Paylaş
İTKİB ve Moda Tasarımcıları Derneği’nin çabasıyla bundan on yıl önce başlamıştı.
İTÜ Taşkışla Binası’nda.
Tarihi binanın avlusundaki defile kalabalıklarını hâlâ anımsıyorum.
İlk kez böyle bir şey yapılıyordu. Yabancı davetliler de gelmişti.
Müthiş bir heyecan ve koşturmaca vardı.
Aynı zamanda bize özgü bir organizasyonsuzluk da tabii...
Yıllar içinde, moda günlerinden moda haftasına hızla evrilen o süreçte, çok şikayet edilen organizasyon eksikliklerini hallettik.
Ama galiba ilk baştaki o heyecanı kaybettik.
Tamam, ülkenin gündemi de etkili oldu. Moda haftası bir kere iptal edildi.
Yabancı satın almacı ve medya İstanbul’a gelmeye bir ara korkuyordu.
Sonra o dönem bitti, tekrar düzlüğe çıkıldı.
Zorlu PSM’de yapılmaya başlanmasıyla beraber İstanbul Moda Haftası bir süredir tıkır tıkır işleyen bir organizasyon artık.
Ama bir şey eksik işte: Heyecan.
Paris ya da New York moda haftasındaki defileleri kaçırmayan bizdeki moda insanları kendi şehirlerindeki moda haftasına gelmiyor mesela.
Problem, yeni tasarımcıları keşfetmeye dair bir heyecan duymamaları mı?
Onların sadece Cantinery ya da Morini’deki ‘after’ partilerinde görünmelerine kızmalı mıyız?
Peki yeni tasarımcıların koleksiyonlarına hazırlanırken çektikleri maddi sıkıntılardan haberdar mıyız?
Ya da tasarımcıların yakın ünlü arkadaşlarına sırtını dayayıp defilelerinde sadece onları ağırlamalarına, hatta podyuma dahi çıkarmalarına ne diyeceğiz?
Bir yerde bir sıkıntı var, ama nerede?
İşte bu sıkıntı ve heyecansızlıkla önümüzdeki hafta salı günü başlayacak İstanbul Moda Haftası.
Bari bir mesaj verin
Paris Moda Haftası’ndaki Chanel defilesinde podyuma çıkıp yürüyen YouTuber’dan sonra durum net olarak anlaşıldı:
Bu tür kalabalık organizasyonların yeni kabusu artık YouTuber’lar.
Bizde de en son bir maçta sahaya fırlamıştı bir YouTuber, hatırlayın.
Hayır madem organizasyonlarda öne fırlama gibi bir dertleri, saçma cesaretleri var.
Bari ilgi çekici bir mesaja imza atsalar. Bir konuya dikkat çekseler.
O da yok.
Varsa yoksa kendini ön plana çıkarma.
Çağın hastalığı işte.
Popüler tiyatro dönemi
Popüler oyuncuların yer aldığı tiyatro oyunları bu sezon daha da fazla. Şöyle bir bakınca sahneler en popüler dönemini yaşıyor: Canan Ergüder ve Kenan Ece’nin oynadığı “Hipokrat”...
Cansel Elçin ve Reha Özcan’ın başrolde olduğu “Anadan Doğma (Full Monty)” filminden uyarlama “Çıplak Vatandaşlar”...
Mert Fırat ve Tülin Özen’in oynadığı “Batının Sonu”...
Gonca Vuslateri ve Fırat Tanış’tan “Erkek Arkadaşım Bir Feminist”...
Paylaş