Nedeni basit; ekonomik kriz sinemayı vurmadı, aksine şaha kaldırdı. Çünkü sinema en ucuz eğlence aracı. ınsanlar lüks restoranlara gidemiyor, pahalı tatillere çıkamıyor, gece hayatından uzaklaşıyor ve nefes almak için sinemanın yolunu tutuyor. Orta direk krizi sinema salonlarında atlatmaya çalışırken, zengin kesimin sinemaya yaklaşımı ise hayli ilginç. Sinema salonu işleten arkadaşlarım anlatıyor; krize rağmen lüks markalardan vazgeçmeyen, yurtdışı tatillerini sektirmeyen zengin çocukları, film izlemeye giderken bir bilet alana bir biletin bedava olduğu kampanyaları takip ediyorlarmış. Villalarda oturan, özel okullarda okuyup, şoförlerle gezen bu gençlerin ailelerinden en iyi öğrendikleri “nasıl zengin kalınır” dersi olsa gerek. Sinemanın patlama yaptığı, orta direğin sinemaya gitmeye ve film izlemeyi sevmeye başladığı, zengin çocuklarının ise paranın nasıl tutulacağını öğrendiği bir dönemdeyiz. Krizin de bir faydasını görmüş olduk böylece!
Kadınlar, erkekler ve hayvanlar
8 Mart’ta en güzel Kadınlar Günü hediyesi Bekir Coşkun’dan geldi. Coşkun, hayvan dostu kadınlardan söz etti ve “Erkekler kendi çocuklarını bombalarla öldürürken, kadınlar dünyanın her yerinde insan olmayan bir küçük canlıyı bile korumaya kalktılar. “Ölüm” emrini her zaman erkekler verdi. Ve her zaman kadınlar karşı durdular” diye yazdı. Ve “Ben kadınları en iyi hayvanları sevmelerinden tanıdım. Ne yüce varlıklar, bu kadınlar...” dedi. Bence kadınlar da kötü ve iyi erkeği ayırmalı, doğru erkeği hayvan sevmesinden tanımalılar. Ve o erkek bir karıncayı su birikintisinden kurtardığında, Kanada’da öldürülen fok yavruları için bir şeyler yaptığında, kış günü camın önüne kuşlar için ekmek kırıntıları koyduğunda, eve giren fareyi öldürmeden dışarı atma yolunu seçtiğinde, bir kediyi, köpeği sevip, onlarla oyunlar oynadığında onun farklı olduğunu anlamalılar. Ben hep hayvan seven erkeklerin güvenilir, şefkatli ve sevgi dolu olduğunu düşündüm ve bugüne dek hiç yanılmadım. Yanımdaki erkeğin köpekleri, atları benim kadar sevdiğini anladığımda ona daha da aşık oldum. Bir erkeği nasıl tanırım, doğru insan olup olmadığını nasıl anlarım diye düşünüyorsanız, hemen hayvan sevgisini test edin. Sizi yanıltmayacağına emin olabilirsiniz.
Kabe’nin anahtarı Erdek’te
Erdek, babamın çocukluğunun ve gençliğinin geçtiği yer. Biz de küçükken az zaman geçirmedik Kanava’da, Seyitgazi Tepesi’nde, Kurbağlı’da, Çura’da. Kapıdağ Yarımadası’nın bu güzel beldesine uzun zamandır gitmemiştim, kısmet pazar gününeymiş. Erdek büyümüş, güzelleşmiş, ama gelişme kirlenme getirmemiş. Erdek Belediye Başkanı Hüseyin Sarı, mavi bayrak dalgalanan, temizliği tescillenmiş Erdek sahilinde Triatlon bile düzenlediklerini söyledi. Çocukluğumun altın kumlu Çura’sı ise lüks otellerle dolmuş taşmış. Ama bir tanesi var ki, yurtdışında olsa parmakla gösterilir, hatta özel turlar düzenlenir. Otelin adı Agrigento, sahibi ise bir Gümüşhaneli: Osman Mırız. Osman Bey başarılı bir işadamı, turizmci olmasının yanında ciddi bir koleksiyoner. Agrigento’da gezerken antika sandıklara, Uzakdoğu’dan gelen bronz atlara, Çin’den gelen Terracota savaşçılarına rastlayabiliyorsunuz. Ama sürprizler sizi eski çağlarda hissettiren bu detaylarla bitmiyor. Otelin içinde bir de müze var. Agrigento müzesinde Napolyon’un çocukluk albümü, Atatürk’ün başka yerde bulamayacağınız fotoğrafları, Abdülhamit’in tahtı, içi doldurulmuş hayvanlara ayrılmış özel bir bölüm ve Kabe’nin orijinal iki anahtarından bir tanesi var. Erdek’e yolunuz düşerse sadece müzesiyle değil, iç dekorasyonu ve odalarıyla da fark yaratan Agrigento’ya mutlaka uğrayın.