Paylaş
Müzik her yerde sonuna kadar açılıyor. Müziği sonuna kadar açmak kuralmış gibi” dedi ve şöyle bir çağrıda bulundu:
“İnsanlar konser dinlemek istediğinde gider dinler. Evde, arabada müzik dinlemek isterse dinler. Mesele insanların her yerde müzik dinlemek zorunda bırakılması.
Kafe, bar, plaj, restoran, otel, havuz; her yerde mekan çalışanlarının ciddi bir şekilde ses azaltımına gitmesi lazım”.
Öncelikle Say’ın şu söylediği doğru.
Bazı restoranlar yemek esnasında müziği o kadar yüksek açıyor ki, sohbet etmeniz imkansız hale geliyor.
Bağırarak konuşmanız gerekiyor ya da konuşmayı boş vermeniz...
Restoranların son dönemde müziği bu kadar açmasının nedeni ise aslında yine müşterilerden kaynaklı.
Çünkü müşterilerin çoğu yemek ve eğlenceyi bir arada sunan “şipşak” mekanlar istiyor.
Böylesi hem daha ekonomik hem de oradan oraya koşturarak gitmeyi sıfırlıyor...
Bu trend ise son yılların ürünü. Eskiden böyle bir şey pek yoktu.
Bir yandan da Say’ın şu tutumunu doğru bulmuyorum:
Mekana gidildiğinde müziğin sesini kıstırmayı istemek, menüdeki bir yemeği kişinin kendi özel isteklerine göre değiştirmesine benziyor.
Ki biz Türkler bunu çok sık yapıyoruz.
Bir tek yurtdışına gittiğimizde kuzu gibiyiz. Oralarda önümüze ne gelirse yiyoruz, hangi müzik çalarsa “Okey” diyoruz.
O yüzden bir mekanı olduğu gibi kabul etmek gerekiyor.
Tavrını/tarzını sevmediyseniz de bir daha gitmemek, kapısından geçmemek en doğrusu.
“Bile bile lades” deyip mekanla psikolojik savaşa girişmek bana anlamsız geliyor.
Plajlarda ses çok mu yüksek
Plajlarda ya da yeni nesil adıyla “beach club”larda saat 17.00 gibi başlayan ve akşam 20.00’ye dek süren partilerde ses çok mu yüksek?
Burada yine o “beach club”a ne için gidildiği önemli.
Eğer sakin bir şekilde güneşlenmek ve denize girmek isteniyorsa yüksek sesle müzik yapan bu yerler zaten uygun değil. Kafayı yersiniz müzik sesinden.
Ama canınız eğlenmek istiyorsa o başka.
Üstelik son dönemde çok iyi DJ’ler çıktı, nefis çalıyorlar.
O noktada “Sesi kısın” derseniz, o DJ’leri takip eden yeni nesil, dediğinizden hiçbir şey anlamaz, “Bu da çok yaşlı galiba!” der, dans etmeyi sürdürür. O yüzden her plajda sesin kısılması çağrısında bulunmak sıkıcı bir hayal ve mantıklı değil.
Herkes olaya kendi penceresinden baktığı için...
Çözüm ne? Kurallar tabii.
O beach club’ın etrafında evler çok mu, mesafesi ne, gibi gibi bir sürü şeye bakılarak oluşturulan “ses kuralları”.
Über tuhaf bir ses savaşı hikayesi
Lakin bizde kural pek yoktur.
Olsa bile kurallar zamana yenilir.
En popüler ve tuhaf örneği de yakın geçmişten, Çeşme Aya Yorgi Koyu’ndaki beach club’ların müziğine yıllarca psikolojik savaş açmış Çelebioğlu ailesinin hikayesi... 80’li yıllarda bu koyda arazi satın alan, ama 90’lı yılların sonunda koya peş peşe beach club açılmasıyla duruma isyan eden aile sonunda tipik bir tavır geliştirmişti:
Bahçeye dev kolonlar yerleştirip beach club’lara
“karşı müzik” yayını yapmak!
Ailenin bahçesinde çaldığı arabesk şarkılar, Mehter ve İstiklal Marşı plajların müziğini bastırınca bu kez mekancılar isyan etmişti. Hatta devreye o dönem Ulaştırma Bakanı olan Binali Yıldırım bile girmiş, taraflar arasında “ateşkes” ancak bu şekilde sağlanmıştı.
Neden iki mekanlı
Bu yaz İstanbul’daki festivaller genelde iki mekanlı.
Bunun nedeni de ses sorunu.
One Love’ın gündüzü Parkorman’da, gecesi Volkswagen Arena’da.
Diynamic Festival’in gündüzü Kilyos’taki Milyon Beach’te, gecesi yine Volkswagen Arena.
Bir tek Big Burn’ün gecesi gündüzü aynı yerde, Şile’deki Woodyville’de.
Bunların nedeni nasılı ve diğer detaylar yarınki yazıda...
Paylaş