Bir ödül töreninin anatomisi

Pazar günü saatler 15.30’u gösterirken Londra’daki Grosvenor House Oteli’ne varıyorum. Otelin girişinde mikro bir kırmızı halı olayı var.

Yani çok büyük, git git bitmez bir kırmızı halı değil.

Daha butik; hani çektir fotoğrafını şip şak, sonra dosdoğru otelin balo salonuna yollan türünden bir kırmızı halı.

Peki bu kırmızı halının sebeb-i hikmeti nedir?

Sebep elbette sinematik: ıçerideki salonda az sonra ıngilizler’in dünyaca ünlü popüler sinema dergisi Empire’ın okur oylarıyla belirlenen ödülleri dağıtılacak.
Jameson viskilerinin sponsorluğu dolayısıyla bir süredir Jameson Empire Ödülleri olarak anılan ödüller...

Kırmızı halıdan geçerken yalnız değilim. Engin Altan Düzyatan ve Özge Özpirinçci de Türkiye’yi temsilen halıda yürüyorlar.

Bu da Jameson’ın artistik ve hoş bir numarası. Ödül törenine ülkeleri davet ederken “Ünlünüzü de alın gelin” diyorlar.

Al ve git demiyorlar yani...

Engin Altan Düzyatan da Jameson’ın Türkiye ayağının seçimi.

Gayet yerinde bir seçim. Çünkü Engin ya da yakın çevresinin ona seslendiği adıyla Altan, çevredeki birçok yıldızdan daha yıldız duruyor.

BU TORBA DA NEYİN NESİ?


Saatler 16.30’u gösterirken hâlâ içerideki kokteyl salonunda sosyalleşmekteyiz.

Daha doğrusu gözümüze kestirdiğimiz dünyaca ünlülerin yanına gidip bir “merhaba” çekmek tüm derdimiz...

Herkes öyle kibar ki, hani “merhaba” dedikten iki dakika sonra kırk yıllık arkadaş olunacakmış gibi davranıyorlar.

Bakınız Tim Burton. Ve bakınız tıpkı oynadığı filmlerdeki gibi “ben neden buradayım” yüz ifadesine sahip huysuz ve tatlı kadın Helena Bonham Carter...

Ve saat 17.15... Artık ödül töreninin yapılacağı salondayız.

Bir dakika, oturacağım sandalyenin üstündeki o torba da ne?

Her sandalyeye koymuşlar aynı torbadan.

İçinde her şey var: DVD, pop corn, kitap, enerji içeceği, cips, vücut şampuanı ve tabii viski.

Hani eskiden çeyiz bohçaları hazırlanır ve hepsi birer birer açılırken, “şu işlemeli mendil de görümceden” tarzı ifşa edilirdi hediyenin nereden geldiği.

Bu torba da o hesap olmasın: “Bu cips Helena Bonham’dan...”

Gerçi ne yalan söylemeli, o cips ve pop corn hayli işe yaradı.

O kadar acıkmıştım ki, ödül töreni boyunca Altan ve Özge ile birlikte sürekli cipslere dadandık.

Peki törende neler oldu? Popüler şeyler oldu diyeyim, anlayın.

Mesela en iyi film ve en iyi yönetmen ödüllerini “Harry Potter ve Ölüm Yadigarları-2” aldı.

“Tinker Tailor Soldier Spy” filmi ve Gary Oldman birkaç ödülle birden şereflendirildi.

FASSBENDER’İN ‘SCHLONG’U!

Törenin en hoş yanı ise Danny DeVito’nun ünlü yönetmen Tim Burton’a “Efsane” ödülünü takdim etmeden önce yaptığı konuşmaydı.

Burton’ın üç filminde oynadığını söyleyen DeVito, yönetmenin kendisini nasıl soyduğundan da bahsetti sahnede:
“Bir sirk sahibini oynuyordum Big Fish’te. O film kıçımı sinemada gösterdiğim ilk filmdir. Tim çekim sırasında, ‘şu an 90 kişi seni arkadan seyrediyor’ demişti!

Yüz kızartıcı bir durumdu, neyse ki Fassbender’in ‘schlong’unu ödünç almıştım!”

DeVito’nun schlong diye bahsettiği şey, büyük penis manasına geliyor.

Kelime, Almanca’daki “schlange”nin (anlamı da “yılan”), sokak ıngilizce’sinde evrim geçirmiş hali.

Eh, Fassbender’in kim olduğu da malum. “Shame” filmindeki performansıyla bir hayli konuşulan ünlü aktör Michael Fassbender.

DeVito’nun gönderme yaptığı Fassbender’in ‘schlong’u da “Shame”in ilk sahnelerinde konuk misafir olarak gözükmekteydi. Hatırlatalım: Arkadan...

DeVito bu espriyi yaparken elbette salonda Michael Fassbender da vardı. O da sahneye az önce çıkmış ve “Empire Hero” ödülünü almıştı.

Ve saat 20.30 dolayları... Ödül töreni bitti ve Fassbender’i de Burton’ı da dahil olmak üzere herkes, sandalyesine konulan ıvır zıvır torbasını alarak salonu yavaş yavaş terk etmeye başladı... Bizde bu tip hediyeleri alıp çıkmaz ünlüler.

Hele ki böyle bir torbaya asla tenezzül etmezler. Ama işte burada herkes öyle kibardı ki, “almazsam ayıp olur” düşüncesindeydiler.
Yazarın Tüm Yazıları