2014’ün yükselen ve düşen mekanları

Eskisi gibi değil. Yani bir 5-10 yıl önceki gibi. Artık İstanbul’da mekan savaşları var! Büyük yatırımlar, bir mekandan diğerine transfer olan aşçılar, mütevazı ve kendi halinde yürümek isteyenler, ünlülerle kendine yol açmayı düşünenler, aynı menülerle kendini tekrar edenler... İşte bu savaşın 2014 yılı raporu. Yükselen-düşenleri, sürprizleri ve çıkış yapanlarıyla...

Haberin Devamı

Her cumartesi yayınladığım İstanbul’un popüler mekanları listesini baştan sona taradım.
Hangi mekanlar ilk üçe daha çok girmiş, hangi mekanlar listeden çok çabuk çıkmış diye...
Hatırlatmakta fayda var. Mekan Top 10, tamamen popülarite üzerinden hazırladığım bir liste.
O hafta hangi mekan iyi bir kalabalık topladıysa ya da hangi mekan hakkında çok konuşulmaya (yemeğiyle, müziğiyle fark etmez) devam edildiyse listede kalmaya devam ediyor. Ya da çıkıyor.
Bunu bir kez daha hatırlattıktan sonra bu liste üzerinden “en”leri sıralayalım:

2014’ün yükselen ve düşen mekanları

BİRİNCİ SIRADA EN ÇOK KALAN MEKANLAR

Lucca, Yeni Lokanta ve Fenix... Baktığınızda üçü de ayrı bir dünya. Ama istikrarlılar.
Fenix yazın düşüşe geçti, sonbahar gelince yeniden toparladı. Mart ayında ilk açıldığı zamanlar malum, tavan yapmıştı. Tüm gözler oradaydı.
Yeni Lokanta ise hep sessiz ve sakin bir sığınak. Mütevazı ilerleyişi sürüyor.
Lucca bu yıl 10’uncu yaşını kutladı. Makyajını tazeledi (dekorasyon manasında), yoluna bildik şekilde devam ediyor. Bir tek Cem Mirap’ın yapılan eleştirileri anlayışla karşılaması gerekiyor.

Haberin Devamı

2014’ün yükselen ve düşen mekanları

İLK ÜÇTE EN ÇOK KALAN MEKANLAR
Pizza Emirgan, Ulus 29, La Petite Maison...
Pizza Emirgan, annesi La Boom’u ezdi geçti. Canlı müziği yeniden hayatımıza soktu. Her gece orada bir dizi ünlüsünü görmek mümkündü.
Ulus 29 ise Food Bar’ını yeniledi. Kulüp kısmında 20’likleri, restoranında ise 40 ve ötesini ağırladı.
La Petite Maison havalı bir yabancı olarak yeme-içme rotasına girdi. Personel sayısının kalabalığı, yemeklerinin lezizliği ve tabii pahalılığı konuşuldu. Çok da iyi partilere ev sahipliği yaptı. Arts News partisi bunlardan biriydi.

ÇIKIŞ YAPAN MEKANLAR

Colonie, Nopa, Desibel, Morini, The Bar, Pop.
Yine farklı dünyalar. Colonie, Karaköy’ün en çok konuşulan yeri oldu. Nopa ise birbirine benzer mekanlar bulunan Atiye Sokak’ın dikey bahçeli sığınağı haline geldi.
Desibel yılın son aylarında Etiler’deki Sahne’den rol çaldı ve çıkardığı solistlerle dikkat çekti. Morini ise cemiyet sayfalarında gördüğümüz kadınların 1 numaralı cenneti oldu. Sonra da İlhem takviyesiyle zaman zaman kulübe dönüştürmek istedi kendini.
The Bar, bir tek yaza damgasını vurdu. Denize nazır erken sosyalleşmenin ve çapkın bakışmanın en iyi adresi olarak...
Nu Pera içindeki Pop yeniden Nu Pera’ya gitmeyi akıllara getirdi, ünlüleri buraya topladı.

Haberin Devamı

2014’ün yükselen ve düşen mekanları

DÜŞÜŞE GEÇENLER, BİTENLER

Mona, Corridor, La Boom, Gaspar, Fuga, Kozmonot...
Cihangir’deki Mona’nın bir ara pazartesileri meşhurdu, yaza doğru kapandı gitti. Yerine yeniden Leyla geldi.
Çok üzüldük mü, sanırım hayır.
La Boom menüsünü değiştirdi, tadımlar yaptı, ama ı-ıh bebeği Pizza Emirgan onu sollayıp geçti. O eski pazar partilerini de yapmaz olunca mekan düşüşe geçti.
Corridor kendini yenilemedi, hep aynı kaldı. Salı geceleri hep aynı Türkçe rock’lar biraz baydı...
Gaspar süper istikrarsız bir haldeydi. Bir bakıyordunuz herkes orada oluyordu. Sonra bir gidiyordunuz kimseler yok.
Rumelihisarı’ndaki Fuga bir ara Yol Project sayesinde pazar gecelerinin vazgeçilmeziydi. Ama bu çizgiyi devam ettiremediler.
Ve son olarak yılın son aylarında açılan Nişantaşı’ndaki Kozmonot. Bir anda popüler oldu ama bir türlü oturtamadıkları servis nedeniyle popülerlikleri hızla tükenmek üzere...

SÜRPRİZLER

Trump’tan Maslak ve Zorlu’ya yayılan Plus Kitchen. Konseptleri ve organik yemekleriyle kısa sürede müdavimleri oluştu.
Cihangir’in bar eksiğini kapatan Geyik. Kokteyllerini gerçekten denemeye değer.

Haberin Devamı

Popüler kişiler arası trekking

DEMET AKALIN’IN AYAKLI ÖZGÜVENİ

Demet Akalın yara bantlı ayak fotoğrafını Instagram’ından paylaştı, 9 bin küsur yorum, tespih gibi dizildi alt alta.
Evet, Demet’in ayakları çok büyük görünüyordu ve de hayli yaşlı. Ama onca acımasız yoruma, espriye rağmen Demet fotoğrafı silmeyeceğini açıkladı.
Üstüne bir de yapılan yorumlarla eğlendi. Bence çok iyi bir şey yaptı.
Sonuçta kendini olduğu gibi sergilemek ünlüler arasında az bulunur bir cesaret ve özgüven örneği...
Şimdi yorum yapanlar gidin Demet’in ayaklarına kapanın bakayım, hatta topuklarını kremleyin, marş marş!

AHMET KURAL’IN ‘LAN’I!

Ahmet Kural bir mekanda tanıştığı kıza, “Oha bu beni sevmedi, ben döverim lan bunu?” demiş. Sonra da kıza neden sevmediğini sormuş. Yani epey didişmiş lafla.
Kız da, “Ekşi Sözlük’e yazıcam” deyince Kural küfür savurmuş, filan. Kural’ı tanımam etmem, baştan söyleyeyim.
Ama “lan”lı konuşmasında tuhaf bir durum yok. Bildiğin espri yapmış.
Karşı tarafın “Şuraya yazarım” tehdidi de bir yandan hoş değil.
Nedir bu eski magazinci tavrı yani, asarım keserim?
Sonuçta ortada taciz yok, hiçbir şey yok.
Neyi duyurmanın hevesi bu?

TUĞÇE KAZAZ’IN NAMAZI

Tuğçe Kazaz’ı nasıl bilirsiniz?
Kendi kategorisinde, yani arayış magazininde her daim bir numaralı isim olarak.
Çünkü başka bir şekilde haber olduğuna rastlamadım Kazaz’ın.
Bir tek Uzun Hikaye filmi sırasında performansı konuşuldu.
Orada iyiydi, güzeldi; sonra yine arayış magazinini devreye soktu.
Arayış magazini dediğim şey malum: Yıllardır değiştirdiği dinlerinden, içsel yolculuklarından haberdar etti bizi Kazaz.
Bunu kendisi istedi, anlattı, paylaştı.
Son olarak namaz ve boyun ağrısı denklemiyle ekranlarda arz-ı endam edince eleştirildi, dalga geçildi.
Bunun üzerine kendini misyoner olarak gördüğünü açıkladı.
Yeni nesiller aynı hataları yapmasın, uçurumdan aşağı Yıldız Tilbe şarkısındaki gibi (ben düşerken yükseklerden uçurumlara, aşkın tuttu ellerimden ummadığın anda) yuvarlanmasın diye...
Uzak diyarlardan teleskopladığım şu:
Elinde bir tek arayışın varsa ve bunu anlatmakla var oluyorsan eleştirilmen, dile düşmen normaldir. Ne bekliyorsun ki?
Kızmaca, gücenmece kuyusuna düşmemen lazım.

SİNEM KOBAL’IN ABSÜRT YANITI

Marie Claire dergisi Sinem Kobal’a sormuş:
“Magazin dünyası içinde aranılan bir isimsin... Neden seninle bu kadar ilgileniyorlar dersin?”
Kobal yanıt vermiş:
“İnan ki bilmiyorum. Çok fazla takılmıyorum da...”
Soru manasız olduğu kadar yanıt da manasız.
Kobal’ın bunu bilmemesi kadar absürt bir durum olabilir mi?

Yazarın Tüm Yazıları