Geçen hafta Los Angeles gezimin Oscar törenine ev sahipliği yapan Kodak Tiyatrosu bölümünden söz etmiştim. Oscar törenini atlattığımıza göre, Kodak’ı bir kenara bırakıp, gezinin diğer bölümlerine geçebiliriz.
Los Angeles denince herkes gibi benim de aklıma ilk gelen yer Universal Stüdyoları oluyor. Film setlerinin bulunduğu, filmlerin çekim aşaması, seslendirme ve her türlü detaylı bilginin verildiği bu eğlence parkında önemli filmlere ait özel bölümler var.
Örneğin, Zamana Yolculuk için dev ekrana bakan uçan arabalara binip zamanda yolculuk yapıyorsunuz; Terminatör’ü izlemek için girdiğiniz karanlık salonda bir anda karşınızda motosikletle sahneye fırlayan Arnold Schwarzeneger benzeri bir aktör çıkıyor, sonra onun görüntüsü dev ekranda gerçek Arnold’la birleşiyor, böylece filmle gerçek karışıyor bir anda...
Jurrasic Park gezintisinde bindiğiniz araba dinozorların saldırısına uğruyor; yine aynı şekilde göletteki gezide sudan bir anda Jaws çıkabiliyor.
Bunlar tabii yıllardır haberdar olduğunuz atraksiyonlar. Ben geleyim yenilere...
Setlere yapılan gezide Steven Speilberg’in yönettiği, Tom Cruise’un başrolü oynadığı Dünyalar Savaşı filminin setinin hazırlık aşamalarını gördük ve tabii hayli heyecanlandık.
Önünde en çok kuyruk oluşan, çiçeği burnunda bölümlerin başında Şrek, Mumya ve Van Helsing filmlerine ait olanlar geliyor.
Üç boyutlu Şrek’i izleyeceğiniz sinemaya girerken kapıda Şrek tarafından karşılanıyorsunuz. Filmi üç boyutlu izlemek için gereken gözlükleri alıp girdiğiniz salonun koltukları da hareketli.
Mumya için hızlı vagona biniliyor. Bu gezinin en önemli özelliği karanlıkta son sürat giden vagonun aynı hızla geri geri gitmesi. Tabii o hızla eşyalara dikkat etmek gerek, gözlükler, şapkalar uçup gidebiliyor.
Başımıza geldi de...
Geçen yıl sinemalarda izlediğimiz korku filmi Van Helsing için vampir ve tuhaf yaratıklarla dolu bir şato inşa etmişler. Şatonun labirenti andıran koridorlarını yürüyerek geziyorsunuz. Hiç yapmam, ama nasıl olduysa, kim korkar hortlaktan, vampirden diyerek yalnız başıma şatoya girdim.
Etrafta in cin top oynuyordu. Garip sesler eşliğinde koridorlarda yürürken duvarın içinden bir yerlerden pelerinli, garip yüzlü bir yaratık fırladı.
Nasılsa elektrik kablosunun uzandığı yere kadar gelecek bir robottur derken kollarını açarak daha da üstüme gelince film koptu bende tabii.
Kaçtım kaçmasına ama geri dönsem o korkunç şey, ileride ise korkunç kostümler giymiş başka adamların olduğunu biliyordum. Yanılmamışım, kayaların ardından ayaklarıma dolanan cüceler mi desem, zindanlardan çıkıp üstüme atlayan yaratıklar mı, ne varsa çıktı karşıma.
Universal Stüdyoları’nda Van Helsing’in şatosuna girerseniz, yanınızda mutlaka birileri olsun.
Rolüne kendini çok kaptıran bir vampir adama yem olmayın.
Çizmeli Kedi terfi etti
Yardımcı karakterlerin filmi sırtlayıp, ana karakterlerden rol çalmasına sık sık rastlıyoruz. Ama herhalde hiçbiri işi Şrek 2’de gönülleri fetheden pisi, yani Çizmeli Kedi kadar iyi yapmamıştı. Durum böyle olunca da Antonio Banderas’ın seslendiridiği kedicik kendi filmini hak etmiş oldu. 2008 yılında vizyonda olması planlanan (çizgi yapımlar biraz ağır ilerliyor da) filmin senaryosunu Amerikan Pastası 2’nin arkasındaki isim olan David H. Steinberg yazacak.
Leonardo DiCaprio kader ortağım oldu
Göklerin Hakimi filminde ünlü Hollywood yapımcısı ve havacı Howard Hughes’u canlandıran Leonardo DiCaprio, geçen gün obsesif kompalsif olduğunu açıkladı.
Seyredenler hatırlayacaktır, DiCaprio’nun filmde canlandırdığı Hughes da obsesif bir karakterdi; kelimeleri tekrarlıyor, ellerini defalarca yıkıyor, kapı kollarına dokunamıyor, şişeleri biriktiriyordu.
DiCaprio da şu sıralar yerdeki sakız izlerine basmadan geçince kendini kötü hissediyor, geri dönerek sakıza basıyormuş. Kesin bir şey söylenmiyor ama, ben, onda zaten var olan bu hastalığı filmdeki rolünün tetiklediğini düşünüyorum. Nereden çıkardın derseniz, bir dönem bende de mikrop fobisi, sık sık el yıkama, tokalaşmaktan kaçınmayla ortaya çıkan, sonradan geçen bu hastalık Göklerin Hakimi’ni izledikten sonra tekrar kendini göstermeye başladı. Obsesif kompalsifler, geçmişinde bu tip takıntıları olanlar filme kendini kaptırmaz ve Howard Hughes ile kendini özdeşleştirmezse iyi olur.
Ankara’ya festival geldi
Dünya Kitle İletişimi Araştırma Vakfı tarafından düzenlenen Ankara Uluslararası Film Festivali, yarından itibaren 16’ncı kez Ankaralılarla buluşuyor. Hatırlarsanız festival en son 2003 yılının aralık ayında düzenlenmişti. Neyse ki bu yıldan itibaren eski tarihlerine dönüş yaparak ilkbahar aylarında gerçekleştirilecek..
Festival her yıl olduğu gibi yine Türk ve yabancı yönetmenleri, yapımcıları, senaryo yazarlarını, oyuncuları, sinema eleştirmenlerini buluşturarak Türk sinemasının uluslararası alanda tanınmasına ve etkinliğini artırmasına da hizmet edecek.
Bu yıl Aziz Nesin Emek Ödülü, Tarık Akan’a veriliyor. Marco Belluchio Toplu Gösterimi’nde ünlü İtalyan ustanın filmleri var.
Dünyanın Her Köşesinden bölümünde ise Wim Wenders, Michael Winterbottom gibi önemli yönetmenlerin yapımları izlenebilecek.
Festivalin en ilgi çekici filmleri Kuzeyden başlığı altında sunuluyor. Kuzey Avrupa ülkeleri sinemalarının son örnekleri izleyiciyle buluşacak. Farklı ülkelerden yol hikayeleri izlemek isteyenler ise Dünyanın Yolu bölümünden film seçebilirler. Festival 13 Mart’ta sona erecek.
Beyaz perdeden inciler...
‘Hayatın değerini ancak ölümden gerçekten korkmaya başladığın zaman anlarsın.’ (Leon, Yön: Luc Besson, 1994)
Bunu biliyor muydunuz?
Tony ödüllü müzikal Hairspray’in sinema uyarlamasında başrolü John Travolta oynayacak.