Paylaş
Baksanıza mektup yollanıyor, sonra o mektup sana değildi diğerineydi deniliyor.
Mektubu kazara açan “Artık sizi terkettim, uzlaşamam” mesajını veriyor.
Sonra aslında ona da kitap yollandığı anlaşılıyor.
Böyle romantik gelgitler yaşanıyor devletin özel yaşamında.
Reklam arası dahi vermeden seyrediyoruz.
Arada Cem Yılmaz-Ahu Yağtu cephesine bakınıyoruz.
Ama orası hâlâ flu. Ayrıca sıkıcı. Dışarıya pek az bilgi sızıyor
Tam olarak neden boşandıkları hâlâ belli değil.
Zaten onlar bir İstinye Park çifti değil miydi?
Hep orada alışveriş çıkışı pozlandıkları için bellekte öyle tozlanmışlar.
Tam da bu noktada Cem Yılmaz’dan esaslı bir kadın-erkek ilişkileri romantik komedisi beklememiz en doğal hakkımız.
O yazmayacak da kim yazacak?
Fantastik komedileri artık bıraksın. Doyduk, doydu, doydular...
Nitekim devletin özel yaşamı gibi vatandaşın özel yaşamı da allak bullak.
Misal, dünkü Kelebek’in manşetine çıkan ilişkiler ağında kayboldum resmen:
Ayşe Hatun Önal’la yeni sevgilisini kim basmış Eftelya Balıkçısı’nda? Önal’ın Amerika’da yaşadığı günlerdeki eski evli sevgilisi.
Evet, sevgili hem evli hem eski.
Detay detay üstüne yani: Labirentimden kaç...
Derken gereksiz yere şunu da hatırladım:
Önal’ın yeni flörtü Yiğit Şardan’ın eski sevgilisinin adı Eftelya idi. Ve o da Amerika’da yaşadı uzun bir dönem.
Amerika deyince Türkler üçe ayrılıyor malumunuz:
Şarkıcı-oyuncu kısmının kalitelisi Los Angeles’a gider. Bohem burjuvası New York’çudur.
Ev satın almak isteyen Miami’ye koşar.
Peki ya kuzum, Arda Turan’ın özel yaşamı ne olacak?
Sarı fırtınasıyla olan saklambacı ne zaman son bulacak?
Bu saklambaçtan sıkılana yine devletin özel yaşamından bir perde sunmak en iyisi:
O malum büyük kavgada kim kazanacak?
Sezon finalini hangisi yapacak?
Tamam, kesiyorum. Tüm bunlardan sıkıldınız mı?
Boşverin. En iyisi koşa koşa gidip bir cep telefonu almanız.
Çünkü satışlar patlamış. Şubatta taksit olayı bitiyor ya.
Fırsat bu fırsat.
Sıkıntıyı dağıtacak başka bir şey yok ne de olsa...
Bir Ulus 29 gecesi
Cuma gecesi, Ulus 29’un Food Bar’ı... Hem içerisi hem sigara içilen alan tıklım tıkış.
Sigara içilen alana, yani dışarıya bir ara çıkayım dedim. Beynimdeki nöronlar yanmak üzereydi.
Tepeye resmen kalorifer sistemi kurmuşlar, çılgınlar gibi yakıyor. Nöronlarım bu cehennem ateşine fazla maruz kalmasın diye tekrar içeriye girdim.
Neredeyse daha serin dışarıdan...
Müzik de güzel, arada salınıyorsun.
Derken Metin Fadıllıoğlu geldi. Her zamanki cool ve kibar tavrıyla, “Merhaba, nasılsınız?” diyerek.
Aliye Turagay’la beraber açacakları Etiler’deki mekanı sordum hemen.
“Martta açıyoruz” dedi Metin Bey.
Mutfağında Uzakdoğu’dan esintiler olacakmış yeni mekanın.
O sırada Pelin Karahan’la tanıştım. Muhteşem Yüzyıl’ın Mihrimah Sultan’ı.
Espresso içiyordu. Ertesi gün dokuz buçukta seti varmış çünkü...
Derken bir başka oyuncu daha giriş yaptı mekana: Engin Altan Düzyatan.
Yeni flörtü/sevgilisi Neslişah Alkoçlar’la beraber arkamızdaki locada gece boyu eğlendi Engin.
29’un o gecesine dair bir mini gözlem daha:
Eskiden yirmiliklerle kırklıklar bir arada eğlenmezdi. Özellikle kırklıklar yirmiliklerin olduğu yerden ışık hızıyla kaçardı.
O gece gördüm ki; nesiller birbiriyle karışmış, kaynaşmış.
Paylaş