Paylaş
Popüler kültür okyanusundaki vaziyetimiz o meşhur şarkıdaki gibi: Arada hicaz arada caz nefesler, bir yanımız her duruma müsait, ne kadar uyarsa o kadar ister...
En şiddetli misal:
Adana’daki kebap festivalini içki içildiği gerekçesiyle “Milli içkimiz ayran” diyerek pompalı tüfekle basanların rakı sofrasında çekilmiş fotoğrafları ortaya çıkmış. Şaşırdık mı? Hayır.
Dışarıya çıkınca pompalı ayrancı, kendi evindeyken şalgamlı rakıcı.
Bir başka hoş misal:
Tanem Sivar ve milli yelkenci Edhem Dirvana Sidney’de sürpriz bir şekilde evlenmiş.
Törende, Avustralya yerlisi Aborjinler’in geleneklerine uygun olarak duman seremonisi yapılmış. Farklı bitkilerin yakıldığı bu seremoniyle kötü ruhlar kovuluyormuş (Hande Yener’in kış kış cinler kış kış şarkısını da çalabilirlerdi pekala).
Ayrıca “eyvah!” diyorum, çünkü bu duman seremonisi kısa zamanda bizim ellerde de moda olur!
Nasıl ki baby shower, yani anne adayının düzenlediği bebeğe hazırlık partileri bir anda moda oldu, hatta bu partilerde Kur’an-ı Kerim okutan ünlüye dahi şahit olduk.
Severiz böyle ithal/transfer adetleri. Hiç şüphe yok.
O yüzden şimdiden uyarı: N’olur duman seremonisini açık alanda yapınız. Ve hayır, mangal dumanıyla bu iş olmaz, aklınızdan çıkarınız...
Bir başka çılgın misal:
Düğün Dernek’in ikinci filmi yılın en çok izlenen filmi olmak üzereymiş.
Hafta sonu rakamlarıyla beraber on günde seyircisi 3.348.318’i (yazarken bile uzun geldi) bulmuş.
Cem ve Şahan evde playStation depresyonuna girmiş midir?
Mizah mizah olalı böyle çılgın yarış görmüş müdür?
Olan bitenin analizini, Düğün Dernek’lerin sırrını elbet yıllar sonra ak sakalllı bir profesör açıklayacaktır.
Düğün Dernek’in ezici çoğunluğuna inat şimdilik 17 bin küsur seyirciye ulaşabilmiş Macbeth’ten bahsederek yazıyı üç noktalamak isterim.
1. Michael Fassbender sen ne müthiş bir oyuncusun!
2. Bu şiir gibi filmi izlemek whatsApp kapasitesine alışmış zihni ilk başta yoruyor, kabul. Ama sonra çook zevk alıyorsun, akıp gidiyor!
Hani kitap okurken bazı cümlelerin altını çizeriz ya. Tıpkı onun gibi bazı diyalogları resmen ezberlemek istiyorsun. Mesela:
Hayatın şarabı alındı kala kala tortusu kaldı
mahzende.
Haklısın Michael ama...
Morini’nin yaratıcısı Michael White Hürriyet’e verdiği röportajda şöyle demiş:
*Türk müşterilerin tuhaf takıntıları var: Etin olmadığı bir öğünde doymamış ve kazıklanmış hissediyorlar.
*İstanbul güç şehir. New York ile aynı: Burada yaparsan, her yerde yaparsın.
White olayı/bizi çözmüş.
Elbette İstanbul’la tutunmakla New York’ta tutunmanın koşulları bambaşka.
İstanbul’da hâlâ New York’taki kadar yabancı yok.
Bu yüzden bir restoran kendini önce belli bir zümreye beğendirmek zorunda kalıyor.
Ne zaman ki iş bundan çıkacak, o zaman Massimo Bottura gibi ünlü şefler de kepenk indirmek zorunda kalmayacak...
O barın adı Külhan Beyi!
Hayırlara vesile olsun: Şehirde kokteyl barlar yükselişte.
Peş peşe iki tanesi birden Tünel civarında açılıyor.
İlki, Tünel’deki House Cafe’nin alt katına konuşlanacak olan Külhan Beyi!
Mekanın isim babası ve işletmecisi iki yıldır Türkiye’de yaşayan ve Türk-çe’yi gayet iyi konuşan Nopa’nın baş barmen Kevin Patnode!
Kevin’in Külhan Beyi adlı kokteyl barı önümüzdeki hafta açılıyor.
Diğer bar ise Tektekçi zinciriyle tanıdığımız Berti Palambo’nun eski Lokal’in yerinde açacağı After Five.
Bu mekan ise ocak ortası gibi açılıyormuş.
Paylaş