Lucca’dan kalktıktan hemen sonra söylendi arkadaşım, "Bu kızla üç-dört keredir karşılaşıyoruz, artık bıktım, sürekli peşimde".
Oysa güzel kız, alımlı kız, ve evet sarışın da kız. Hatta ve hatta ünlü bile!
Ama arkadaşım dalga geçmiyor, gayet ciddi, çok da sıkılmış: "Bunlar avcı kızlar; hem seni hem arkadaşını hem de onun arkadaşını avlamaya çalışırlar, uzak durmak lazım".
O böyle idealist konuşur gibi görünüyor ama derdi evlenmek, çoluk çocuğa karışmak da değil (nitekim herkesin niyet kategorisinden çıktı bu işler). Onun da derdi avlanmak.
Ama avlanacaksa bile, sadece ben avlanayım istiyor!
Aynı anda dört-beş kişi olmasın.
Sonuç bu: Erkekler bu avcı kızlardan korkuyor, köşe bucak kaçıyor.
"E zaten senin sevgilin vardı" diyorum arkadaşıma, "O yüzden böyle rahat konuşuyorsun".
"Yoo" diyor, "Onun da bir sevgilisi var, ama en azından bir tane! Eminim, biliyorum".
Kurabiye yutup o küçük kapıdan girdikten sonra bir daha dönmemek üzere...
Yoksa Alice’in de mi tüm derdi avlanmak?
Tanıtım gecesinde ’cruise’ çekilişi
Yeni bir radyo açılmış, adı Pal FM. Pazartesi gecesi radyo dinleyicisinin yakından tanıdığı (ex) Prenses ile tanıtım davetine gittik Pal’ın.
Gecede yok yok: Enbe Orkestrası, Vokaliz, Beyaz ve Ajda Pekkan.
Ama Türkçe müzik yayını yapan radyonun gecesinde ünlü popçu çok az. Onun yerine Aziz Yıldırım, İhsan Kalkavan gibi işadamları mevcut. Hemen öğrendik tabii bu "ağırlığın" sebebini. Meğer radyonun sahibi ünlü Azerbaycanlı armatör Mübariz Mansinov’muş.
Sadece radyoyla sınırlı kalmayacakmış yatırımı.
Yakında bir TV kanalı da açacakmış Azeri işadamı.
Özetle: Mansinov’un Rusya’nın en zenginlerinden biri olduğu ve davetliler arasında yapılan "cruise seyahati" çekilişi (!) radyodan daha çok konuşuldu gecede.
Bostancı-Taksim 80 lira
B ayramın son günü, öğlen iki gibi Bostancı’dan Taksim’e tam iki buçuk saatte geçtim.
Tamam, yağmur yağıyordu. Tamam, karşıda akrabası olan son dakikada bayram ziyaretine çıkmıştı.
Ama yani iki buçuk saat yahu, el insaf.
Öldüm bittim, resmen hayatımı gözden geçirdim (belki tek artısı bu).
Üstüne üstlük taksimetre tıkır tıkır işledi. En fazla 30 lira tutacak yol oldu mu sana 80 lira.
Yeminliyim, en az altı ay karşıya geçmem.
Geçersem bile kazara, ya vapura binerim ya da helikopter tutarım!
Taksi zulmü yerine
Trafikten açılmışken mevzu devam edelim...
Aslında taksiye binmek de bir zulüm.
Çünkü, şoförlerin gideceğin yönü "kısa mesafe" bulmaları out oldu.
Artık uzun mesafe desen bile, "orası kilit, hayatta girmem" diyorlar. Kalıyorsun ortada.
O yüzden epeydir taksiden vazgeçtim.
Uzak mesafeler için son zamanlarda çoğalan shuttle şirketlerinden biriyle anlaştım.
Saat kaçta araba istediğini söylüyorsun.
O saatte araban ve sürekli vır vır edip hayatını anlatmayan "sessiz" şoförün geliyor.
Üstelik arabaların navigasyonu var. Yol tarifinden kurtuluyorsun. Dahası, taksi tarifesinden ucuza geliyor parası.