Nuri Bilge Ceylan’a Cannes’da En İyi Yönetmen ödülünü getiren "Üç Maymun", Türkiye’nin Oscar aday adayı seçildi.
Haberi duyar duymaz "nasıl yani" dedim. Bir filmin Oscar aday adayı seçilme şartlarından biri ticari gösterime girme gereğiydi ve "Üç Maymun" henüz vizyon yüzü görmemişti, 24 Ekim’den itibaren sinemalarda olacaktı.
Durumu netleştirmek için oylamada SİYAD’ı (Sinema Yazarları Derneği) temsil eden Alin Taşçıyan’ı aradım.
Meğerse "Üç Maymun" kaşla göz arasında vizyon şartı sorununu halletmiş. Film, komiteye başvuruda bulunmadan kısa bir süre önce 7 gün boyunca kesintisiz olarak Milas Prenses sinemasında gösterilmiş, 55 kişi tarafından izlenmiş ve 159 YTL hasılat yapmış. Gerçekten bravo.
Nuri Bilge Ceylan ve filmin yapımcısı Zeynep Özbatur’u tebrik ediyorum. Bir filmin arkasında sağlam durmak, emeği başarıya dönüştürmek diye buna denir.
Üç Maymun ekibi bu kadar organize olduğuna göre eminim Los Angeles’ta Oscar için gereken kulisi de yapacaktır.
Kulise ne gerek var demeyin. Yabancı film Oscar’ı için Amerika’da yapılacak reklam ve tanıtımın önemi büyük.
Cannes’da izleme şansı bulup, çok beğendiğim "Üç Maymun" umarım arkasına aldığı rüzgarı iyi kullanarak yüzümüzü güldürür. Yolu açık olsun.
Jüri olmanın dayanılmaz ağırlığı
Jüri olmak, hele Altın Portakal gibi ses getiren ve önemsenen bir yarışmada jüri olmak prestijli, ama bir o kadar da riskli bir iş.
Geçen yıl Altın Portakal’da ön jüriyken yaşadıklarım, buradan Antalya’daki Cam Piramit’e yol olur.
Önce ön jürinin isimlerinin gizli tutulacağı söylendi. Ben kendi jüri üyeliğimi gizleyeyim diye Altın Portakal konuşulan her yerden çaktırmadan sıvışmaya çalışırken, bir baktım jüri üyeliğimi duymayan kalmamış.
Kısa bir süre sonra basında bile çıktı isimlerimiz. Ne giz kaldı ne de sır.
Sonrasında ise geldi sitemler, küsmeler, bozulmalar.
Herkesin filmi kendine göre mükemmel. Seçmediyseniz sizi kafadan düşman belliyorlar.
Bu yılki ön jüri üyelerinden Atilla Dorsay geçtiğimiz günlerde benzer bir olay yaşadı. "Saddam’ın Askerleri Kara Güneş" filminin yönetmeni Gani Şavata, filminin Altın Portakal’da yarışmaya seçilmemesi üzerine Atilla Bey’i arayarak sitem etti. Atilla Bey de laf arasında Kadir İnanır’ın filmini beğenmediğini söyledi ve haklı olarak filmin oyunculuklar nedeniyle yarışmaya kabul edilmesinden dert yandı.
Gani Şavata bu konuşmayı basına yansıtınca da bir anda ortalık karıştı.
Yarışmalar oldukça kaybedenler yakınacak, jüri eleştirilecek ve polemikler çıkacaktır.
Tuhaf olan Altın Portakal’da her yıl yaşanan jüri krizinin bu yıl daha festival başlamadan patlak vermiş olması.
Türk sineması hareketleniyor diye seviniyorduk ama bu kadarı da fazla oldu.
Bir sinema klasiği; sakallı Mahsun
Mahsun Kırmızıgül, yeni filmi "Güneşi Gördüm"ün çekimlerine başladı. Mahsun’un bu kadar kısa sürede tekrar kameraya sarılmasını onun üretkenliği ve sinema sevgisi kadar "Beyaz Melek"in başarısının itici gücüne de bağlamak gerek. İlk filminde artan adrenalininin onu yeni filmi için heveslendirdiği kesin. Bu yaz Bodrum’da odaya kapanıp, yazdığı senaryo şimdi Kars’ta oyunculara yol gösteriyor. "Beyaz Melek"te de rol alan Mahsun, "Güneşi Gördüm"de yine kamera önünde olacakmış. Değişmeyen bir başka şey de Mahsun’un sakalı tabii. Kendisiyle geçen yıl yaptığım röportajda "Beyaz Melek"in çekimleri için gittiği Diyarbakır’da sakallı haliyle tanınmadığını söylemişti. Şimdiden söyleyeyim, Kars’ta aynı şey olmayacaktır. Herkes sakallı Mahsun’u biliyor. Ortada iki Mahsun Kırmızıgül filmi var ve o ikisinde de sakallı. Mahsun bu haliyle sinemamızın klasikleri arasına girdi diyebiliriz herhalde!