Paylaş
Kimse buralara uğramaz, pek bilmezdi.
Daha çok ressamlar, müzisyenler ve yabancılar yaşardı ara sokaklarda.
O zamanlar sadece Jurnal Sokak’ta ev yemekleri yapan birkaç küçük restoran vardı, bir de Babylon.
Şeyh Bender Sokak’ta Nancy Öztürk’ün açtığı meşhur internet kafe Yağmur’u da unutmayalım.
Kendi halinde ama dönemi için çok yeni/farklı bir yerdi.
Çünkü o zamanlar interneti (ve tabii bilgisayarı) olan kafe önemli bir şeydi ve bu yüzden Nancy Hanım’ın Yağmur’u yerli/yabancı İstanbullu’nun buluşma noktası gibiydi.
Önceki gün akşam yedi sularında “masaları kaldırılmış” şimdiki Asmalımescit’i gezinirken aklıma ister istemez “on yıl önceki Asmalımescit” anıları geldi.
Çünkü on yıl öncesine dönmüş Asmalımescit.
Yazın bu en yapış yapış günlerinde masalar zabıtalar tarafından kaldırılınca tüm ara sokaklar tamamen boşalmış. Bomba düşmüş gibi, tek tük insan var gezinen!
Eskisi gibi sadece Jurnal Sokak dolu.
Bir de Babylon’un sokağındaki birkaç mekan...
Tamam, bazı mekanlar masayla sokağı işgal etme durumunu abartmış, son zamanlarda yürünemez hale gelmişti Asmalımescit.
Ama masaları toptan kaldırmak da ne demek?
Bunun bir ortası yok mu?
Zaten masaları kaldırınca sokağa çizilen beyaz çizgiler ortaya çıkmış.
Masaların nereye kadar konabileceğini gösteren beyaz çizgiler. Yani bir düzen varmış hali hazırda.
Bir de olaya dışarıdan bakıp turist olduğunuzu düşünün.
Bir gece önce eğlendiğiniz Asmalımescit’e bir gece sonra gittiğinizde şaşırır, “Ne oldu buraya böyle?” derdiniz.
Bu yüzden mekanlar ve Belediye arasındaki sorun neyse ne, bir an önce çözülmeli.
Ama böyle “sert bir şekilde” çözülemeyeceği ortada.
Yoksa şu malum endişe yayılır ister istemez, ki yayıldı bile: “Ramazan geliyor diye masaları kaldırdılar bebeğim.”
NOT: Bugün saat 18 sularında civarın işletmecileri yürüyüş yapacaklar.
Mevzular arası trekking
BOZ’A FIRLATILAN LOST TİPİ SUTYEN
Tüm gazetelerde aynı fotoğraf.
Kuruçeşme Arena’da sahne alan Murat Boz’un sahnesine seyircilerden biri pembe sutyen fırlatmış.
Ve nasıl olmuşsa olmuş, sahnenin arkasında, yani orkestra tarafında duran biri de yememiş içmemiş (ama sanki biz yedik!) bu fırlatma anını özene bezene çekmiş!
O sutyeni havada, Boz’u da yüzü seyirciye dönük bir şekilde yakalamış. Vay be!
Şimdi Lost tipi sorular havada uçuşsun:
1. Sutyeni fırlatan seyirci fotoğrafı çekenle cepten mi haberleşti? 2. Yoksa ikisi arasında telepatik bir iletişim mi var? 3. Sutyen fırlatma haberi önceden planlanmış mıdır? (yok canım, daha neler...)
YAĞLANMA FOTOĞRAFLARI
Yaz gelince malum, eski-yeni-gözde-gözden düşmüş-göze gelmiş tüm kadın starlarımızın mayolu/bikinili fotoğraflarıyla flaş flaşlanıyor, selülit haritalarında kayboluyoruz.
Hadi buna alıştık. Ama şu “yağlanma” fotoğrafları yok mu, ben bir tek ona alışamadım.
Burada iki türlü mağdur var.
İlki, malum kişinin sırtına güneş yağını süren taraf.
Yaptığı şey seksi değil, mecburiyetten yapıyor.
Kim bilir, belki de yağı sürdüğü sırttaki sivilcelere değmekten içi kalkıyor!
Sırtına yağ sürülen kişi ise daha berbat konumda.
Bir kere bu kişiler genelde sırtlarını asla dik tutamadıklarından hep bir göbek pörtlemesi/göğüs sarkması pozisyonunda şipşaklanıyorlar.
Yani neresinden baksan onlar da gayet kötü çıkıyorlar.
O yüzden ünlü kadın ve erkeklere tavsiyem: Yağlanma işini evde, denize çıkmadan önce halledin!
KANKA OLUNCA BOŞANMAK
Özlem Tekin’le kocası boşanıyormuş.
Gerekçeleri, “Artık kanka gibi olduk, o yüzden. Yoksa başka bir sorunumuz yok.”
Doğrusu, onca şiddetli boşanmanın olduğu bir ülkede bu tarz “ilk başta şımarıklık gibi görünen ama gayet anlaşılır” bir gerekçeyle boşanan çift görmek kesinlikle ferahlatıcı.
Çok fazla arkadaş gibi olunca değil evlilik, ilişki de bitmeli zaten! Bu kararı kendi aralarında medeni bir şekilde alan Özlem Tekin ve Cem Öcal’a koca bir bravo bu sebepten!
Paylaş