Paylaş
Galiba öyle, çünkü araştırmalar insanların sekse olan ilgisinin azaldığını söylüyor. Orta yaş grubunu zaten biliyoruz.
Şimdi gençlerin de sekse olan ilgisinin ciddi anlamda gerilediği ortaya çıktı.
Hatta daha da ileri gidelim; bırakın seksi, mastürbasyonla bile eksisi kadar ilgilenmiyorlar.
Nedenleri tahmin etmek güç değil aslında ama yine de araştırma sonuçlarıyla konuşalım.
Debby Herbenick ve Tsung-Chieh Fu’nun Scientific American için yürüttüğü araştırmada, gençler söz konusu olduğunda ana faktörün artan sosyal medya kullanımı ve video oyunu bağımlılığı olduğu ortaya çıktı.
Azalan alkol tüketiminin yanı sıra, gençler arasında kaba ve sert cinselliğin yaygınlaşması da seksten soğutan bir başka neden olarak gösteriliyor.
“Grinin 50 Tonu” gibi filmlerle normalleştirilmeye ve popüler hale getirilmeye çalışılan bu sert ve agresif seksin genç cinsel hayatına verdiği zarar büyük.
Son 10 yılda sadece İngiltere’de 30 kadının bu sert cinsellik ritüelleri nedeniyle hayatını kaybettiğini de notlar arasına ekleyeyim.
Cinselliği porno ya da “Grinin 50 Tonu” gibi filmlerle öğrenen gençlik, şiddetin cinselliğin bir parçası olduğunu sanıyor.
Ve bunun ergen cinselliğine verdiği zarar gerçekten çok büyük.
Bu durumda gençleri bu tip yayınlar ve filmlerle baş başa bırakmak yerine okullarda ve ailede cinsel eğitim vermenin faydaları öne çıkarılmalı.
Yukarı baksak ne fark eder?
Don’t Look Up filmini sonunda izledim.
Yabancı eleştirmenlerin filmi çok beğenmediklerini okumuştum.
Benim de eleştireceğim şeyler çok tabii.
Türü kara mizah mı, felaket filmi mi, dram mı, komedi mi belli olmayan ortaya karışık bir film var bir kere karşımızda. Nereye oturtacağını şaşırıyor insan.
Özellikle başkan ve çevresindekiler konusunda hiciv mi, absürtlük mü her neyse dozunu fazla kaçırmışlar.
Leonardo DiCaprio filme muhtemelen iklim krizi ve küresel ısınma konusundaki kişisel hassasiyeti nedeniyle “evet” demiş.
Ama kariyerinin en zayıf halkalarından birine imza attığını da söylemem gerek.
“Don’t Look Up”ın en beğendiğim yanı, insanlardaki algı ve medya yönetimi konusunu ele alış şekli oldu.
Şu anda Dünya’ya yaklaşan Everest büyüklüğünde bir göktaşı yok belki ama en az onun kadar tehlikeli ve tehdit oluşturan iklim krizi ve küresel ısınma var.
Kate Dibiasky gibi “Hepimiz öleceğiz!” diye haykıranlar var.
Ve günümüz politikacıları da aynı bu filmdekiler gibi üç maymunu oynuyor.
Tamamen kendi dertlerindeler.
Film öyle ahım şahım değil belki ama söyledikleriyle hedefi 12’den vuruyor.
İşte bu yüzden sonumuz hayrola diye diye izlenmeli.
Kim bencil?
Papa Francis, çocuk yapmak yerine ev hayvanlarını seçenleri “bencil” olarak tanımladı.
Dünyanın nüfusuna yetmeyen kaynakları, iklim krizi, küresel ısınma ve çocuk büyütmenin insanlar üzerindeki maddi manevi yükünden hiç bahsetmedi tabii.
Şaşırdık mı, hayır!
Çocuk tabii ki önemli ama kimseyi de bencillikle suçlamasın bir zahmet.
Yoksa biz de sokakta bu kadar yuvaya ihtiyaç duyan can varken evlerini ev hayvanlarına açmayanları bencillikle suçlarız.
Erkek doktorlar ve kadın hastalar
Bu ne şimdi?
Ameliyata giren kadınların ölüm riski, eğer cerrah erkek ise yüzde 32 oranında artıyormuş.
1.3 milyon hasta üzerinde yapılan araştırmanın sonucu, erkek doktorların kadınlara iyi gelmediğini gösteriyor.
Erkek hastalarda ise kadın ya da erkek doktor tarafından ameliyat edilmeleri sonuçta bir fark yaratmıyormuş.
Ben bir şey anlamadım bu işten.
Çok saçma geldi.
Sizin mantıklı bir açıklamanız var mı?
Paylaş