Paylaş
Bodrum’u St. Tropez yapmak gibi Antalya’nın Altın Portakal’ını da Cannes Film Festivali gibi bir organizasyona dönüştürmek...
Ama bir türlü olmaz.
Bodrum nasıl St. Tropez filan değil neredeyse tüm koyları otel dolu, giderek kimliksiz bir yer haline geldiyse Altın Portakal da değişen belediyeler sayesinde “Portakal, bir ileri bir geri say” kıvamında kalakalmıştır.
O yüzdendir ki, bu yıl 51. kez yapılacak Altın Portakal Film Festivali’nde jüri başkanı olan Yılmaz Erdoğan’ın önceki gece Salt Galata’da yapılan toplantıda söyledikleri çok doğruydu:
“51’incisini yapıyoruz ve hala yeniden yapılanıyoruz.
Birinin yaptığını öbürü yıkıyor, biri toplamaya çalışıyor. Bundan çok sıkıldım.”
Doğrusu bu ya, biz de sıkıldık.
Her belediye başkanıyla Portakal’ın vizyon/rota değiştirmesinden.
Bir türlü kendini bulamamasından...
Yine de onsuz yapılamıyor işte. Altın Portakal çocuk ruhlu yetişkin Türkler’in legosu.
Herkes kafasına göre oynuyor, yeni bir şey yaratıyor, yönetim sürekli değişiyor.
Her zaman olduğu gibi, kurumsallık maalesef yok.
“SANAT SİNEMASINA KARŞI DEĞİLİM”
Toplantı sonrası yapılan kokteyl sırasında Yılmaz Erdoğan’ın yanına gittim.
Konuşmasında sarfettiği başka cümleler de vardı, bir anda herkesin diline düşmüştü, “Ne demek istiyor?” diye konuşulmaya başlanmıştı.
Önce o cümleleri aktarayım:
“Antalya Film Festivali bence geleneğiyle o saflığa işaret eden, entelektüel olmadan sinema aşığı olan çocukların festivali. Her yelpazeye açık.”
Bu cümlelerden sonra, “Yılmaz Erdoğan bu yıl popüler filmleri ön plana çıkaracak, sanat sinemasına mesafeli duracak” gibi yorumlar yapıldı.
Erdoğan’a direkt sordum, “Sözleriniz bu şekilde anlaşılmışa benziyor, ne diyorsunuz?”
Yanıtı şöyle oldu: “İlgisi yok. Çocukken Hakkari’deki sinema izleme günlerimizden bahsediyordum. Sanat sinemasına karşı değilim, böyle bir şey yok. Sadece bir köprü oluşturmamız gerektiğinden bahsettim.”
************************
Yonca ve Hande polemiği
Yonca Evcimik, Berksan-Hande Yener düeti Haberi Var mı şarkısını daha önce kendisinin seslendirdiğini yazdı sosyal medyada (“Yallah Sevgilim” adıyla).
Bunun üzerine Yener ve Berksan da onun albümüyle ilgili bir şeyler söyledi, kıyamet koptu, Evcimik davacı oldu, filan.
Oysa gürültü koparılacak, polemik fırtınasına tutulacak bir durum yok.
Sonuçta iki şarkının da bestecisi Özbekistanlı Talib Kuliev.
Yani müzik aynı, doğal olarak farklı Türkçe sözler yazılmış.
Ve iki şarkıda da besteci belirtiliyor.
Besteci izin verdiğine göre gerisi boş...
***********************
En son ne oldu
* LADY GAGA PARTİSİNDE...
Ortam fazla ciddiydi. Four Seasons’da, konser sponsoru Doritos’un düzenlediği partide bulunduğum zaman zarfında sadece bir tane Gaga şarkısı duyabildim. Derken tuhaf bir şey oldu. Partinin yan tarafındaki açık alandan burnuma gelen Hint yemeği kokularını takip edince bir anda kendimi 70’lik bir Hintli zenginin doğumgünü partisinde buldum.
Hayat çok gaga be canım...
* MORİNİ’DEKİ CAZ GECESİNDE...
Magazinel hafızaların “Mithatcan’ın poposunu öptüğü kız” olarak tanıyacağı İlhem sahnedeydi. Kendisine 360’da çıktığı gecelerden beri hayran olduğumdan heyecanla izledim performansını.
Hem sesi hem tavrı hem de endamı her zamanki gibi müthişti. Ama sahnesi yanlış yerdeydi.
Mağaza kapısına bakıyordu. Ve Tolga Egemen’in masasına! Diğer müşterilere haksızlık oldu.
Neyse ki işletmeciler, “Bir sonrakine düzelteceğiz” dediler.
Yeri gelmişken, 15 günde bir çarşambaları Morini’nin terasında sahne alacak İlhem.
Paylaş