Paylaş
1938’de yıkılan ve şimdi tekrar yapılması düşünülen kışlanın orta yerinde bir adet buz pateni pisti var!
Şaka gibi ama gerçekten kışlanın avlusuna buz pateni pisti kondurmuşlar. Sanki biz Türkler sürekli paten kayıyormuşuz, her birimizin içinde uyandırılmayı bekleyen birer Katarina Witt yatıyormuş gibi!
Oysa buz patenine olan merakımız, Buzda Dans yarışmasına katılan işsiz güçsüz ünlülerin nasıl da saçma sapan kaydıklarını müthiş bir arzuyla izlemekten ibaret...
Çünkü biz kayarken düşene bakarız, esas derdimiz odur.
Hadi bunu da geçelim. Sanki Taksim’de nefes alınacak, dinlenecek alan çokmuş, her yer ferah fezaymış gibi davranmak ve pist tasarlamak nasıl bir düşüncenin ürünü gerçekten?
Kışla projesinin mimarı Halil Onur’un şu sözlerine bakınca nasıl acı bir düşünce sistemiyle karşı karşıya olduğumuz belli oluyor:
“Tüm ağaçları koruyabilmeyi tercih ederdik ama burası (Gezi Parkı) bir kent ormanı değil ki!”
Aynı habere görüş veren Haliç Metro Köprüsü mimarı Hakan Kıran’ın görüşü ise altına imzamı atacağım türden.
Bakınız ne diyor Kıran:
“Tek başına Topçu Kışlası’nı yapmanız onu geri getirmez.
Ceylan Otel, The Marmara, Hilton, Gökkafes ve Swissotel’i yıkabiliyorsak eski geleneksel dokuyu tamamalayacağız deriz.
Çünkü kışlanın olduğu dönemde The Marmara’nın yeri boştu, AKM’nin yerinde ise köşk vardı. Bunu yapamayacaksak Topçu Kışlası’nı inşa edip içine ruh bile koysanız onu zavallılaştırır, ağlayan bina yapmış olursunuz!”
Geveze diyetisyenler
Bazı diyetisyenlerin zırt pırt çıkıp “Şu ünlüyü ben zayıflattım, aha bu da reçetesi” demesinden, bunu gözümüze sokup reklamlarını yapmalarından gına geldi.
En son bir diyetisyen Meryem Uzerli’yi nasıl zayıflattığını büyük bir iştahla anlatmış.
Tatlıyı kesmiş Meryem Hanım, makarna da yememiş (çok yeni bilgiler!).
Cildi de porselen gibiymiş, zayıflarken sarkma olmamış.
Ünlü üzerinden nemalanıp yeni müşteriler bulmak böyle bir şey.
Bence her ünlü spor hocasına, yaşam koçuna ve diyetisyene giderken yanında bir sözleşme de götürmeli.
“İlerde benim adımı kullanarak kendi reklamını katiyen yapamazsın” cümlesini de sözleşmenin en başına kondurmalı!
Yağmurgiller’in bilmesi gerekenler
Demet Akalın, Aylin Kotil ve Pınar Altuğ...
Hepsinin ortak noktası kendilerinden yaşça küçük erkeklerle evli olmaları.
Geçenlerde Pınar Altuğ bu yaş mevzusunu çok güzel ti’ye almış:
“Yaş farkını aramızda konuşmuyoruz. Ayrıca erkek kadından on yaş büyükse sorun yok, kadın on yaş büyükse sorun var öyle mi?
Gerçi aramızda şöyle espriler olmuyor değil.
Yağmur’a, ‘Eskiden Musti diye çizgi film vardı, hatırlıyor musun?’ diyorum. ‘Hayır’ diyor. ‘Musti benim zamanımdaydı, sen küçüksün’ diye takılıyorum.”
O zaman bu köşeden tüm Yağmurgiller’e hizmet gelsin.
Arkadaşlar işte -tıpkı Musti gibi- bilmeniz gereken çizgi filmler:
Yakari, Clementine, Voltron, Jetgiller, Şeker Kız Candy, Arı Maya, Esteban, Heidi, Nils ve Uçan Kaz, Şirinler, Bay Meraklı, He-man ve She-ra.
Bir zamanlar
* Deniz Akkaya tarzı şehirli kadının yansıtan ve Akkaya’nın yayın yönetmeni olduğu Dishy diye bir dergi vardı.
Ömrü kısa olan dergiyle ilgili Akkaya şöyle konuşuyordu:
“Bu dergi 60 yaşına kadar sürecek kariyerimin başlangıcı”.
* Teoman’ın Beyoğlu Balans’taki konserleri efsaneydi.
Çünkü bazı geceler kadın seyirciler sahneye tüp atıyordu.
Ya spermini ya da kanını istiyorlardı Teoman’ın.
Bugün bile o tüplerin sırrı çözülebilmiş değil!
Dahası, aynı konserlerde aynı azgın seyircinin “Becer beni” pankartı açtığına da şahit olmuştur bu gözler…
Paylaş