Bir Blue Jasmine hikayesi çıkar mı

Filmler mi gerçek hayattan ilham alıyor yoksa hayat mı filmleri mi takip ediyor?

Haberin Devamı

Belki ikisi birden, yanıtı bilmiyorum.
Ama bugünlerde Woody Allen’ın filmi Blue Jasmine filmini daha çok anıyorum. Hatırlayalım:
Cate Blanchett kendisine Oscar kazandıran filmde nevrotik karakter Jasmine’i oynuyordu.
New York’taki ultra lüks hayatını bırakmak zorunda kalıp kız kardeşinin yanına yerleşen ve mütevazı yaşama alışmaya çalışırken sık sık sinir krizleri geçiren deli dolu Jasmine’i...
Filmin sonunda anlamıştık ki, aslında işin yüzü başkaydı.
Jasmine bu düşüşü bizzat kendi seçmiş, kendi elleriyle gerçekleştirmişti.
Filmi izleyen o sürpriz intikamı anlamıştır...
Reza Zarrab’ın Miami’de tutuklanmasının ardından 80’lerin kült dizisi Miami Vice kadar aklıma Blue Jasmine filmi de geldi işte.
Çünkü insan haliyle “Acaba?” oluyor.
Acaba bu yerli işi hikayenin altından bir Blue Jasmine çıkar mı?

 

Haberin Devamı

Bir balo izlenimi 

 

Monaco ilginç bir yer.
Şık sokaklarının arkasında/arasında yükselmiş TOKİ misali dev apartmanları, lüks otomobil galerisini andıran sokakları, Formula 1 zamanı doruğa çıkan lüks turizmi ve tabii dünya zenginlerinin ilgisini çeken balolarıyla...
O balolardan en meşhuru, Gül Balosu, geçtiğimiz cumartesi gecesi 62. kez yapıldı ve bendeniz de medya kontenjanından davetli olarak oradaydım.


KARL LAGERFELD TASARLAMIŞ


O zaman izlenimlerimi ufak ufak aktarayım:
Balo salonuna girer girmez dikkatimi çeken ilk şey etraftaki tropikal dekor oldu.
Şeker kamışları, tropikal meyveler, turkuvaz mavisiyle filan sıcak bir dekor...
Meğer bu yılın konsepti Küba imiş.
Bizzat Karl Lagerfeld tasarlamış.
Bay Lagerfeld akıllı, tam da dünyada Küba bu kadar gündemdeyken temayı aylar öncesinden bu ülke üzerine tasarlamak zekice.


NİKAH ŞEKERİ YERİNE


Balo salonuna girerken Küba kostümlü kadın ve erkek görevliler elimize küçük Chanel kutuları tutuşturdu.
Ama bu kutuların Küba’yla ilgisi pek yoktu. Bildiğiniz parfümdü.
Tüm davetlilere Chanel parfümü ikramı yapıyorlardı.
“Bizdeki nikah şekeri gibi herhalde” diye düşündüm...
Herkes elindeki kutularla salona arz-ı endam ederken sahneye bir göz attım.
Kübalı müzik grupları sahnedeydi. Sahne Havana’daki bir bar gibi tasarlanmıştı.

Haberin Devamı


HERKES AYAĞA KALKTI


Tüm davetliler masalarına oturduktan sonra müzik sustu ve içeriye Monaco Prensi 2. Albert, Hannover Prensesi Caroline ve diğer Kraliyet üyeleri girdi.
Çoğunluk ayağa kalktı ve onları böyle karşıladı.
Ben sandalyemde oturmaya devam ettim.
Alışık değilim böyle itaat seremonilerine, Prenses Grace Kelly’nin incelikli ruhu beni affetsin!
Malum, bir yandan da bu balo onun vakfının düzenlediği bir yardım etkinliği...


SONRA NE OLDU?


Hızlıca balonun devamını aktarayım:
Yemek başladı, arada bir çekiliş yapıldı, çekilişten kendisine Dior çanta çıkan davetli pek mutlu oldu, sonra müzik öyle bir coştu ki dünyanın dört bir tarafından gelmiş davetliler piste çıkıp kurtlarını döktü. En çok da Japonlar eğlendi.
Galiba Gül Balosu organizasyonunu daha görkemli daha farklı hayal etmiştim.
Bana biraz sıradan geldi.
Belki de o gece içime Monaco’nun en asi üyesi Prenses Stephanie’nin ruhu kaçmıştı, bilemiyorum.
Tek bildiğim var: O da bu balonun önümüzdeki yıl İstanbul temasıyla düzenlenirse eğer (ki böyle bir ihtimal varmış), çok daha ilgi çekici olacağı...

Yazarın Tüm Yazıları