Yeşilçam’da çifte standart!

Yeşilçam Ödülleri töreninde “Çoğunluk”un yapımcısı Sevilay Demirci, Kültür Bakanlığı, TÜRSAK ve Beyoğlu Belediyesi’nin düzenlediği, sponsoru olduğu ödülü alırken yasaklanan kitaplardan, tutuklanan gazetecilerden, kadın haklarından bahsettiğinde Twitter’a “Sinema ödüllerinde politikaya girmeye ne gerek var?” yazdım diye olay oldu.

Haberin Devamı

Ağzı olan konuştu, Twitter hesabı olan yazdı.
Hatta Twitter’ın tazelerinden Armağan Çağlayan bana giydirerek bir hayli takipçi de toplamış.
Helal hoş olsun, benden ona hediye olsun.
Döneyim konuya.
Sevilay arkadaşımdır, anarşist ruhlu, tuttuğunu koparan, güçlü, duygulu bir kadındır.
Derdi, söyleyecek lafı, politik tavrı olan filmlere imza atar. Sineması güçlüdür.
Ama törende yaptığı çıkışlar, hem yasaklı kitaplar, hem gazeteci hem kadın hakları savunuculuğu bana fazla geldi.
Filmleriyle zaten yapabildiği eleştirileri, yüklü para ödülünü ellerinden alacağı siyasilerin karşısında şov yaparcasına, salonu dolduranlardan alkış beklercesine söylemesine gerek var mıydı?
Ödül almak değil vermek üzere sahneye çıkan Meltem Cumbul’un Emek Sineması ile ilgili söyledikleri ne hoştu oysa, politikti ama sinemayla ilgili olduğu için doğru yer ve zamandaydı.
Her şeyin bir yeri var, öyle değil mi?
Bir de bu konularda ödül töreni izleyicisinin ikiyüzlülüklerine dayanamıyorum galiba.
Siyasetçiler sahnede politika yaptıklarında ıslıkla, yuhala, “sus, kısa kes” de, konuşan sinemacı olunca ve kendine yakın bulunca alkışla.
Böyle bir saygısızlık ve çifte standart olur mu Allah aşkına?
Sevilay’a bırakın konuşsun, politika yapsın diyorsanız, sahneye konuşma yapmak üzere çıkan politikacılara da ses çıkarmayacaksınız o zaman. Bir de beğenmiyorsanız adamların para bastırıp, emek harcayıp düzenledikleri törene de gitmeyin bakalım. ışte o zaman anlarım protestonuzu.

Haberin Devamı

Atlıkarınca’dan mideye yumruk

“Atlıkarınca”nın kendisi hoştur, baş döndürür, çocuklar gibi sevindirir. Film olanı ise tam tersi... Tokat gibi, acı, üzücü, gerçekçi ve allak bullak edici.
Üstelik atlıkarıncaya bile cinsel anlamlar yükletecek kadar çok yönlü, derinlikli ve cesur.
ılksen Başarır ve Mert Fırat’ın senaryosunu yazdığı ılksen Başarır’ın yönettiği, başrollerinde Mert Fırat ve Nergis Öztürk’ün rol aldığı “Altlıkarınca”, konuşulmaya korkulan ensesti konu alıyor.
Bugüne dek örtbas edilen gerçekler gözümüzün önüne geliyor. Öz çocuklarına tecavüz eden babalar, bu yüzden evliliklerini yıkan kadınlar (kocasının tecavüz ettiği öz kızını kıskanıp evden kovan anneler de yok değil, ki o ayrı bir filmin konusu olabilir) ve en kötüsü yaşadıkları travmadan sonra hayatları kararan çocuklar.
“Atlıkarınca” tokat gibi çarpıyor, mideye yumruk atıyor.
Evin küçük kızının yaşadıklarını anneannesine anlattığı bir sahne var ki, ağlamamak, hatta haykırmamak çok zor.
Başarılı bir senaryo (47. Antalya Altın Portakal’dan ödülü var), iyi oyunculuklar (evin küçük kızı Sevgi’yi oynayan Zeynep Oral’a dikkat, o da Portakal’dan Behlül Dal ödülünü almıştı) ve hepsinin ötesinde hassas bir konuyu konuşmayı tabu olmaktan çıkarıp, gündeme getirme cesareti.
Yarın vizyona girecek olan “Atlıkarınca”yı izlerken zorlanacaksınız, psikolojiniz allak bullak olacak ama buna katlanmanız gerekiyor. Hem iyi ve önemli bir film izlemiş olmak hem de tabuları konuşmaya, yaşananlara engel olmaya başlamak için.

Haberin Devamı

Açlıktan birbirlerini yiyorlar

Çağdaş! liman kentimiz ızmir’den korkunç, iç parçalayan fotoğraflar geldi geçen gün.
Fotoğrafların ekli olduğu mail’e “Sasalı barınağında aç, susuz kalan köpekler gözümüzün önünde resmen birbirlerini yediler” diye yazmış Femur Şengül.
Birkaç yaralı yavruyu kurtarıp dışarı aldığında, “ıçeri girmeniz yasak” diye üzerine yürüyen görevlilerle burun buruna gelmiş.
Bazı barınaklarda maalesef mantık şu...
Kafese koy, aç bırak ve birbirlerini parçalamalarına seyirci kal. Vicdansızlar...

İşte benim ödüllerim

- Ankara Film Festivali’nde Derviş Zaim’in Kıbrıs’ın bilmediğimiz hikayesini perdeye taşıdığı “Gölgeler ve Suretler”in ödüllere boğulmasına...
- DOT’un ensestin bir aile üzerindeki yıkıcı etkisini anlatan, hayran kaldığım “Festen” adlı oyununun Uluslararası Tiyatro Eleştirmenleri Birliği’nden Yılın Tiyatro Ödülü’nü almasına...
- Yeşilçam Ödülleri’nde “Çoğunluk”un En ıyi Film, Reha Erdem’in ise “Kosmos”la En ıyi Yönetmen seçilmesine...
- Meltem Cumbul ve Bartu Küçük-çağlayan’ın Emek sinemasının açılması dileklerine. Ve bu dileklerin ardından “Eskişehir’deki Kılıçoğlu sinemasının açılmasını da istiyorum” diyen Bartu Küçükçağlayan’a.
- En ıyi Erkek Oyuncu ödülü alan Cem Yılmaz’ın kendisinin daha önce yardımcı oyuncu kategorisinden aday gösterilmesine ve Altın Bamya’ya yönelik gayet ince sitemine...
Bayıldım, hayran kaldım, tebrik ediyorum...

Yazarın Tüm Yazıları