Tülin Şahin, eşi Mehmet Özer’le beraber yapılan röportajda, "İlişkimizi tehlikeye sokmamak için gece dışarı çıkmıyoruz" demiş.
Peki ne oluyor ki gece dışarı çıkınca?
Moda deyimle, mekandaki insanlardan kötü enerji mi alıyorlar?
Ya da Tülin Şahin’in bahsettiği tehlike, mekan çıkış patlayan kameralar ve "Bebek ne zaman?" diye soran, hep bir sonraki aşamayı merak eden muhabirler mi?
Neyse ne, ama Madam Tülin haklı olabilir. Hadi kendisi ünlü. Ama ünlü olmayanın bile ilişkisi bozulabilir bizim barlarda/kulüplerde.
Çünkü hala eğlenmeyi bilmiyoruz. Çünkü evet, ortalıkta ayı da çok.
İtiş kakış, kıskançlık ya da şehvet dolu göz tacizleri gırla.
Ayrıca gece dışarı çıkmak demek, eşittir çok para harcamak demek. İçkisine, yemeğine, valesine para vermek demek. Ki bunlar erkek tarafını (eğer dolar saçan türden değilse) bitiren unsur.
İlişki hakikaten tehlikeye girebilir. Eğer kadın eğlenmeyi çok seviyorsa mesela.
En berbat olanı ise eski sevgiliyle/eşle filan karşılaşma olasılığı herhalde.
Soğuk bir "merhaba" dersin başka, sıcak bir "merhaba" dersin bambaşka arızalar çıkar.
Ya da kankalarınla karşılaşırsın. Onlar geceyi Şamdan’da filan sonlandıracaktır, ama sen gidemezsin, yanındakine bağlısındır. Gitsen işler sarpa sarar, gitmesen içinde ukte kalır.
Yani Madam Tülin haklıdır son kertede: Gece dışarı çıkınca ilişki bozulmakla kalmaz, biter!
KARŞILAŞMALAR
n ABDULLAH OĞUZ’la Lucca’nın "Style Satsuma" adlı ilk albümünün tanıtım partisinde karşılaştık.
Yine puro içiyordu. Günde üç adet puro içiyormuş. Sabah-öğlen-akşam. İlaç saati gibi yani.
Bu arada, çekeceği yeni filmin senaryosunu Yıldırım Türker yazıyormuş. Oyuncu adaylarıyla görüşmeleri ise yakında başlıyormuş.
n BENNU GEREDE’yle Cartier’nin Esma Sultan Yalısı’ndaki davetinde karşılaştık.
Malum, kendisi bir ay önce New York’ta dördüncü bebeğini doğurdu. Zaten yaklaşık son üç aydır da orada yaşıyordu. "Beşinci ne zaman?" dedim Bennu’ya, "Daha dur" dedi.
Yani bu beşinci olabilir anlamına mı geliyor Bennu?
n GÖKSEL’le Nişantaşı’nda karşılaştık. Yanında moda tasarımcısı Emel Kurhan da vardı.
"Geçen yılki gibi evinde yılbaşı partisi yapacak mısın?" diye sordum, "Hayır" dedi, "Biliyorsun yuvam dağıldı". Göksel’in boşandığını unutmuştum.
Yeni bir eve taşınıyormuş, zormuş yani parti marti bu sene.
n HAKAN YILDIRIM’la Teşvikiye Buz’da karşılaştık. Parti veriyordu. Ocak ayı itibariyle Londra’ya yerleşeceği için. Artık tasarımlarını orada yapacak, işlerine oradan yön verecekmiş. Ama İstanbul’daki ofisi de hep açık kalacakmış.
Dip 4
4. ’Körler sağırlar birbirini ağırlar’ programları: Aslında bubütün talk şovların genel hastalığı galiba. Bir şarkıcı, yönetmen yahut oyuncunun şarkısını/filmini tanıtma girişimine fena halde alet olmak... Oysa sırf bu yüzden fena halde sıkıcı oluyorlar.
Herkes birbirine övgüler düzüyor, "Evet çok güzel film, evet çok hoş şarkı, evet sinemanın/müziğin gelişimine katkıda bulunmuşsun" filan da falan. Ne bu ya?
3. Hande Yener: Sadece ve sadece saçını çok kötü bir sarıya boyattığı ve o kadar cool takıldıktan sonra bir sabah ansızın (gelinlikle üstelik) Petek Dinçöz’ün sabah programında kına yaktırdığı için.
2. Taksi ücretine yapılan zam: Zaten bindiğimiz zaman binbir türlü afra tafraya maruz kalıyoruz. "Oradan gitmem, trafik var", "Orası neresi, tarif et", "Üzerimde hiç bozuk yok, git bakkaldan bozdur" gibi gibi...
Şimdi tüm bunların üstüne bir de taksi açılış ücreti 2 YTL’ye çıkmış. Oh yani!
1. Tarkan: TRT’den yılbaşı programı için aldığı/almak üzere olduğu/veya hiç alamayacağı 750 bin doların bu kadar gürültü koparmasına rağmen tek kelime etmemesi, çok tepki alan bir krizi iyi yönetememesi nedeniyle...