Paylaş
Anne-babalar, ergenlik sürecinde çocuklarıyla aralarına mesafe girdiğine inanıyor.
Bu doğru mu?
Prof. Dr. Özgür Öner (Çocuk ve ergen psikiyatrı): Ergenlik, çocuklukla yetişkinlik arasındaki köprüdür ve kimlik oluşumu bu süreçte gerçekleşir. Birey kim olduğunu diğer insanlarla ilişkilerine, onlardan aldığı geri bildirimlere dayanarak öğrenir. Ön ergenlik döneminde genç, arkadaşlık konusunda daha seçici davranmaya başlar ve çocuğun bir ‘kankası’ olur. Bu dostluk sırasında ergen, eşitlik ve gönüllülük temelinde diğer bir insanla ilişki kurmayı, bazen onun çıkarlarını kendisininkinden önde tutmayı öğrenir. Ergenlikte ortaya çıkan romantik ve daha yakın ilişkiler bu dostluk zemininde kazanılan beceriler üzerine inşa edilir. Genç içinde bulunduğu arkadaş grubuna göre grup kimliğine de
kavuşur. Aynı zamanda öğrenci, yakın dost, sevgili, kadın, erkek, Fenerbahçeli gibi kimlikler edinir. Bu bağlamda incelendiğinde ergenlikte arkadaşların neden bu denli önem kazandığını anlayabiliriz. Anne-babadan bağımsızlaşma süreci devam ederken gencin kendine ait özel hayat alanı genişler. Ergenlik döneminin normal ve istenen gelişimi olan bu bağımsızlaşma süreci anne-babalar tarafından ‘aralarına mesafe girmesi’ şeklinde tanımlanır. Oysa çoğu durumda ilişkide bir uzaklaşma değil, ilişki şeklinin değişimi vardır.
Göksu Telmaç (Uzman klinik psikolog): Ergenlik, sağlıklı bir yetişkin olabilmek adına hızlı ve iniş çıkışlarla dolu, kıymetli bir gelişimsel dönem. Hormonal değişimler ve büyümedeki hız, pek çok krizin de nedeni. Ben bu krizleri, altında cevherler saklı defineler gibi görüyorum. Ergenler kendilerine fikir verecek aynayı arkadaşlarına çevirirler. Anne-babanın fikirleriyle çatışmak adeta bir güç kazanımıdır. Arkadaşlarının düşünceleri, alışkanlıkları, tepkileri en çok bu dönemde kopyalanır. Anne-babalar çocuklarına ulaşamadıklarını, onları kaybettiklerini düşünür, panikler. Oysa sağlıklı genç bu krizlerin ardından gelişimine ailesinin dilediği gibi devam eder.
Anne-babaya mesafe koyan, içine kapanan, yalnızlık isteyen çocuğa nasıl davranılmalı?
Prof. Dr. Özgür Öner: ‘Mesafe koyma’ olarak tanımlanan davranışı incelemek gerekir. Eğer genç, anne-babasıyla ‘iyi’ ama eskisine göre ‘daha az’ zaman geçiriyorsa bu normal gelişimin bir parçası olarak kabul edilmelidir. Ancak anne-babasıyla hiçbir konuda paylaşımda bulunmaması ilişki sorununa işaret eder. Anne-baba ve genç arasında düşünceler, inançlar, sınırlar üzerine tartışma yaşanması, beklenen bir durumdur. Önemli olan, tartışmaların nasıl sürdürüldüğü ve sona erdiğidir. Bireyselleşme ve kimlik gelişimi sürecinde farklılaşma olmalıdır. Kendi içine kapanan ve genel olarak yalnızlık isteyen genç dikkatle değerlendirilmelidir. Özellikle bu davranışlar son dönemde ortaya çıktıysa madde kullanımı, zorbalığa maruz kalma, istismar gibi durumlar akla gelmelidir. İçe kapanma ve yalnızlık haftalar boyu sürüyor ve uyku, iştah değişiklikleri, mutsuzluk, konsantre olamama, ölüm düşünceleri eşlik ediyorsa depresyon varlığı araştırılmalıdır. İçe kapanma yoğun kaygı ve endişeyle de ilişkili olabilir. Özellikle sosyal kaygı üzerinde durulmalıdır. Şizofreni gibi daha ciddi durumlar da kendisini sosyal içe çekilmeyle gösterebilir. Bütün bu olasılıklar göz önünde tutulduğunda birkaç hafta süren ve gencin önceki halinden belirgin farklı durumlarda uzman psikiyatr görüşüne başvurmak faydalı olabilir.
Göksu Telmaç: ’Tam bir ergensin’, ‘Biz de ergen olduk, böyle değildik’ gibi kalıplar çocukları daha fazla uzaklaştırıyor. Ona kendini gerçekleştirebileceği, yalnız olabileceği alanı açmak gerekiyor. Çocuğuyla yaşına uygun bir iletişim kurabilmek her ebeveynin görevi. Ona sadece derslerini değil, arkadaşlarını da sormak, onu tanımaya çalışmak, ortak zevkler geliştirmek; eleştirmek yerine dinlemek uzaklaşan çocuğa güven alanı açar. Ergenlik süreci, ne çocuk
ne de yetişkin olan bu bireye gerçekten rehberlik ve eşlik etme zamanıdır. Bu süreçte sizi hırpalayabilir ama saygı sınırını aşmasına izin vermeyin. Hatalar yapacağını bilin ve ona sabırla doğruları gösterin. Ne hata yaparsa yapsın onu dinleyeceğinize güvenmesini sağlayın. Ve gerçekten dinleyin; eleştirmeyin, öğüt vermeyin. Kendi olmasına, sorumluluklar almasına izin verin ama sınırlarınızı koruyun. Arkadaşlarını tanıyın. Sağlıklı alışkanlıkları hayatınızdan eksik etmeyin. Ve unutmayın; spor, sanat, aile sohbetleri, yürüyüşler her zaman iyileştiricidir.
Paylaş