Paylaş
Blogger anneler beni “Bizim yanıtlarımızı kesmişsiniz” diye eleştirdi. Oysaki gazete sayfasının belli bir sınırı var ve anlamı değiştirmeden kesebileceğimizi de kendilerine bildirmiştik. Üstelik sadece onların görüşlerini değil, uzman görüşlerini de kısalttık. Yoksa sayfalar dolusu olurdu. Nitekim birazdan okuyacağınız yanıtlar 7 sayfayı buldu. O röportajı yaparken blogger annelere de 7’şer soru sorup hepsini yanıtlamalarını istedik ve her birinden bir yanıt kullandık. Çünkü söyledikleri birbirilerini tamamlıyordu ve aynı yanıtları tekrar tekrar vermek yazıda bütünlüğü bozacaktı.
Bugün ise blogger annelerin sorularıma verdiği yanıtların tamamını uzman görüşlerine yer vermeden yayımlıyorum. Uzman görüşlerini merak edenler de bir önceki yazıma buraya tıklayarak ulaşabilir. İşte blogger annelerin, sorularıma verdiği uzun yanıtlar:
1. Blogger annelerin çocuklarını deşifre ettiği söyleniyor. Sizce doğru mu bu?
Hassas Anne: Deşifre etmek bence çok yanlış bir kelime. Günümüzde annelerin yüzde 99’u çocuklarının fotoğraf ve videolarını Facebook ve Instagram’da paylaşıyor. Onlar çocuklarını deşifre etmiş mi oluyorlar? Cevap tabii ki hayır! İnternette milyonlarca çocuk fotoğrafı var zaten, bizimkilerin gizlenmesine gerek olduğunu düşünmüyorum.
Melinasmom: ‘Deşifre’ yerine çok daha farklı bir kelime kullanabiliriz diye düşünüyorum, örneğin 'paylaşmak' gibi. Çünkü deşifre gizli kalan bir şeyi açığa çıkarıyormuşuz gibi bir algı yaratıyor ve biz böyle bir şey yapmıyoruz. Çoğu insan gibi günlük yaşamımızda hoşumuza giden ve bizi takip edenlerin hoşuna gideceğini düşündüğümüz çocuk veya kendi fotoğraflarımızı değil, 'an'ı paylaşıyoruz.
Saadet Algan: Bu söyleme kesinlikle katılmıyorum, tabii ben sadece kendi adıma konuşuyorum, ama bu söylem sadece ve sadece bizim üzerimizden reyting yapma derdinde olan ve asla iyi niyetli olduğuna inanmadığım birkaç kişinin kayda bile alınmayacak mantıksızlıktaki söylemleri... Benim sevdiğim ve takip ettiğim hiçbir blogger'ın paylaşımı çocuklarını deşifre, istismar etmek amaçlı değil. Blogger olmak ne demek? Bunu düşünmek lazım bence öncelikle. Bireysel olarak kendim veya çocuklarla ilgili yaşadığım doğru veya yanlış tüm tecrübeleri, kullandıklarımı, yaşadığımız hastalıkları, başımıza gelen iyi veya kötü olayları yazmaktan ,paylaşmayı sevmekten, yazarken mutlu olmaktan, keyif alan bir insanlarız. Hepsi bu kadar. Ben açıkçası, insanları iki sebepten takip ediyorum; birinci sebep arkadaşım oldukları için, ikinci sebep ise paylaşımlarından yeni şeyler öğrenebildiğim, bana farklı yollar gösteren kişiler benim için caziptir. Takip etmek istemediğim bloga girip okumam, sosyal medyada medeniyet ve saygı çerçevesinde sadece takibi bırakırım o kadar, farklı şekilde tepki verenlerin niyetinin başka ve niteliksiz olduğunu düşünüyorum.
Ollaluna: Son dönemlerde belirli bir kesimin bilinçli bir şekilde acımasız bir üslupla biz blogger annelere çocuklarını 'deşifre', 'teşhir' ve 'istismar' ettiği yönünde talihsiz suçlamaları mevcut. Teknolojinin bu denli gelişip yayılması elbette günümüzde sosyal medya kullanımını arttırdı. Bu artık hayatın kabul edilmesi gereken bir gerçeği. Biz anneler de aktif olarak sosyal medyayı kullanıyor, diğer annelerle annelik, kadınlık, insanlık üzerine dayanışmada, fikir alışverişinde bulunuyoruz. Bizlerin hayat akışında çocuklarımız önemli bir bölümünü kapsıyor. Dolayısıyla sosyal medyada çocuklarımıza ait fotoğrafların olması da son derece olağan bir durum. İnsanın annelik itibarını ve onurunu zedeleyen bu suçlamaları anlayamıyorum. Çocuğumun çocuk dünyasına ait paylaşımlarım nasıl bu şekilde adlandırılır? Ailesiyle gezerken, parkta oynarken, evde aktivite yaparken çekilen o görüntülerden bahsediyoruz. Lütfen vicdanlı olalım; bu şekilde değerlendirilmesi çok adaletsizce.
Milkandmom: Ben çocuklarımı gizlemem gereken varlıklar olarak görmüyorum ki paylaşımlarımla onları deşifre edeyim. Günlük hayatımızdan kareler paylaşıyorum, bunu yaparken de anlık hislerimi yazıya döküyorum ve o an benimle aynı duyguları paylaşan birçok anneye dokunuyorum. Günün sonunda ortaya çıkan etkileşim, beraber oluşturduğumuz enerji bana ve takip edenlere mutluluk veriyor.
2. Blogger annelerin çocukları üzerinden para kazandığı söyleniyor. Bu doğru mu, eğer doğruysa sizce sakıncalı mı değil mi?
Hassas Anne: Bloggerlık tüm dünyada bir meslek olarak kabul ediliyor inşallah ülkemizde de yakında mesleğimizin ne olduğu anlaşılacak ve kabul edilecek. Çocuğunun fotoğrafını paylaşan her anne bunu meslek olarak yapabiliyor mu? Tabii ki hayır. Demek ki bazı anneler bunu bir iş olarak kabul ediyor ve markalarla işbirliği yapıyor, onların etkinliklerine katılıp oradan aldıkları bilgileri geniş bir kitleye ulaştırabiliyorlar. Bence bir annenin çektiği güzel fotoğraflar ve başka annelerin kalbine dokunan yazıları sayesinde bir para kazanılıyorsa bu o annenin diğer annelerden farklı olması sayesindedir. Yoksa tüm çocuklar çok tatlı ve sevimli. Pek çok anne de çocuğunun fotoğrafını paylaşıyor ama herkes blogger anne olamıyor. Bloggerlığın sakıncalı olduğunu düşünmüyorum. Zaten bloggerlıktan bir para kazanılıyorsa bu para çocukların eğitimi ve geleceği için kullanılıyor.
Melinasmom: Ben hikâyemle tanındım. Yazarken de bir gün bu işin bu hallere geleceği aklımın ucundan bile geçmedi. Ama ne olduysa oldu ve artık ülkemizde ve tüm dünyada bloggerlık bir meslek. Türkiye'de bunun kabul görmesi sanırım birçok şeyde olduğu gibi zaman alacak. Şimdilerde de bir anne olarak blogger olduğum için de bu konu özelinde firmalardan teklifler alıyorum. Bu gayet normal. Sosyal sorumluluk projelerinde de aktif olarak bulunuyorum. Çocuğumla doğduğu günden beri birebir ilgilenen bir anne olarak bu etkinliklere zaman zaman onunla gidiyorum. Çünkü ayrılmıyorum... Çocuğum için gelen, onu doğal ortamından uzaklaştıran, yorucu çalışma şartları olan hiçbir işe ‘evet’ demiyorum. Çocuğumun hayatında bir anı olarak kalması adına yaptığım özel projeler haricinde onun özelinde olan birçok işte yer almadığımı da gönül rahatlığıyla söyleyebilirim. Onun eğlenebileceği, annesiyle olabileceği ve keyif alabileceği ortamlardaki bazı işlerde para kazanıyor olmamın kötü olduğunu asla düşünmüyorum. Neticede onun geleceği için zaten her şey.
Saadet Algan: Bu soruya öncelikle şöyle bir soruyla cevap vermek istiyorum: Sizce, ana rahminde bebeğini daha minicik bir kan pıhtısıyken hissetmiş, yediğine, içtiğine, günlük rutinine, uykusuna kısacası tüm hayatına, o dakikadan sonra o ‘evlat’ hissiyle yön verip, kucağına aldığı dakika tüm hayatının değişimine seve seve ve sonsuz bir sevgi ile izin vermiş hangi anne için para vs. evladından daha kıymetli olabilir? Yine kendi adıma konuşuyorum: Evimde kullanmadığım, çocuklarımın sevmediği veya emin olmadığım hiçbir ürün, hiçbir marka benim açımdan tavsiye edilemez. Takipçilerimin, bende en sevdikleri yan, samimiyetim ve güvenilir olmam. Çünkü biliyorlar ki Saadet, aynen onlar gibi, yemeğini pişirirken, çayını içerken veya çocuklarıyla gezerken ne yaşarsa, ne kullanıyorsa net şekilde onu tavsiye ediyor. Arkasında başka sebepler aramıyorlar çünkü beni biliyorlar. Sosyal medyada, benim için en kıymetli olanı bu. Ben sadece evimde kullandığım markalarlar yan yana durmayı tercih ediyorum, ancak parasını verdiğim ve çok beğendiğim bir ürünü tavsiye etmekten asla çekinmem. Çünkü ben sosyal medyayı para kazanma alanı olarak değil paylaşım alanı olarak kullanıyorum, pek çok blogger arkadaşım gibi. Ben de birçok anne blogger veya moda bloggerının önerilerini önemsiyorum, tavsiye ettikleri ürün, mekân veya her ne ise, merak ettiğim bir şeyse inceliyorum, araştırıyorum ve beğenirsem alıyorum. Bu da onun gibi bir şey, ben evimde kullanırım, severim, tavsiye ederim, ama siz incelersiniz ister gider alırsınız, isterseniz almazsınız... Bu tamamen size ve ihtiyaçlarınıza bağlıdır. Körü körüne kimse, ben ya da bir başkası bir ürünü tavsiye etti diye gidip almaz ki...
Ollaluna: Bir anneye 'Çocukları üzerinden para kazanmak' ne demek? Kulağa nasıl geliyor? Bence oldukça rahatsız edici. Bizler çocuklarının fiziksel, ruhsal gelişimlerini olabildiğince sağlıklı tamamlayabilmesi için araştıran, okuyan, uzman görüşlerini dinleyip önemseyen anneleriz. Çocuklarımızı para kazanmak uğruna onları zorlayacak, yoracak, gelişimlerini uygunsuz etkileyecek ortamlara sokmayacak bilinçte ve tavırda anneleriz. Her meslekte mutlaka kötü örnekler vardır. Belki tüm bu belirttiğim noktalara dikkat etmeyen kullanıcılar da olabilir ancak bunların da bireysel değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum. ‘Blogger anneler’ genellemesi ile değil. Bu adaletli bir davranış değil maalesef. Onun dışında benim bildiğim kadarıyla çocuğum çalışmıyor. 3 yaşında ve sağlıklı gelişimi için günlük bir rutini var. Öğle uykusunu uyuyan, evde, dışarda oyunlar oynayan bir çocuk. Bu söylem şuradan çıkıyor; örneğin gidip parasını verip bir ayakkabı almışım. Fotoğrafta ayağında görünüyor. Beğenen insanlar 'nerden?' diye soruyorlar bazen onlarca aynı soru... Cevap veriyorsun 'Şurdan' sonra başlıyorlar çocukları üzerinden reklam yapıyorlar diye... Yani sayfamda ağzımdan çıkan her marka bana para vermiyor. Ha evet markalarla işbirliği içinde olduğum projeler de oluyor. Kullandığım, güvendiğim markalar. Ve fakat bu işleri ben yapıyorum. Ben gidiyorum. İçeriklerini ben üretiyorum. Kaldı ki ne ben ne de severek takip ettiğim diğer arkadaşlarım gidin şu ürünü alın demez, diyemez. Biz bir ürünün içeriğini aktarırız kullanıp kullanmamak insanların takdirine kalmış. Bloggerlık dünyada trend hale gelmiş bir meslek kabul ediliyor artık. Türkiye'de yeni yeni kabul ettirmeye çalışıyoruz ve kaba tabiri ile sanırım topluma anlatana kadar da 'dayağını' yiyeceğiz.
Milkandmom: Çocuklarım üzerinden değil sosyal medya hesabım üzerinden para kazanıyorum. Markalarla işbirliği yapıyorum, ürünleri deneyimleyip, düşüncelerimi aktarıyorum. Bu ürün bir oyuncaksa eğer çocuklar oynarken fotoğraflarını çekiyorum ve yayınlıyorum. Onlar sadece ‘oyun’ oynuyor. İşin sonunda faturamı kesiyor, devlete ödemem gereken vergiyi ödüyorum. Burada dikkat edilmesi gereken konu hangi markalarla ne tarz projeler yapıldığı. Çok uç bir örnek olacak; ama net anlaşılması için bu örneği veriyorum. 2 yaşındaki bir kız çocuğu ile ruj tanıtımı yapamazsın. Sonuç olarak kimsenin bu söylemi işini layıkıyla yapan bloggerlara söylediğini düşünmüyorum. Varsa da alt metninde neyin yattığını hepimiz biliyoruz. Hangi anne çocuğunu büyütürken işini yapmak istemez, öyle değil mi?
3. Siz çocuğunuzla ilgili paylaşım yaparken nelere dikkat ediyorsunuz?
Hassas Anne: Ben çocuklarımla ilgili paylaşım yaparken onlardan izin alıyorum, yaşları büyük olduğu için böyle bir şansım oluyor. İlerde onların görmek istemeyeceği, onları rencide edecek fotoğraflar paylaşmamaya özen gösteriyorum. Onların çıplak fotoğraflarını da paylaşmıyorum. Açıkçası şöyle düşünüyorum: Ben böyle bir fotoğrafımın veya videomun binlerce kişiye paylaşılmasını ister miydim? Eğer cevabım ‘evet’ ise ve çocuğum da onay verirse paylaşımı yapıyorum.
Melinasmom: Bu sorunun yanıtını zamanla değişen bakış açıma göre vermem daha doğru olur. Şöyle ki; benim kızımın bir doğum hikâyesi var bu hikâyeyi okuyan binlerce kişi onunla ister istemez duygusal bir bağ kurdu. Ben ilk başlarda kızımın iyi ve sağlıklı olduğunu, tüp bebek yapmak isteyen annelerin sorularına yanıt olabilecek, onların yüzünde bir tebessüm oluşturacak şeyleri paylaşıyordum. Bu sonra 1-2 yaş aralığında konuşmaya çalışmalarını paylaşmamla devam etti. Tüm bunları paylaşırken blogger olmayan bir anne gibi çok özel olmayan, okula giderken koştuğu ya da dondurma yerken sevimli olduğu anlarını paylaşıyorum. Örneğin paylaştığımda çok fazla kişinin güleceğini ve eğleneceğini bildiğim halde paylaşmadığım yüzlerce anımız var. Mahremiyetine, özel alanlarına saygı duyarak, beyin süzgecimden geçirerek anlık paylaşımlar yapıyorum. Bikinili fotoğraflarını, gittiği okulu paylaşmayı tercih etmiyorum artık.
Saadet Algan: Doğal olmasına... Çünkü hayat felsefem bu; doğal olmak ve yapaylıktan kaçınmak. Çocuklarıma ‘poz verin’ demiyorum ki, onlar gayet keyifli, sonra fotoğraflarına bakıp, “Anne, ben o günü hatırladım, şuraya gitmiştik vs.” diyerek anı biriktiriyorlar. Sosyal medya için yaşamıyorum, yaşadıklarımı sosyal medyaya istediğim kadarıyla aktarıyorum. Çünkü orası benim alanım.
Ollaluna: Çocuğuma ait paylaşacağım fotoğrafta onun çocuk masumiyetine, çocuk dünyasına uygun olmayan durumlar ve duygular olmamasına dikkat ediyorum. Paylaştığım fotoğraf karesine 'normal', 'sağlıklı' insanlar baktığında içinde yaşadığım toplum ve dünya tarafından kabul görmüş etik ve ahlaki kurallara uygun olmayan en ufak bir duygu uyandırmaması benim için önemli. Bu sadece çocuğum için değil kendim ve eşim için de öyle.
Milkandmom: Benim tek kıstasım değer yargılarım. Hayatımın hiçbir evresinde ‘başkası ne der’ düşüncesiyle hareket etmedim. Sosyal medya hesabım da benim hayatımın bir kesiti, sadece kendi doğrularım söz sahibi. “Sapkın insanlar çocuklarımın fotoğrafına nasıl bakar?” penceresi yok benim kafamda, fotoğraflarımı bu mantığı gözeterek kırpmıyorum. Kendimi, düşüncelerimi kirletmek istemiyorum ama onlar yokmuş gibi de davranmıyorum. Sanırım bunları hiç düşünmediğimiz çocukluğumu yaşamaya devam etmek istiyor ve direnç gösteriyorum.
4. İnternete konulan fotoğraf ve videolar bir şekilde internette kalıyor ve âdeta 'internete ait' haline geliyor. Gelecekte çocuğunuzun bu fotoğraf ve videolardan rahatsız olma ihtimalini düşünüyor musunuz? Sizce gelecekte bu, çocuğunuzla aranızda sorun yaşamanıza sebep olur mu?
Hassas Anne: Böyle bir sorun yaşayacağımı zannetmiyorum çünkü onların rahatsız olabileceği bir bilgi veya fotoğraf paylaşmıyorum. İlerde de çocuğum fikrini değiştirirse fotoğraf ve videolarını hesaplarımdan kaldırırım.
Melinasmom: Düşünüyorum ama ben çocuğumun doğal olmayan hiçbir anından paylaşım yapmıyorum. Yani hepimizin aile albümlerinde olan, ilk yaş doğum günü video ve fotoğraflarındaki gibi şeyler paylaşıyorum. Bu benim içimden geliyor. Onu sosyal medyadan seven birçok masum annenin ve çocuğun olduğunu biliyorum ve rahatsız olacağını hissettiğim paylaşımlarımı yapmamaya özen gösteriyorum. Sanırım annelik içgüdümle bunun ileride bir soruna dönüşmeyeceğini hissediyorum.
Saadet Algan: Asla olmayacağından eminim. İsterseniz 10 sene sonra bu soruları Ada ve Aras'a sorup onlardan alabilirsiniz cevaplarını. Ben o kadar iyi biliyorum ki, benim çocuklarım çünkü onlar. Çocuklarımı ne kadar ve nasıl paylaşacağımı en iyi ben bilirim. Onların annesi benim. Bu konuda hiç eleştiri almadım ama alsam da cevabım çok net: Kimseyi ilgilendirmez! Ben nerede duracağımı, ne paylaşacağımı, neyin çocuklarımı, ailemi ve özellikle beni rahatsız edeceğini bildikten ve bunlara dikkat ettikten sonra, geri kalana söz hakkı düşmez. Bu çocukları eğer ben yetiştiriyorsam, en iyi yine ben bilirim ileride nelerden rahatsızlık duyacaklarını ve tabii ki dikkat ederim. Benim yakın çevremde takip ettiğim ve sevdiğim hiçbir blogger arkadaşım, ileride çocuklarını rencide edecek paylaşımlar yapmıyorlar zaten, anı paylaşıyorlar.
Ollaluna: Sorun olmaz. Sorun olmayacak. Çünkü benim çocuğum da benim ve eşimin dünya görüşüyle büyüyor. Yani burada sorun yaşanıp yaşanmaması bence tamamen içinde büyüdüğü aile ve ailenin bakış açısıyla alakalı. Benim çocuklarım ise aksine “Hey anne harika bir iş çıkartmışsın!” deyip en komik bebeklik fotoğrafını Facebook’una profil fotosu yapacak bence. Çünkü onlar büyüdüğünde dünya ve teknoloji bu özgürlükleri daha da normalleştirmiş olacak. Çocuğun ileride rencide olabileceği iddiası bana çok yüzeysel geliyor. Paylaştığım fotoğraflara baktığımda şöyle düşünüyorum; benim çocukluğuma ait böyle fotoğraflarımın olmasını ister miydim? Evet, kesinlikle isterdim. Kendi çocukluğuma ait fotoğrafların bulunduğu albüme baktığımda 4-5 kareden fazla bir anı yok çocukluğuma ait... Video hiç yok... Bence bu çok dramatik... Hayatının en masum, en güvende, en mutlu olduğun halin ama elinde sana bunu hatırlatacak doğru düzgün görsel bir şey yok... Bu yüzden olabildiğince çocuklarımın anlarını evde veya dijitalde albümlüyorum...
Milkandmom: Rahatsız olabilecekleri ya da rahatsız olabileceğim bir paylaşım yapmadım bugüne kadar. Bu, blogger olmadan önce de böyleydi; ama artık binlerce kişi tarafından takip edildiğim için ayrıca özen gösteriyorum. Aynı hassasiyet proje işbirliklerim için de geçerli. Hem içerikler hem de görseller çoğu kez yayınlanmadan önce defalarca onaydan geçiyor. Gelecekte ise dönüp baktıklarında sadece mutluluk olacak çocuklarımın gözlerinde. Bu denli sevilmek kimi neden rahatsız etsin ki!
5. Yaptığınız paylaşımlarla anılarınızı taze tutmak için digital albüm mü hazırlıyorsunuz, yoksa sadece ânı paylaşmak mı istiyorsunuz? Sizce sosyal medya paylaşımları ne kadar kalıcı ve güvenilir?
Hassas Anne: Ben son 4,5 yıldır hayatımızda ne varsa onu paylaşıyorum ve bu paylaşımlarımla annelere faydalı olduğumu ve onlara güç verdiğimi biliyorum. Bence sosyal medyayı doğru kullandığınızda çok faydalı şeyler yapabiliyorsunuz. Sosyal medya doğru bilgiyi milyonlarca insana ulaştırabilen ve insanları iyilik için harekete geçiren büyük bir güç.
Melinasmom: Aslında her ikisini de düşünerek yapıyorum. Yani güncel anlarımızı paylaşarak bunları aynı zamanda arşivlemek bana mantıklı geliyor. İkisi de dijital çağda çocuk sahibi olan çoğu annenin yaptığı bir şey. Bugün 10 takipçisi olan bir Merve olsaydım da aynı şekilde hoşuma giden anları paylaşır, arşivlerdim. Ve tabii ki yaptığım tüm paylaşımlarımı 2 diskte arşivliyorum, ama teknolojiye çok güvenemediğim için ve evde bir sürü bastırılmış fotoğrafımda bulunuyor.
Saadet Algan: Hem dijital albüm yapıyorum, hem şimdi sosyal medyada çok popüler olan bazı siteler sayesinde, paylaştığım fotoların baskı halini alıyorum, bu anılar, güncelken, tazeyken, o gün yaşadığımız bir olayı, hastalığı, gittiğimiz yeri yazmak ve 2 sene sonra bile olsa dönüp baktığımda o günü hatırlamak, anı defteri hissiyatı veriyor bana.
Ollaluna: Kabul etsek de etmesek de artık günümüzde milyarlarca insan sosyal paylaşım mecralarında sosyalleşiyor. Arkadaşlıklar ediniyor ve hatta evleniyor. Bakın bugün Facebook'u 2 milyar insan aktif olarak kullanıyor. Burada önemli olan bence kullanım amacınız ve niteliğiniz. Evet, ben gün içinde anlık paylaşım yapmayı, kendi dijital günlüğümü tutmayı, anılarımı bu yöntemle arşivlemeyi seviyorum. Binlerce insanla iletişim halinde olmaktan onlarla dertleşmekten, üzüntümü, mutluluğumu, tecrübelerimi paylaşmaktan memnunum. Sosyal medya yasaklanmadığı sürece kalıcı olur sanırım. 10 yıl önce çektiğim fotoğrafım Facebook'umda duruyor bilgisayarımda yok.
Milkandmom: Tabii ki her ikisi de. Günlük hayatımızdan kareler paylaşıyorum. Bu bazen iki çocukla kendimi çaresiz hissettiğim anlar, bazen hayatımla ilgili vereceğim kararlar, bazen de saf mutluluk anlarımız olabilir; ama ne olursa olsun yıllar sonra dönüp baktığımızda yüzümüzde tebessüm bırakacak. Artık dijital çağdayız ve çağın gerektirdiğini yapıyoruz. Basılı fotoğraflar ve arkasına düşülen notlar nostaljik birer hatıra oldular.
6. Sizi takip eden binlerce anne var. Sizden fikir alıyorlar. Sizce verdiğiniz fikirler onlara ne gibi yararlar sağlıyor?
Hassas Anne: Hassasanne.com blogum şimdiye kadar 7 milyondan fazla kere ziyaret edildi ve oradaki binden fazla paylaşımla annelere çok değerli uzmanların bilgilerini ulaştırdım, düzenlediğim Hassas Anne buluşmalarıyla ve Facebook canlı yayınlarıyla Mardin'den Bursa'ya kadar pek çok şehirde binlerce anneye ulaştım ve üç çocuğumla edindiğim annelik tecrübelerimi aktardım. Çok zorlu anne olma hikâyemle de annelerin gücüne güç kattığımı biliyorum.
Melinasmom: İlk aklıma gelen şey son günlerde yaşadığımız Kartal bebek için başlatılan bağış kampanyası konusu olduğu için soruya beni takip edenlerin anlık olarak tüm gelişme ve haberleri hızlıca yakalayabildiklerini söyleyerek başlayabilirim. Bu hem sosyal medyanın hızı ve gücü, hem de bunu iyi yönetebiliyor olmakla alakalı bir durum. Bununla birlikte takipçilerimle 2 yeni doğum yapmış veya iki 4 yaşında çocuk annesinin kurduğu diyalogların benzerini kuruyoruz. Bunu kelimelerle anlatmam belki biraz zor çünkü bana yazarken gözyaşlarını hissedebildiğim o kadar çok hikâye geliyor ki... Tüp bebek sahibi olmak isteyen ya da lohusayken depresyona giren ve kimseyle konuşmak istemeyen annelerle samimi bir dille mesajlaşmanın ona sağladığı faydayı tasvir etmem mümkün değil sanırım. Bununla birlikte daha normal konularda da fikir alışverişi yapıyoruz. Örneğin ben kendi doğumuma giderken nasıl bir hastane çantası hazırlamam gerektiğini çok yakın bir arkadaşıma sormuştum. Bir yıl sonrada bana gelen sorular üzerine bununla ilgili bloğumda bir yazı yayınladım, yazı binlerce kez okundu ve muhtemelen şu an bile arama motoruna yazdığımızda çıkan ilk yazılardan biridir. Hatta Zeynep Kırşan bile doğum çantasını benim listemin çıktısını alıp hazırlamış.
Saadet Algan: Aslına bakarsanız, karşılıklı paylaşım içindeyiz. Migrenim tutuyor mesela, “Aman saadet şunu yap” , “Aras'ın geniz eti var” diyorum, “Biz şöyle yaptık” diye mailler alıyorum. Demek istediğim, karşılıklı ve interaktif bir paylaşımların çok olduğu biriyim ben. Ben onlardan, onlar benden pek çok şeyi öğreniyoruz. Ben sevdiklerimi, kullandıklarımı, Ada ve Aras ile yaşadıklarımı paylaşırken, beni takip eden ve yazan herkesi dinliyorum, cevaplıyorum, fayda sağlayacağını inandığım tavsiyeleri uyguluyorum. Beni, “olduğum gibi, tüm samimiyetimle ve içtenliğimle” seviyorlar, ben onlar için dost, arkadaş, abla, yan komşuları gibiyim. O yüzden rahatlıkla danışabiliyorlar, deneyim ve tavsiyelerimi önemsiyorlar. Ben de bu yüzden çok rahatım çünkü rol yapmadığımdan, bugün ne görüyorlarsa yarın da onu görecekler.
Ollaluna: Evet binlerce anne var, gebeliklerimizi, doğumumuzu, lohusa depresyonlarını, bebek büyütürken zorlandığımız anları hep birlikte dayanışarak aştığımız binlerce anne... Yüz yüze hiç tanışma fırsatım olmamış ama 4 yaşındaki çocuğun anne karnındaki halini biliyorum mesela. Eskiden kalabalık ailelerde büyüyorduk şimdi durum öyle değil. Dolayısıyla anneler gerçekten yalnız ve biz bu yalnızlığımızı gideriyoruz aslında. Birbirimize yoldaş oluyoruz. Birbirimizden bir şeyler öğreniyoruz, öğretiyoruz… Ben bu güne kadar sayısız mail ve mesaj aldım annelerden, kadınlardan genç kız kardeşlerimden... Benden, hayatta maruz kaldıklarını kabullenmek yerine mücadele etmenin ne kadar değerli olduğunu aldıklarını söylüyorlar. Eğlenerek de annelik yapılabileceğini, dövmeli, rastalı annenin de aslında ne kadar merhametli olabileceğini, özgür çocuklar yetiştirme konusunda ilham aldıklarını yazıyorlar. Sağ olsunlar.
Milkandmom: Emzirme, ek gıdaya geçiş, diş çıkarma ve daha birçok süreci beraber geçirdik onlarla. Birçoğu Efe ve Ege'yi ailemden biriymiş gibi tanıyor, belki de daha iyi. Öyle ki ek gıdaya geçiş döneminde yaptığım bir paylaşımda; “Ege'ye neden önlük takmadığımı” soran bir takipçime, bir diğeri “Çünkü o zaman önlüğü yemeye çalışıyor ve yemek yemiyor” diye yanıt vermişti. Cevabı ben verseydim noktası virgülüne bunları yazardım. Bir defasında da doğumu yaklaşmış bir anne mesaj atmıştı, endişeliydi. Gaziantep'te yaşıyordu yanlış hatırlamıyorsam ve etrafında güvenebileceği birisi yoktu. Telefonunu isteyip aramış, elimden geldiğince rahatlatmaya çalışmıştım. Doğum sonrası attığı mesaj ise “İyi ki” dedirtmişti bana. Sonuç olarak sosyal medyanın sihri ile binlerce annenin hayatlarına dokunuyor ve ailelerinden biri gibi oluyoruz, onlar da bizim. Her ilişkide olduğu gibi karşılıklı mutlu olduğumuz sürece paylaşım yapmaya devam edeceğim.
7. Eklemek istedikleriniz neler? Rahatsız olduğunuz veya memnun olduğunuz şeyler...
Hassas Anne: Son zamanlarda blogger annelere yapılan haksızlıklar ve saldırılar beni üzüyor. Her iş alanında olduğu gibi bu alanda da sağduyulu olanlar da var çocuklar için zararlı olabilecek paylaşımlar yapanlar da. Ama yanlış hareket edenler yüzünden tüm blogger annelere hakaret etme hakkını kendinde bulanlara karşıyım. Yüz yüze olmasak da sosyal medyada her istediğinizi yazamazsınız. Ben blogger anne olmayı, annelerin ve onların vasıtasıyla çocuklarının hayatlarına dokunmayı çok seviyorum.
Melinasmom: Çok büyük ve samimi bir sevgi var sosyal medyada... Konu bir bebek olduğunda tüm Türkiye'nin tek yürek olduğu ve onun hayata tutunması için seferber olan insanların olduğu bir mecra burası ve ben hep bu güzel tarafından bakıyorum olaya. Tabii ki eleştiriler var ve olmaya devam edecek. Ama bu sadece bize karşı değil ki? Sosyal medya linçleri rahatsız edici. Hem de çok. Ama klavye başında engelli bir çocuk için yürek yakan hakaretlerde bulunanların olduğu bir sosyal medya gerçekliğinin içinde bize yapılanları çok da tartışmaya gerek yok diye düşünüyorum. Dilerim ki geçen gün başardığımız gibi birçok güzel hikâyeye destek oluruz ve çok daha sevgi dolu günler yaşayabiliriz.
Saadet Algan: Ben yazmayı çok seviyorum. Bu ilkbaharda çıkan ve çok sevilen bir kitabım var mesela. Yazmak bana hep çok iyi gelmiştir. Yazmaya, tecrübelerimi, iyi ya da kötü, doğru ya da yanlış yaşadıklarımı, sevdiklerimi, yazmaya devam edeceğim ve eklemek istediğim tek şey; hepimiz hayata bir kere geliyoruz, niyetimiz iyi olsun ve güzel anılar, güzel insanlar biriktirelim gerisi boş, gerisi yalan.
Ollaluna: Rahatsız olduğum şeyler elbette var. Başta konuştuğumuz bilinçli yapılan istismar, teşhir ve deşifre suçlamaları benim hem annelik itibarımı hem de insani duygularımı incitiyor açıkçası. Bir de sosyal mecralarda çok fazla pedofili, sapık profiller var maalesef. Bunların devlet tarafından tespit edilebilir olması ve şahıslara cezai yaptırım uygulanması çok mühim bence. Çünkü sosyal medyada inanılmaz derecede çocuk kullanıcılar da mevcut. Ailelere özellikle seslenmek istiyorum: Lütfen çocuklarınızın internette hangi sitelerde zaman geçirdiğini ve kimleri takip edip 'idol' olarak benimsediklerini takip etsinler. Sosyal medyada 10-15 yaş arası çocuklar, 'idol' kabul ettikleri kişiler tarafından çıkarları uğruna manipüle edilerek, nefret ve kinle dolduruluyor vahşileştiriliyor ve barbarca linç eden, küfür eden, insani değerleri zarar görmüş çocuklar haline getiriliyor. Bu durum bir insan ve bir anne olarak toplumun geleceği için beni çok endişelendiriyor.
Milkandmom: Rahatsız olduğum konu yaptığımız işin itibarsızlaştırılmaya çalışılması. Bunu yapanlar, bundan prim elde etmeye çalışanlar. Sadece sarışın ve renkli gözlü çocuklar doğurmadım, aynı zamanda donanımlı biriyim. Üniversite eğitimimden sonra İngiltere'deki bir üniversitede pazarlama ve yöneticilik eğitimleri aldım. Döndüğümde çok uluslu bir firmada satın alma pozisyonunda görev yaptım. Çocuğumun olmasıyla beraber hayatıma yeni bir yön verdim ve onu kendim büyütmeye karar verdim. İkinci hamileliğim sonrasında yaptığım paylaşımlar kitlelere ulaşmaya başlayınca da kendimi bu sektörün içinde buldum. Kaliteli içerik üretmek sektörü ve dinamiklerini daha derinden anlayabilmek için kendi alanımda yüksek lisans yapmaya başladım. Yani işimi layığıyla yapmak için yoğun mesai harcıyorum. Bunu yaparken de mutlu çocuklar ve sağlam aile bağları oluşturmaya çaba gösteriyorum. Ayrıca vergi vermediğimiz de doğru değil. Bu işi profesyonel olarak yapan Blogger’ların şahıs şirketleri var ve yaptığımız iş karşılığında firmalara fatura kesiyoruz.
Paylaş