Paylaş
Okul hayatları devam eden, iş tecrübesi olmayan gençler. Yani 70 yaşındaki birine stajyer demek biraz “abes”! Ancak filmlerde olur işte.
Zaten filmler de sıradışı konuları işledikleri müddetçe dikkat çekip ilgi görmüyorlar mı? İşte bu nedenle ‘Stajyer’ tam da “olsaydı nasıl olurdu” konulu bir film olmuş.
Başarılı bir şirketin sahibi olan Jules Ostin (Anne Hathaway), çalışanlarından birinin tavsiyesiyle, biraz da sosyal sorumlulukta bulunmak adına yeni bir stajyer programı başlatır. Bu yeni programa göre işe alınacak stajyerler bilinenlerden biraz farklı; hayli yaşlı! Bu programa ilk başlayan kişi ise 70 yaşındaki Ben Whittaker (Roberd De Niro) oluyor. Ben, eşini kaybettikten sonra işe yaramak, bir şeyler yaparak hayata tutunma arzusunda.
Film boyunca şirketin genç kadrosunun yaş ortalamasını yükselten Ben ile yanında çalıştığı Ostin arasındaki iş ilişkisinin zamanla sağlam bir dostluğa dönüşmesini izliyoruz. Tam o arada Oustin’in hayatındaki kriz de filme yeni bir yol ayrımı getiriyor.
Filmin yönetmen koltuğunda ‘Something’s Gotta Give’ ve ‘What Women Want’ ile hatırlayacağınız, gişe odaklı filmlerin yönetmeni Nancy Meyers var.
Nancy Meyers filmin merkezine oturttuğu kuşak çatışmasını teknolojik anlamda da gözümüze sokuyor. Eski ve geleneksel yöntemlerle çalışan Ben, son teknolojiye ayak uydurmuş yeni işyerinde tabii ki pek çok şeye yabancı ve uzak kalıyor. Zaman zaman Ben için üzülsek de yeri geliyor tecrübe teknolojiyi dövebiliyor. Filmin ortalama diyebileceğim senaryosunu yukarı kaldıran De Niro ve Hathaway’in (Reese Witherspoon’un yerine geçmişti) oyunculukları ve şaşırtıcı kimya uyumları. Başka oyuncularla ortalamanın altında kalabilecek ‘Stajyer’ bu ikili sayesinde geçer not alıyor ve izleyenlere eğlenceli bir seyirlik sunuyor.
Paylaş