Paylaş
Tepemde palmiyeler...
Önümde deniz...
Denizin karşı kıyısında ise sıra sıra yükselen gökdelenler...
Dahası, bir adanın üzerindeyim.
Yoktan var edilmiş, yani insan ürünü bir yapay adanın üzerinde.
Mutlu muyum?
Ya da mutlu olmak için tüm bunlar yeterli midir?
Çoğu insan için yeterli olabilir.
Ama yok, ben yüzde yüz mutluluk peşindeyim.
O yüzden az sonra Mutluluk Bakanlığı’nı arayıp soracağım, “Merhaba kardeş, yüzde 60.5 oranında mutlu hissediyorum, kalan kısmı tamamlamak için ne yapmalıyım?” diye...
Ne yanıt verirler bilmiyorum, ama deneyeceğim.
Madem böyle bir Bakanlık kurulmuş, herhalde sorumu yanıtsız bırakıp beni mutsuz etmezler diye düşünüyorum.
NE MUTLU TESADÜF!
Şaka değil, bahsettiğim 26 derecelik yer Dubai.
Üzerinde bulunduğum ada Palm Jumeirah. Hani palmiye şeklinde yapılan o meşhur yapay ada.
Otelim de adanın en sonuna konuşlanmış bir Türk oteli, Rixos.
Ve Mutluluk Bakanlığı da gerçek olmak üzere!
Çünkü Dubai Emiri Muhammed bin Raşid el Maktum ben oradayken (ne mutlu bir tesadüf) Mutluluktan Sorumlu Devlet Bakanlığı kurulacağını bizzat duyurdu.
Bakanlığın asıl amacı toplumda huzuru tesis etmek olacakmış.
Aslında hayal kırıklığına uğradım tabii.
Kişisel mutlulukla işleri olmadığı için.
Ayrıca gördüğüm kadarıyla burada toplum gayet huzurlu. Daha neyin peşindeler, anlamadım ki...
Her gece mekanlar coş coş dolu.
Gece yiyorlar, içiyorlar, dans ediyorlar. E gündüz yüzüyor güneşleniyorlar.
İşi gücü olan New York usulü yüksek yüksek plazalarda çalışıyor.
Yetmedi, bir de üstüne Mutluluk Bakanlığı filan, tövbe tövbe. Ama işte mutluluk denilen şey, öyle yapay ada projesi gibi “tesis” etmekle olmuyor.
O başka bir şey, başka bir damar.
Mutluluğa karışılmıyor, mutsuzluğa da...
Onları kendi halinde, özgür bırakmak gerekiyor.
Dağınık.
Dubai’nin cuması
Burada hafta sonu perşembe akşamından başlıyor.
Çünkü cuma tatil.
Ve cuma günü Dubai’de çalışan genç yabancılar ne yapıyor? Brunch!
Öğlene doğru başlıyor, akşam beşe kadar yiyip içiyorlar.
Sonra plajlardaki partilere akın ediyorlar. Derman kaldıysa oradan da bara/kulübe...
Buradaki genç yabancıların eğlencesi Pompei filan gibi.
Sanki yarın bir yanardağ patlayacak ve onlar son günmüş gibi eğleniyorlar.
Ne diyeyim, gözüm yok, helal olsun valla.
Bir kokteyl 120 lira nasıl olur
Giden bilir, Dubai yeme-içme açısından pahalı bir yer.
Şöyle “gacırt” bir örnek vereyim: Bir kokteyle 120 lira ödemişliğimiz var.
Neden? Çünkü içine konulan votka markası pahalıymış, ondan. Oysa Türkiye’de böyle bir kokteylin fiyatı taş (ya da meteor) çatlasa 35 liradır.
O yüzden Dubai barlarında kokteyl menüsündeki fiyatları didik didik incelemeniz cebiniz açısından mühim bir nokta.
Peki nereye gitmeli
İyi yemeğin peşindeyseniz Dubai bu açıdan bir cennet. Birçok yabancı marka burada.
Benim denediklerimi sıralayayım:
* Peru mutfağı restoranı meşhur Coya...
Mekan, dekorasyonu olarak Londra şubesinden daha görkemli. Yemekler
nefis. Sadece üyelerin girebildiği bir gizli kulübü de var. Bizim La Boom’un Gizli Kalsın’ı hesabı. Yıllık üyeliği 7 bin dirhemmiş. Unutmadan, Coya bizim Nusr-et’e komşu.
Yan yanalar.
* Coya’dan çıkınca iki adım ötedeki Provocateur adlı kulübe gitmek elzem. Çok şık bir kulüp.
* İki katlı Buddha Bar ve bir Dubai klasiği haline gelmiş Zuma... Yemek kısımları kadar barları da çok yoğun olan iki mekan. Cuma-cumartesi çok iyiler.
* Marina’daki Pier 7 içindeki bar ve restoranlar. En iyileri Asia Asia ve Fume.
* Plaj partisi için Barasti’ye bakılmalı...
* Et yemek için ise Toro Toro... Dubai manzaralı bar eğlencesi için ise Inka...
Yapay adanın denizi nasıl
Çok şahane olduğunu söyleyemem. Biraz Fethiye Ölüdeniz gibi. Bu mevsimde hamam suyu değil, gayet serin.
Aklıma gelen ilk şey ne kadar temiz olduğuydu. Oteller sık sık temizletiyormuş denizi. Öyle dediler.
Ama söyleyeyim: Denize giren pek azdı.
Çölde ne hissettim
O bugüne sığmadı...
O yüzden çöl safarisi maceramı sonra anlatacağım.
Takipte kalın, beni çıldırtmayın.
Paylaş