Paylaş
Hayat tecrübeleri, görgüleri, dahası beraber geçirdikleri onca yılın anısı filan var.
Geldikleri nokta ise şu: Ergenler gibi didişmek...
Feryal Gülman’la halen boşanma sürecinde olduğu Kemal Gülman’dan bahsediyorum.
Önce Kemal Bey katıldığı ana haber bülteninden ateş etmiş: “Beşiktaş’ta oturduğu basit bir evden getirdim, soyadımı verdim. İngiltere’de İngilizce öğrettim. Bütün bunları yaptıktan sonra yaşadıklarımı hak ediyor muyum?”
Lüks ev, soyadı, dil eğitimi; Kemal Bey’in evlilik/ilişki paketi buymuş anlaşılan.
Feryal Hanım da geri durmamış, karşılık vermiş elbet.
İTÜ Mimarlık’a birincilikle yerleştiğinden, İngilizcesi’nin her zaman sular seller gibi olduğundan, Kemal Bey’in ise sadece ilkokul bitirdiğinden bahsetmiş.
Ah bir de şu talihsiz lafı etmiş:
“Hayatımda Beşiktaş’ta oturmadım. Ama Bebek Beşiktaş’a bağlı olduğu için öyle düşünmüş olabilir.”
Farkında olmadan bu laflarla Beşiktaş’ta oturmayı da küçümsemiş Feryal Hanım. Kemal Bey’in tuzağına düşmüş, pek yazık...
Aslında her ilişki biraz böyle galiba.
Bir taraf, “Ben sana şunu şunu öğrettim, bu mu karşılığı?” der.
Diğer taraf ise, “Beraber olmaya başladığımızda pek paçozdun, seni düzelttim” diye üste çıkar.
Sonra eğitimler yarıştırılır, küçümsenmeler başlar, filan...
O güzelim klişe kesin doğru: Kimse kimseyi olduğu gibi kabul etmiyor. Sürekli değiştirmeye çalışıyor.
Değiştirdikten sonra da bunun adı, “Sana çok emek verdim, çok yazık” oluyor.
Durmak bilmeyen dönme dolap misali...
Feryal’le Kemal arasındaki muhteşem pahalı didişmenin özü de bu.
Bu yüzden daha epey küçülebilir, diplerde seyredebilir bu itişip kakışma.
Nitekim Dallas izler gibi hazırlıklı olmak lazım.
Yeni Kıvanç
Kıvanç Tatlıtuğ’un GQ röportajından anladığım şudur:
* Süresi iki saati bulan ve her hafta yayınlanan TV dizisi temposundan belli ki sıkılmış. Kendine yeni alternatif alanlar açmaya çalışıyor. Bağımsız işler yapmak istemesi bu yüzden.
* Ama “Bu yeni dizi son projem olabilir gibi hissediyorum” demesi fazla iddialı. Fazla iri bir laf.
* Yeri gelmişken: Bağımsız işler konusunda keşke bir James Franco kadar cesur olabilse Tatlıtuğ.
* Ve madem doğayı, doğaya kaçmayı bu kadar çok seviyor, keşke o konuda bir şeyler yapsa. Mütevazı, ters köşe bir TV programı filan mesela. O konuda örnek olsa...
Mayısta ne iyi gider
* Üniversitelerde düzenlenen bahar şenliklerinden birine sızmak. Sanki üniversiteliymiş gibi gizlice eğlenmek ve çimenlere yayılıp bilmediğin rock gruplarını dinlemek...
* Yollara düşmek... Kah ülkenin güneyine ya da kuzeyine. Olmadı, komşu ülke topraklarına...
* Eve ufak tefek yeni bir şeyler almak. Kah Mudo’dan kah Altıncı Cadde’den kah Çukurcuma’dan...
* Son günlerin moda semti Moda’da takılmak...
Yer adlı mekanda kinoalı atıştırmalıklardan nasiplenmek...
Paylaş