Paylaş
Müzik hayatındaki 40’ıncı yılını kutladığı konserde hüzün, trajedi, eğlence ve şov; aslında Sezen’li şarkıların eşlik ettiği tüm o yıllarda yaşanan ne varsa hepsi bir aradaydı.
Bu yüzden konserin sonunda hem bir ağırlık hem de hafiflik hissettim. Tam da bu ülkeye has bir şey işte:
Hüzünle neşe arasındaki bir acayip gelgit... Şimdi bu özel konserden izlenimlere buyrun...
* Sezen Aksu konsere “Küçüğüm” şarkısını seslendirerek başladı. “Kaybolan Yıllar”, “Sen Ağlama”, “Geri Dön” ve “Git” diyerek peş peşe devam etti, herkesi ani bir hüzün sağanağıyla baş başa bıraktı. Açılış konuşmasında ise her zamanki gibi espriliydi: “Uzun yol arkadaşlarım hepiniz hoş geldiniz. Bunca yıla kocalar bile dayanmıyor, ama siz dayandınız...”
* Konserin en dikkat çekici ve seyirciyi ağlatan bölümlerinden biri, “Kavaklar”, “Son Bakış” ve “Güvercin” şarkılarının peş peşe söylendiği bölümdü.
Metin Altıok şiirinden bestelenmiş “Kavaklar” seslendirildiği sırada Sezen Aksu’nun arkasındaki dev perdeye Madımak katliamında ölen 35 kişinin fotoğrafları yansıdı.
“Son Bakış” şarkısında ise 12 Eylül darbesi sonrası 17 yaşında idam edilen Erdal Eren’in o ‘son bakış’ına dalıp “amman amman, acı yüzler kurşun gibi izler” dedik hep bir ağızdan...
* “Güvercin” şarkısıyla beraber dev perdede bu kez Hrant Dink vardı. Sezen Aksu onun ardından söylüyordu: “Bir daha açar mı karanfil korkusuz, bir daha uçar mı güvercin şehirde.”
Gözleri doldu
* Bu bölümdeki şarkılarla birlikte gözleri dolan Sezen Aksu, şarkıların ardından şöyle konuştu: “Neler yaşamışız... Dünyanın en dirençli milletiyiz herhalde. Sürekli bir dayanıklılık testinden geçiyoruz. Daha da ne göreceğiz, belli değil.”
* Bu hüzünlü bölümden hemen sonra beyaz elbisesinin üzerine rengarenk bir kostüm giydi Sezen Aksu. Kimi seyirci bu renkleri, “HDP’ye ve eşcinsellerin gökkuşağına selam çakıyor” şeklinde yorumladı. “Erkekler”, “Erkek Güzeli” ve “Seni Yerler” şarkılarını bu bölümde peş peşe söyleyen Aksu’ya erkek dansçılar eşlik etti. Dansçıların Sezen’i kucaklarına alarak son bulan bu bölüm gayet eğlenceliydi, ama keşke dansçılar yetenekli olduğu kadar göze de hitap eden türden olsaydı.
* İkinci yarı “Unuttun mu Beni”, “Tutuklu”, “İstanbul İstanbul İstanbul Olalı” ve “Keskin Bıçak” ile açıldı ve bu ‘damardan’ bölümde özellikle son iki şarkıdaki video mapping ve danslar çok başarılıydı.
* “Rakkas”la biten finali biraz sönük bulduğumu söylemeliyim. Kırkıncı yıl konserinin finali daha görkemli olmalıydı. Neyse ki bis’te “Hayat Sana Teşekkür Ederim” söylendi, bu final çok daha anlamlıydı.
* Konserin herhalde en göze çarpan yanı, “Çok şarkı, az konuşma” olmasıydı. Malum, Sezen Aksu konserlerinde konuşmayı sever, ama bu kez ‘konuşma balonları’nı şarkılara bırakmıştı. Bu yüzden ara geçişlerle birlikte 40 tane şarkının sıkı bir resmi geçidine şahit olduk.
Uzun süredir konserlerde hiç söylenmemişlerle beraber. Misal: El Gibi.
* Geçtiğimiz aylarda ayak bileğini iki yerden birden kıran Sezen Aksu’nun sahnede sık sık tökezlediği ve zaman zaman da acı çektiğini gördük.
İlk giydiği kostümden dolayı da hareket etmekte hayli zorlandı.
* Kısacası: İyi projelendirilmiş, üzerinde çalışıp titizlenilmiş, geçişleri şık bir şekilde tasarlanmış, görsel yanı son zamanlardaki yerli konserler içinde en iyisi olan, Sezen Aksu’nun ilk iki şarkıdan sonra açılıp bazı şarkıları söylerken adeta transa geçtiği, süresi (3.5 saat) uzun olmasına rağmen gayet derli toplu bir konserdi.
* Konserin en çok konuşulan yanı ise Sezen Aksu’nun emek verdiği onca ismin (Sertab Erener, Aşkın Nur Yengi, Levent Yüksel gibi) bu özel kırkıncı yıl konserine gelmemiş olmasıydı.
Sezen’in değdiği o isimlerden sadece Göksel vardı seyirciler arasında. Belki bu isimler ikinci konserine gelirler kim bilir...
Paylaş