Yaz aylarındaki meşhur Boğaz hattı mekanlarının ilk duraklarından biri olan Ortaköy’deki Anjelique, bu kez İstanbul’da değil New York’ta parti verdi. Geçtiğimiz cuma gecesi yapılan partinin mekanı West Village’deki Cielo’ydu.
Anjelique’de çalmak üzere birkaç kez İstanbul’a gelen Cielo’nun sahibi ve dj’i Nicolas Matar’dan çıkmış parti fikri.
Anjelique’in ortaklarından Levent Büyükuğur’a, "Hep ben geliyorum Türkiye’ye, bu kez de siz gelin ve parti yapalım" demiş Matar.
Böylece tarih kararlaştırılmış ve New York’ta yaşayan 400’e yakın Türk’e mail’ler gitmiş.
Cuma gecesi bendeniz de Soho civarından West Village’e doğru yürürken açıkçası nasıl bir partiyle karşılaşacağımı bilmiyordum. Saat 23.30 civarı ulaştığım Cielo’nun kapısında NY’lu Türkler’den oluşan uzun bir kuyruk vardı.
Guest list’te isimleri olmayanlar ortak tanıdıklarını filan arıyordu. Derken içeriye girdim... Cielo küçük bir mekan. 400 kişiliktir herhalde. Ama zorlarsak, itiş kakış 600 kişi de sığabilir.
Ki malum, biz Türkler itiş kakış severiz, dip dibe eğlenmeye bayılırız.
Neyse, ilk bir saat ortadaki disko toplu güzelim pist boş kaldı. Neden? Kimse piste inip dans eden ilk Türk olmakistemediğinden.
Hadi İstanbul’da hepimize bir kasılma hakim, ama sevgili NY’lu yurttaşlarım burada kasılmak niye? Hep yabancıların yanında mı gevşeyeceğiz yahu?
Sonradan tanıştığım birkaç Türk arkadaş da aynı serzenişte bulundu:
"Ya bak işte hep aynı şey, Türk oğlu ve kızı Türk’ün yanında kasılıyor abi!"
Pist dolana kadar ben de sigara içme alanına çıktım. Sigara içtiğimden değil, buranın içerden daha çok sosyalleşme imkanı vermesinden dolayı.
Nitekim öyle oldu. Türk kızı Aylin ve onun pek dobra Amerikalı arkadaşıyla (valla ismini unuttum) tanıştım.
Sonra başkalarıyla, başkalarıyla derken, milletten otlanarak sürüyle sigara tükettim tabii (kusabilirim). Tekrar mekan içine girdiğimde gözlerime inanamadım. Herkes coşmuştu. Demek ki NY’lu Türkler’in kasması en fazla bir saat sürüyormuş. Elalem önce Nicolas Matar’ın sonra da Murat Uncuoğlu’nun (evet, o da gelmişti) müzikleriyle dans etti.
Sonuç olarak, başarılı bir partiydi. Anjelique hem NY’lu Türk gençlerini bir araya getirip kaynaştırmış oldu hem de Türkler’in yabancı arkadaşları İstanbul’u ve Anjelique’i merak etmiş oldu. Eh, merak da iyi bir şeydir yani.
Dereden tepeden NY notları
n "Bush’s Last Day: 01.20.2009". Evet, Amerikalılar’ın beklediği tarih bu. Her yerde bu tarihin yazılı olduğu türlü hediyelik eşyalar var. Destek vermek için alıyor ve Bush’un son günü için geri sayıma başlıyorsunuz.
n Rastladığım en komik ve en politik oyuncak ise Hillary (Clinton) bebeğiydi. Hillary bebeğinin bacaklarının arasına fındık kıracağı yapmışlar ve üstüne yazıyı kondurmuşlar: "Amerika bu fındıkkırana hazır mı?"
n Otobüslerin üzerinde ve duraklarda Türkiye tanıtımı ilanları gördüm. En sık rastladığım ilan ise hamamda yıkanan kadın fotoğrafıydı. Hamamdaki kadın arkadan çekilmiş. Çok başarılı bir iş değil. Ama dikkat çekiyor, orası bir gerçek.
n İlk kez bu NY seyahatinde bu kadar çok Türk tanıdım. Hepsi de üniversite okuduktan sonra iş bulup NY’da kalmış 30’a yaklaşmakta olan genç Türkler. İyi bölgelerde yaşıyorlar, iyi işleri var. Bir gece bu Türkler’den birinin evindeki partiye gittim, oradan biliyorum. Kiminin Türkiye’de olup bitenle ilgisi minimal düzeyde ama hepsi hayatından memnun, hiçbiri Türkiye’ye dönmeyi düşünmüyor.
n Dedikoduyu hangi ülkede yaşarsak yaşayalım seviyoruz, değişmeyen gerçek bu. Anjelique’in partisiyle ilgili NY’lu Türkler de sürüyle dedikodu yaptı tabii. Ama daha çok, "Şu var mıydı, bu gelmiş mi" tarzı dedikodular...
O zaman müjdeyi verelim. Çok konuşulacak bir parti daha geliyor pek yakında. Hem NY’lu Türkler’in hem de Amerikalı profesyonellerin davetli olacağı bu parti Emre Ertürk’ünev sahipliğindedüzenleniyor. Mayıs ayında Room adlı mekanda yapılacak partide Ertürk, Emre NY markasına yeni eklediği binici aksesuvarlarını tanıtacak. Kırbaç, eldiven, at eyeri şeklinde tasarlanmış havalandırmalı özel çantaların yer aldığı bu koleksiyonun tanıtım partisi için erotik şovlar hazırlatıyormuş Emre.
10 yıldır Amerikalılar’ın yakından takip ettiği markalardan biri olan Emre NY’nin binici koleksiyonuyla ilgili Türkiye’deki bazı firmalar ortak çalışmak için harekete geçmişler bile. Ne diyelim, Emre bu. Yapar mı yapar!
n Son olarak, Times Square’in göbeğinde yürürken bir arabanın içinden "yazılarınızı takip ediyoruzzz" diye seslenen arkadaşlara da buradan selam ederim. O an kilitlenip kaldım, bir şey diyemedim. Teşekkürler arkadaşlar, ben de sizi takip ediyorum işte...