Mevsimlerden Mehmet Öz mevsimi. Kendisi yeni bir kitap çıkardığı için hangi gazeteyi karıştırıp hangi televizyon kanalını açsanız bir yerlerden pörtlüyor bu meşhur kalp cerrahı.
Daha da çekilmezi şu: Her çektirdiği fotoğrafta 60’lar Hollywood aktörlerinin o çok poz "halka yönelik" gülüşü var Sayın Öz’ün...
Bu aslında bir Serdar Ortaç sendromu. Serdar Bey de aslında her daim sinirlidir, gergindir.
Ama iş röportaj/albüm resmi çektirmeye gelince hemen bir elini başına doğru götürür ve öylece (otuziki porselen diş) sırıtır kalır. Dondurur kendini öyle.
Bay Öz’ünki de o hesap.
Donduruyor kendini fotoğraf karelerinde, feci sırıtarak, zorla/zoraki.
Çünkü o bir sağlık gurusu, bir genç kalma/diyete geç kalma abidesi.
En son Öz Buluşu mesela (yayınlandı Cafe Milliyet’te tam sayfa), bel çevresini ölçerken mezuranın göbek deliğinin üzerinden bele dolanması!
Yetmedi, ölçüm yapılırken derin nefes alarak karnın dümdüz bir kıvama getirilmesi...
Yahu bunlar zaten bildik Türk ev hanımı taktikleri değil mi?
Bay Öz söyleyince niye köze dönüyoruz kor alevlerde yanıp?
Öz’ün dahiyane buluşları "mezura" taktiğiyle bitmiyor tabii. Zamanında, "Kalp ameliyatı geçirene seks yapmasını öneriyorum", "Sabahları badem, ceviz, fındık yiyorum" gibi beylik/bildik laflar etmiş, yedi altın maddede genç/diri kalmanın yollarını saymıştı uzun uzun.
Sıkıcı olan şu ki, bu türden vıcık vıcık bilgi kırıntılarını artık her yerde (internette, en sıradan sağlık dergisinde, mahalledeki Ayşe Teyze’nin evinde gün yapan kadınlarda) bulmak mümkün.
Öz yeni bir şey yapmıyor yani. Sadece o donup kalmış gülümsemesiyle bana/ona/buna pazarlıyor aynı filmi başa sararak...
Ne şahanedir ki ailesi de bu pazarı keşfetmiş durumda. Yakınlarda kızı Daphne Öz de "The Dorm Room Diet (Yurt Odası Diyeti)" diye bir kitap çıkardı mesela.
Neymiş? Young Öz, kitabında özellikle yurtta kalan öğrencilerin nasıl sağlıklı kilo verebileceklerini anlatıyormuş.
Durum kısaca bu: Bay Öz ve ailesi (Özgiller=Jetgiller?) zaman zaman belimizin (boyumuzun?) ölçüsünü alıp memleketi terkediyorlar.
Sokaktakiler bizi bekliyor
İtiraf ediyorum, geçen aylarda iki haftalık bir kedi maceram oldu.
Bir arkadaşım doğumgünümde hediye etmişti. Heveslendim, bakarım dedim, hem köpek bakmak daha zormuş kedi daha kolaymış diye avunarak günleri devirdim. Derken kedicik (yavruydu tabii) daha fazla ilgi istemeye, daha çok oyun oynama arzusuyla tepeme tepeme çıktıkça (ki takdir edersiniz, pek evde de durmuyorum) hem o hem ben acı çekmeye başladım.
En sonunda kedime daha iyi bir yuva aramaya başladım. Ki o günlerde Elle’in Yayın Yönetmeni Işın Görmüş başımın etini yedi, "Sakın verme, bak iki hafta sonra alışacaksın, ayrılamayacaksın" diye. Ama kedimi evlatlık verdim işte, Işın’ı da dinlemedim yani.
Niye yazıyorum bunları?
Şu kırk derecelik sıcak havalarda sokaktaki hayvanlara dikkatinizi çekmek için... Malum böylesi havalarda sokaktaki kedi/köpek için yemek ve su bulmak her zamankinden daha zor.
O yüzden bir kaba doldurduğunuz suyu ya da mamayı kapınızın/bahçenizin önüne koyarsanız onların eziyet çekmesini önlemiş olursunuz.
Benim kısa kedi sahipliğimden mirastır bu hassasiyet.
Yoksa böyle bir yazı yazmak aklıma gelmezdi, onu da itiraf edeyim...
Radar’dan öneriler
Hafta sonunun en iyi aktivitesi Radar Live.
Bugün Duman’la başlıyor Radar ve birbirinden farklı gruplar/şarkıcılar ağırlıyor:
Kelis (iki yıl önce kendisini Kenan Doğulu’yla beraber Sortie’de playback izledim, çok feciydi), Marilyn Manson (bu adam kaçmaz!), Juliette&The Licks (Yeni Melek’teki gibi elden ele dolaşacak mı acaba Juliette bu konserinde?), The Rapture (kısa boylu adamlardan oluşan bu grubu Amerika’da izlemiştim, çok eğlenceliler. Özellikle solist Luke Jenner’ın performansına bayılmıştım), Groove Armada (Get Down şarkısından sıkılınmadı mı?), Nouvelle Vague (Babylon’un gediklisi grup), Baba Zula (onları artık biliyoruz) ve James...
Aslında en çok Marilyn Manson’ı merak ediyorum.
Geçenlerde tesadüfen MTV’de bir konserine denk geldim Manson’ın.
Eğer o konserdeki gibiyse performansı/şovu/kıyafetleri, Solar Beach tadından yenmez o gece.
Her ne kadar Manson’ın konseri pazartesiye (2 Temmuz) denk gelse de, üşenmeyin gidin derim Solar’a. Değer...