Paylaş
Yeni değil, “vayy” denilecek bir şey de...
Ama işte öyle bir noktaya geldik ki, üzerimize bir muhafazakar çekingenlik çöktü bugünlerde.
Tırsma noktasındayız, her yeni şeyden.
O yüzden Deniz Akkaya’nın “ben bu çocuğu doğuracağım” tavrı, bekar anneliğe yelken açışı cesur, hoş, böyle gelmiş böyle giden toplum kurallarına karşı tek kişilik bir itaatsizlik gibi geldi.
Bilmeyenler olabilir diye: Deniz Akkaya, televizyoncu sevgilisi Efe Önbilgin’den bir ay önce ayrılmış. Ama şimdi hamile olduğunu öğrenmiş.
Ve çocuğu doğurma kararı almış.
Ex sevgili Efe bey de “karara saygı duymuş”.
Üstelik yeni bir ilişkiye başlamış bile.
Kadın okurlar diyebilir ki, “Deniz, adam kendine geri dönsün diye böyle söylemiştir, doğuracağını sanmam”.
Evet, akla geliyor böyle şeyler. Binbir türlü teoriler.
Zannetmiyorum, zannetsek dahi “bize ne” diyorum.
Ve en ünlü bekar anne adayı Deniz’e bir selam çakıyorum.
Nasıl hissediyorsan öyle devam et...
En ünlü çok “evli”
Çok evli, çünkü Yeşim Salkım evlendikçe (bu sonuncusu beşinci) medya şaşırıyor, “yine evlendi” diye şaşkınlığını belli eden bariz ifadeler kullanıyor başlıklarında.
Haliyle, hep ama hep evlilikleri üzerinden röportajlar yapılıyor Salkım’la. Yine böyle oldu: “Nasıl onu evlenmeye ikna ettiniz?”, “Yahu bunun sırrı ne?” gibi gibi sorularla Salkım sorgulandı duruldu.
Yeşim Salkım öyle bir noktaya getirdi ki kendini, sanki evlenmezse var olmayacakmış gibi. Evlenmezse medya ona ilgi göstermeyecekmiş gibi. Bir yerde yanlış var, ama nerede?
Yoksa durmadan evlenmesi Salkım’ın, (her daim) albümlerinden daha mı ilginç?
En hızlı yurtdışına açılan aranjör
Eurovision kalçamız, yani temsilcimiz Hadise yarışma sonrası İngilizce bir albüm çıkaracak Avrupa pazarı için.
Ve o albüme giren tek bir Türk aranjör var, o da Erdem Kınay.
“Supernatural Woman” adlı şarkının hem bestesi hem de aranjesi Kınay’a ait. Sözler ise Hadise’nin.
Abartmadan söyleyeyim, direkt hit bir şarkı. Üstelik oryantal sularda yüzen bir şey değil. Tamamen batılı (hani o da ne demekse?).
Hadise’nin yeni “Stir Me Up”ı olacağından eminim SN Woman’ın.
Ve diğer “en”ler...
EN CESUR KURUM... Tutuklanan çalışanına (Aylin Duruoğlu) sahip çıkan, satmayan, “o da teröristti” deyip geçmeyen Vatan Gazetesi.
EN ŞUURSUZ... “Türkiye’de çeşitli ihmaller ve çatışmalar nedeniyle binlerce ölüm varken en önemli olayımız kesik baş cinayeti mi yani?” diye bir yazı yazabilen A. Atıf Bir.
EN SAF... Nazan Öncel’in “kalıcı olacaksın, ben ölüyü diriltirim” türü gazına inanan Tuğba Ekinci. Yeri gelmişken, Nazan Hanım cidden böyle laflar ettiniz mi?
Şehir atlası
Arnavutköy’deki L’Ola... Balıkçılarıyla meşhur Arnavutköy’de ıspanyol restoranı açılmış; L’Ola adında. Kalktık gittik. Aristokrat atmosferine rağmen samimi, küçük bir restoran L’Ola.
Hayır, sahibi ıspanyol filan değil. ınşaat mühendisi bir Türk, Aydın Harezi. L’Ola’nın hemen üstüne de bir butik otel yapmış, Villa Denise adında. Mini otel de L’Ola’nın bir uzantısı gibi. Aynı aristokrat modern şıklık. Nasıl derler mirim? Eklektik hani...
Restorana dönelim. Biz arkadaşlarla klasik, önce tapas söyledik. Yani ıspanyol mezesi. Önce soğuklar geldi, sonra sıcaklar.
Ama finalde (üç kişiyiz bu arada) deniz ürünlü paella tabağı istedik. Bu koca tabak 79 lira. Kişi başı 25 küsur yani. Fena değil.
Eğer paella özlemiyle yanıp tutuşanlardansanız, gidiniz L’Ola’ya.
Paella’sı biraz kuru gibiydi, ama son kertede lezizdi. Tavsiye, benden size...
Paylaş