin yeni anonsu duyuluyordu. Bir kez daha okul tatil olmuştu!”
SOSYALLEŞMELERE NASIL KATLANDI
Yeri gelmişken ya da gelmemişken, Derin bir ara gece hayatında, davetlerde en sık gördüğüm insanlardan biriydi. Şimdi eşi Beliz hamile, ocakta bebekleri dünyaya geliyor (ya da fırlatılıyor, her neyse), o yüzden gece pek çıkmıyor Derin.
Peki sosyalleşme evrenindeki o hep aynı nakarat sohbetlere nasıl katlanıyordu?
“Haklısın, durmadan birilerine merhaba nasılsın demek, kısa görüşmeler yapmak çok yorucu. Bir yandan fonda müzik de var.
Üstelik bunu bazen yüz kişiyle yapıyorsun.
Ama o dönem hem çok çalışıyordum hem de Beliz Londra’dan yeni dönmüştü ve dışarıya çıkmaktan zevk alıyorduk, heyecanlıydık.”
ŞARKI YAZAMAZSAM BU İŞ BİTER
Kendini müzik dünyasının ne içinde ne de dışında görüyor Derin. Çünkü şarkının klibi mesela, sadece internette.
Bir de Dream TV’de dönüyor.
Kral’a para vereyim de şarkı dönsün gibi bir derdi yok.
Sektörün tam içinde olmamayı ise bir lüks olarak tanımlıyor.
Sadece mobilya tasarımcısı olarak onu tanıyanlar şarkı yazıp söylemesine elbette şaşırmış.
Ama en güzel ve gerçekçi tepkinin hiçbir kimliğiyle onu tanımamışlardan geleceğinin de bilincinde...
Müzik yapıyor oluşuyla ilgili söylediği en güzel şey şu:
“Şarkı yazdığım için şarkı söylüyorum. Eğer bir gün şarkı yapamazsam zaten şarkı söylemem.
Bu iş biter. Başkasının şarkısını alıp cover yapayım, bir başkasına şarkı yazayım da söylesin gibi heyecanlarım yok.”
Ve sondan bir önceki söz: Bu şarkıyı takriben üç şarkı daha çıkaracakmış Derin. Bir tür dörtleme olacakmış yani.
Dört şarkının birbirini tamamlayacağını düşünüyor.
“Tamam” diyor ve yanından ayrılıp sokağa atıyorum kendimi.
Fırlatıldığımız şu dünyada biraz daha sürteyim bari...
Soru derin.
Yanıtı da öyle. Derinden öte, dipsiz kuyu hatta. Karşımdaki kişi ise adı gibi, bu soruları saatlerce konuşabileceğiniz biri: Derin Sarıyer. Mobilya tasarımcısı Derin bir süredir müzisyen kimliğiyle vitrinde. Herkes Bir Şey Biliyor şarkısında söylediği gibi, “tesadüfen fırlatıldığımız bu yerde” tam da kar yağdığı gün buluştuk ve o kadar çok konuştuk ki... Tüm bunlar tesadüf değildi herhalde.
Paylaş