Paylaş
Kimi sevdi kimi sevmedi. YouTube’dakiler “Tarkan’a yakışmamış” yorumunu yaptı.
Zaten şarkı tam darbe öncesinde yayınlanmıştı.
Tam konuşulurken gündem gümbürtüsüne kurban gitti.
Üç-dört gün evvel ise Cuppa müzik sektöründe yeniden konuşulmaya başlandı.
Bu kez şarkının girişinde kullanılan melodinin 2013’te yayınlanmış Whistle Bounce şarkısından direkt alındığı söyleniyordu.
Whistle Bounce, Avustralyalı DJ Uberjak’d’nin (gerçek adı Ben John Grzywacz) zıpır şarkısı.
Hakikaten peş peşe dinlediğinizde iki şarkının da giriş motifi (‘loop’ da deniyor) tamamen aynı.
“Nasıl olur?” diye şaşırıp önce şarkının bestecisi Sezen Aksu’yla konuştum.
O da yeni dinlemiş ve çok şaşırmış.
Sonra şarkının düzenlemesini yapan Ozan Çolakoğlu’na ulaştım ve Ozan durumu aydınlattı.
Meğer bu melodi internette legal olarak satılan ‘sample’ melodilerden biriymiş.
Ozan da Vengeance Trap Essentials Vol1 adlı CD’den satın almış.
“Ama daha önce kullanıldığını bilmiyordum” diye ekledi Ozan.
Cuppa’nın demosunu yaparken bunu kullanmış ve beğenilince de kalmış bu giriş motifi.
“Lady Gaga’nın Judas şarkısında kullanılan ‘sample’lar da internet ortamında satılanlardan” dedi Ozan. Hadisenin dünyada da böyle olduğuna dikkat çekmek için...
Kısacası Cuppa’yla ilgili bir kopyalama durumu yok, ama riske girme durumu var.
Çünkü internette satılan motif melodilerin daha önce kullanılmış olma riski çok ama çok yüksek.
‘Cuppa’nın başına gelen de bu.
“İyi olan kazansın” derler ya, bu olay o hesap: Önce satın alıp kullanan kazanmış oluyor...
Dondurulmak ister miydiniz
Güner Kuban’ın yeni kitabı vesilesiyle Güliz Arslan’a verdiği röportaj çok iyiydi.
Ne yalan söyleyeyim, kitabı değil Kuban’ın ‘dondurulma’ hikayesi daha çok ilgimi çekti.
Daha önce de bahsettiği bu dondurulma hikayesinin müsebbibi meğer Aktüel Dergisi’ymiş.
Güner Kuban insanları donduran Alcor şirketiyle 90’lı yıllarda Aktüel için haber yapmaya gittiği dönem anlaşmış. (Bir dönem çalıştığım Aktüel ne çılgın dergiydi, bir şimdinin vasatlığına bakın bir o döneme!)
Neyse... Güner Hanım şöyle diyor dondurulmasıyla ilgili:
“Fikrim değişmedi; benden normal bir ölüm beklemeyin. 18 yaşında hissetmediğim dakikada dondurulacağım. Gelip beni buza koyacaklar. Önce İngiltere’ye, sonra San Francisco’ya götürecekler. Orada nükleer saldırılara bile dayanıklı tüplere yerleştirecekler. Kanımı boşaltıp yerine yapay kan dolduracaklar. Bu sisteme göre, ‘buz rüyalı uyku’dan istediğin yaşta uyanabileceksin. Ben 17 yaşında uyanmak istediğimi yazdım belgelere.”
Sizce de düşünce olarak bile çoook çılgınca değil mi?
Peki ister miydiniz dondurulmak?
Bir 50 yıl sonra yeniden hayat dönmek?
Düşünsenize 50 yıl sonra yeniden geri dönmüşsünüz, ama ülke yine karışık, yine keşmekeş.
Bu yüzden “Ben almayayım, kalsın” diyenleri duyabiliyorum!
Raffles’ın tepesindeki o jüri
Yazmaya fırsat olmadı, araya benim iznim girdi.
Zorlu’nun içindeki Raffles Oteli’nin 26’ncı katındaki Altın Kelebek ön jüri buluşmamızdan bahsediyorum.
Hemen o günden kalan notları aktarayım:
◊ Farkında olmadan üçümüz birden (Selim Akçin, Ömür Gedik ve ben) içinde sarı renk olan bir şeyler giymiştik. İlk fark eden Ertuğrul Özkök oldu. O baştan aşağı jean’e bulanmıştı.
◊ Kâh odanın püfür püfür esen balkonunda kâh içerideki yemek masasında yaklaşık üç saat adayları 5’e indirmek için çalıştık. Zor işti hem de çok!
◊ Kanat (Atkaya) başka bir isim söyledi ben başka, Arzu ise (Akbaş Zor) bambaşka. Kısacası kıran kırana geçti o eleme işlemi.
◊ Dolayısıyla “Şu isim neden yok?” diyenleri de anlıyorum. Sonuçta ön jüri sadece 5 adayı belirliyor ve hepimizin farklı fikirleri oluyor. İşin güzelliği de orada.
◊ Unutmadan, 2015’ten 2016’nın bugüne kadar olan döneminde çıkan işler kapsama alanına alınıyor.
◊ Son not: Odadan en son çıkan Ertuğrul Özkök olmuş. “Yazımı burada yazayım” demiş. Artık yazı mı yazdı, parti mi yaptı bilemiyorum.
Paylaş