Bu yaz: Yazlığa gidip kapanma yazı

Yeni normalin ilk yazında eski adetlere dönüş yaşıyoruz.

Haberin Devamı


Düne kadar ailesinin yazlığına en fazla beş dakika uğramış, çoğu zaman burun kıvırmış ‘hayırsız evlat’lar, bu yaz birer birer o yazlıklara dönüyor. Hatta o yazlıklara sığınak muamelesi yapıyor, “Yaz bitene kadar çıkmam” diyerek...
O kadar çok aile yazlığına dönen ya da 3 aylığına yazlık ev kiralayan var ki bu sezon, bugün bir yazlıkçı yazısı yazmak farz oldu.

SAYFİYE: BİR HAFİFLİK HAYALİ

Yazlık ev, yazlıkçılar ya da hepsini birden kapsayan o nefis lirik kelime “sayfiye”nin eski ve yeni halini anlatan nefis bir araştırma/deneme kitabı vardır.
Tanıl Bora’nın farklı yazarların yazılarıyla derlediği “Sayfiye: Hafiflik Hayali” kitabı.
O kitapta sayfiyenin bizdeki gelişimi ve kişisel yazlıkçı deneyimleri pek güzel anlatılır. Kitaba yazanların metinlerinden tatlı ve yararlı bir özet geçeyim...

YAZLIK BAŞKENT: YALOVA
- Murat Metinsoy: Yalova erken Cumhuriyet yıllarının en gözde sayfiye merkeziydi.
Ankara ve İstanbul bürokratlarıyla iş çevrelerinin batılı tarzda eğlenme, dinlenme ve tatil yapma kültürünü deneyimlediği bir sayfiye başkenti haline gelmişti.
Atatürk ve yanındaki üst düzey siyasetçi dostlarının uzun süre orada vakit geçirmesi Yalova’yı yazlık başkentçik kimliğine sokmuştu.

SAYFİYEDE RUTİNLERE BÖLÜNEN ZAMAN
- Tanıl Bora: Türkiye 1950’lerden sonra keşfetmeye başlar yaz tatili mekanlarını.
Sayfiye evleri bir süre sonra orta sınıfların kendilerini güvende ve “iyi” hissettikleri bir enstrüman haline gelir.
Öyle ki bazen tüm çalışma o yazlık ev için olur.
Bir, çocukların tahsili. İki, sayfiyede bir ev... Sayfiye hayatı ergenliğin kendisi gibidir: Arzular, ümitler fışkırır bir yandan. Bir yandan da bunların karşısına yine birtakım engeller, abiler, anne babalar dikilir... Sayfiyenin zamanı saatlerle, rutinlerle bölünmüş bir zamandır:
Deniz zamanı, yemek zamanı, istirahat zamanı, çay-kek zamanı.

SON TEMSİLCİ: ERDEK
- Mahir Ünsal Eriş:
Erdek, orta sınıfın tatil anlayışının artık kapanmış olan klasik döneminin son temsilcilerinden biridir.
80’lerin sonundan itibaren hızlı bir şekilde itibarını kaybeden Erdek, bugün artık yalnızca deniz kıyısında herhangi bir Anadolu ilçesi.

DOĞUNUN SAYFİYESİ: HAZAR
- Sedat Yurtdaş:
Şimdilerde orta yaşlı olan çok sayıda Diyarbakırlı için Hazar Gölü ya da “Gölcük”, herhalde hayatlarının en güzel zamanlarını geçtiği yer olarak hafızalardaki yerini bugün de tüm canlılığıyla korumaktadır.

BELEK’TEKİ OBALAR
- Kıvanç Koçak:
80’lerin ortasından 90’ların ortasına kadar Belek’te deniz kenarında şezlonglar, tesisler filan yoktu. Yerlilerin “oba” dedikleri ahşap çardaklar ya uzun süreliğine kiralanır ya da günübirlik gidiliyorsa boş olan birinin içine yerleşilirdi.
Uzun kalacakların yanında jeneratörlerini de getirdiği, su ihtiyacının tulumbalardan karşılandığı yerlerdi obalar.

GIPTAYLA BAKILIR
- Murat Meriç:
Her ilin sayfiyesi vardır. Orada yerleşenlere gıptayla bakılır. Günübirlik gidişlerde ise en çok onlar kıskanılır.

Haberin Devamı

Yeni nesil yazlıkçının özellikleri

Haberin Devamı

Aynı kitapta naçizane benim de bir yazım vardı. Eski ve yeni sayfiye ruhu diye.
İşte o yazımın, güncelleyerek yeniden yazdığım bir bölümü.

NASIL DA SALINIRDIK HAVUZLU BAHÇELERDE

Yazlıkların eski ruhu aynen devam ediyor aslında. Şekil ve kabuk değiştirdi, o kadar.
Artık daha şık bir kabuk var...
Mesela Alaçatı’nın yeni yapılan taş ev mahallerinden birine ışınlanalım: Evlerin hepsi ortak bir alana bakıyor, ortada bir havuz.
Tüm yazlıkçı İstanbullu komşular ortak alanda toplanmış.
Kadınlar ve erkekler pürüzsüz, bronz bir şıklıkta.
Pijamalı, salmış ve makyajsız asla değiller. Çekici ve seksiler.
Profesyonel DJ getirmişler, kendi aralarında şakalaşıp eğleniyorlar.
Zerrin Özer’in “Nasıl da koşuşurduk bahçelerde, şarkılar söylerdik mehtaplı gecelerde” şarkısındaki masumiyet ve romantizm çoktan geride kalmış.
DJ’in tekrarladığı ritimlerle bedeni sallandırmak, kopmak, flört etmek ve dedikodu yapmak; işte yeni nesil yazlıkçının en sevdiği eğlenme şekli.

ÖNCELİK FİT KALMAK

Bir diğer dikkat çeken özellik: Yeni nesil yazlıkçı mangal pek tercih etmez.
Sağlıklı, küçük atıştırmalıkları tercih eder.
Eski sayfiye ruhunun anne usulü patates kızartmaları ya da karpuz peynir, çay börek çörek seanslarının yerini artık avokadolar, ananaslar, organik yemekler almıştır.
Çünkü 80’ler ve 90’lardaki yazlıkçı anne babalarının 3 ay boyunca ‘göbek yapmalarının’ aksine onların ilk önceliği fit kalmak, iyi görünmektir.
Ne kadar dağıtılırsa dağıtılsın, ertesi sabah ilk iş spora ya da sörf dersine koşa koşa gidilir... Kalori hesabı tüm yaz boyunca gündem maddesidir.

KÖPEK SAHİBİ YAZLIKÇI

Yeni nesil yazlıkçı profilinin bir özelliği daha: Mutlaka köpek sahibi olmak!
Eski sayfiye ruhunda köpekler belki bir tek yazlık sitelerin güvenliğinde olurdu.
Ya da başı boş sokaklarda dolanırlardı.
Şimdi plajlara indiğinizde köpek sahibi olmayan yeni nesil yazlıkçı neredeyse yok gibi...
Çünkü yeni nesil yazlıkçılar eski yazlıkçılar gibi kalabalık geçirmiyor yaz günlerini. Hatta çoğu tek başına geçiriyor.
Bu yüzden köpekleri en yakın dostları aynı zamanda.

Yazarın Tüm Yazıları