Bay Taylan’ın imajı ve Instagram flörtleri

Sarai Sierra cinayet soruşturmasını Amerikan polisiyesi izler gibi takip etmeye devam ediyoruz ya.

Haberin Devamı

Bu süreçte en merak edilen kişi Sarai ile görüşen Taylan’dı.
Taylan hakkında nihayet avukatı konuştu.
Aslında bir imaj konuşması yaptı desek daha doğru olur.
Çünkü avukatın sözleri aynen şöyleydi:
“Taylan iyi bir aileden gelen, iyi eğitim almış, üniversite mezunu sıradan bir vatandaş. Mastırını yurtdışında yapmış ve belli bir süre yurtdışında yaşamış.”
Belki avukat da haklı. Bay Taylan hakkında öyle şeyler yazılıp çizilmeye başlandı ki, o da böyle bir tanıtım konuşması yapma ihtiyacını hissetti.
Bir yandan da kendimi Taylan’ın yerine koyuyorum, empati hesabı.
Bir tane Instagram hesabınız var. Orada fotoğraflar paylaşıyorsunuz.
Herkes fotoğraflarınıza yorum yapıyor, beğeniyor.
Bunların içinde Amerikalı bir kadın da var. Muhabbetiniz bu şekilde paylaşıyor. Instagram flörtü yani.
Sonuçta Instagram’ın sadece bir fotoğraf paylaşım yeri olduğunu düşünmüyorsunuz herhalde. Hobi üzerinden flört üssü Instagram.
Bu da gayet doğal.
Neyse, iki kelam ettiğiniz (ve belki mevzuyu daha ileriye taşıdığınız) o kadın ülkenize gelip öldürülüyor.
Siz de onunla görüşenlerden biri konumuna düşüyorsunuz ve hayatınız altüst oluyor.
İnsanlarla sürekli etkileşim halinde olmanın bedeli mi bu acaba?
Yoksa en güzeli elektrik-telefon-otomobil gibi modern nimetlerden uzakta, kendi içine kapanık yaşayan Amish’ler gibi olmak mı?
AMISH NOTU: Genelde Amerika’nın orta eyaletlerinde yaşayan, 300 yıl öncesinin yaşam tarzını benimsemiş muhafazakar topluluk...

Haberin Devamı


‘Islah Evi’nin gör dedikleri

 Kenan Ece ve Mustafa Üstündağ’ın kurduğu Çamurdan Tiyatro’nun ilk oyunu Islah Evi’ne gittim. İşte oyundan geriye kalanlar:
Yıllarca konforlu bir hayat için çırpınıp durmuş ve nihayet bunu elde etmiş bir çiftin aynı derece konforlu huzuru “eski dost” sandıkları bir yabancı tarafından aniden bozulur.
Oyunun hikayesi böyle başlıyor. Gayet sürükleyici, iştah açıcı yani.
Ama oyunun temposu aynı iştahla sürmüyor. Zaman zaman düşüyor. Özellikle de şu dekor değişikliği yüzünden.
Keşke buna daha pratik bir çözüm bulsalarmış...
Yine de oyun metni zekice ilerlediği için merak ediyor, sürekli “şimdi ne olacak, ne olabilir?” diyorsun. Biraz da kendini Michael Haneke filminde gibi hissediyorsun.
Oyunun öne çıkanı, parlayanı Didem Balçın. Adını yazın bir kenara. İki perde boyunca çok başarılı çok doğaldı. Balçın, “Yalan Dünya” kadrosuna da çok yakışır, söylemeden geçmeyeyim.
Kenan Ece’nin sadece oyunculuğu değil, bacakları da gayet iyiymiş!
Eh, sonuçta ünlü oyuncuların yer aldığı tiyatro oyunlarına gitmek, biraz da onları kanlı canlı görecek olmanın dayanılmaz merakı değil midir? Bu yüzden Ece’nin bacaklarının göründüğü yatak sahneleri mutlaka daha süzerek izlenecektir seyirci tarafından.
Benden dikkat çekmesi...
Aklıma gelmişken: Bu ayki XOXO Dergisi’ne verdiği röportajda sanatçı Nasan Tur’un söylediği şu sözler oyunun damarına pek güzel uyuyor:
“Bizler bir fanusun içinde yaşıyoruz, hakikatte barbar olduğumuzun farkında değiliz. Artık barbar olmak için ille de kıyım yapmanız gerekmiyor, plastik torba almak yeterli.”

Haberin Devamı


Radyoların gücü: Sıla ve Gripin

Ne zaman taksiye binsem ve ne zaman takside radyo açık olsa (ki istisnasız hepsinde açık oluyor), sürekli çalan iki şarkı var: Sıla’nın Zor Sevdiğimden ve Gripin’in Yalnızlığın Çaresini Bulmuşlar şarkıları.
Kendin seçmediğin zamanlarda kulağına sızıp duran şarkılar iki türlü etki yaratır ya: Sıkılırsın yahut diline dolanır ve seversin.
Gripin’in şarkısından sıkıldım, ama Sıla’nınki dilime dolandı sevdim.
Sıla’nın şarkısının çok başka bir kimyası var. Şöyle ki:
Şarkının düzenlemesi film müziği tadında. Kafanda kareler canlanıyor direkt.
Türkler söz odaklıdır ya müzikte, kesinlikle doğru.
“Çok sevdiğimden değil, zor sevdiğimden” sözü nefis. “Evet” diyorsun dinlerken, “evet, evet”.
Ve Sıla yormuyor. Sakin, tane tane, duygu ajitasyonu yapmadan söylüyor. Dinleyiciyi rahat bırakıyor.

Yazarın Tüm Yazıları