Paylaş
* Şu andaki mutluluğuna bir puan verir misin?
- 5 veririm. Mutlu değilim. Bilmiyorum... Geç yatıyorum, geç kalkıyorum. Sağlığım eskisi gibi zıpır zıpır değil. Sağlık gidince mutluluk da gidiyor, enerji de gidiyor.
* MS ilerliyor mu?
- Yürümemi engelliyor. Ayakta durmakta zorlanıyorum. Ama başka hiçbir şeyimi engellemiyor. Benim mutsuzluğum şu; sıkıldım artık. İçtiğim çaydan, sigaradan, yediğim kekten, baktığım telefondan; her şeyden sıkıldım yani.
* Ne zamandan beri böyle hissediyorsun?
- MS’ten beri. Hastalık yaptı beni böyle. Bir de çok sigara içiyorum. O da mahvediyor.
* Ne depresif girdin yahu şu röportaja! Düzelteceğim ben şimdi seni... İyi giden bir şeyden; “Serdar Ortaç Şarkıları Vol.1”den bahsedelim. Ozan Çolakoğlu ile şahane bir iş yapmışsınız...
- Gurur duydum hepsiyle. Albümde yer alan herkes çok güzel iş çıkardı. Yaşarken efsane yaptılar beni. Hoşuma gitti. Onore oldum.
* Erken miydi tribute için?
- Bence değildi. Çok şarkım var. Tam zamanıydı. Bu bir saygı albümü değil. Serdar Ortaç şarkılarını okudu insanlar.
* Hiç başkasına verip sonra kıskandığın şarkın oldu mu?
- Yok. Bende artık hiç kıskançlık yok. Eskiden vardı, artık yok.
* Nasıl törpüledin?
- Özgüven. Kimi kıskanacağım ki? Bendeki meziyetlerin olmadığı insanları kıskanmam. Anca uzun boylu basketbolcuyu kıskanırım. Bende olmayanı kıskanmalıyım.
* “Müzikte kimseyi kıskanmam” diyorsun...
- Sezen Aksu’yu kıskanırım. Üstatları, benden iyileri, büyükleri.
* Senin için öne çıkan bir şarkı var mı bu albümde?
- Demet Akalın’ın söylediği “Kaç Kere Sever İnsan” çok güzel oldu. Sürpriz, beni şaşırttı. Derya Uluğ’un okuduğu “Hadi Çal Kapımı Giderken” yeni aranjesiyle çok iyi. Bu şarkıların birçoğunu Suat Aydoğan ile yaptık. Onun ismi hiç yazılmadı. Senin sayende yazılacak. Suat Aydoğan’a şükran, teşekkür ve bir ömür dostluk borçluyum. Ben bugün burada oturuyorsam Suat’ın çok büyük katkısı vardır.
* Nasıl kesişti yollarınız?
- Coşkun Sabah’a beste vermeye gitmiştim, 1992 yılıydı sanırım. Suat Aydoğan’ın stüdyosunu buldum ve çat kapı girdim. “Ben Serdar, şarkıcı olacağım” dedim ve öyle başladık.
KADIN GİDECEKSE GİDİYOR, TUTAMIYORSUN
* “Kıskanmam” dedin. Aşkta da mı kıskanmazsın?
- Zamanında çok kıskanırdım ama bir işe yaramadığını anladım. Kadın gidecekse gidiyor, tutamıyorsun. Çok üzerine titreyince olmuyormuş aslında. Ben pederden kalma alışkanlıkla hep kadının üzerine titrer, kırmamaya çalışırdım. Ama gideceği varsa gidiyor kadın. Bir yerde bitecekse bitiyor.
* Sen kıskanılmaktan hoşlanır mısın?
- Ben kıskanıldığımı bilmem, fark etmem.
* Niye, söylemiyorlar mı?
- Hep göz önünde bir çocuk olduğum için gençlikten beri, herkes zaten bana bakardı. Hep bakıldığım için kıskanıldığımı hissetmedim.
* Peki ya “Şunu yapma”, “Dansçına dokunma” gibi açık açık söylendiğinde?
- “Tamam hayatım” der, yine yaparım.
* Peki ya sorun çıktığında? Ki kesin çıkar! O zaman “Tamam hayatım” olmuyor ki!
- Giderse gider. Ben dans ediyorum. Eskiden dansçılarıma çok dokunurdum, şimdi onu da yapmıyorum. Ama iyi geçinmenin bir yolu var; “Haklısın karıcığım, doğrudur karıcığım, olabilir karıcığım”... “Olabilir”in ucu açık. “Haklısın” onu tasdikliyor. Bunu yaparsan geçinebiliyorsun.
Fotoğraf: Murat ŞAKA
ESKİDEN ŞARKILARIM BAKİREYDİ
* Üretmeye devam ediyorsun ama eski şarkılarının yeri ayrı. Eski ve yeni şarkılarını karşılaştırırsan neler söylemek istersin?
- Eskiden yazdığım şarkılara, sözlerine çok dikkat etmiyordum. İçimden geldiği gibi yazıyordum. Şimdi dikkat ediyorum. Daha kötü oluyor. Dikkat etmeyince daha bakirdi. Bakireydi şarkılarım. Şimdi illa anlamı olsun diye uğraşıyorum. Sosyal medya sonrası insanlar birbirini tanıdı ve bu sonumuz oldu. Keşke birbirimizi bu kadar çok tanımasaydık. Bu kadar kavga da etmezdik. Eleştiri sıradan oldu, herkes eleştirir oldu. İyi tarafından bakmıyoruz.
* Eskisi gibi dikkat etmeden yazmayı denedin mi hiç?
- Artık yazamıyorum ki öyle. Çünkü tecrübelendim, yaş aldım. “Yar diye, diye, diye, yandım bir yar var diye, bu yaşımda azdım diye açıkta kaldım”... Şimdi bunu yazamam, çünkü artık azmıyorum. Yapamadığım bir şeyi de yazamıyorum. Ne yaparsam onu yazıyordum.
* Yazdıklarının hepsi yaşadıkların mı?
- Genelde. “Ben bu gecelerin adamıyım”, “Ben adam olmam, kafayı yormam, sonuna bakmam”... Yani hepsi hemen hemen. Kızın biri aldatmıştı beni gençken, “Adam gibi yürekli ol, açık açık söyle” demiştim.
* Senin iki şarkını ben de cover yapmıştım; “Resim” ve “Yaz Yağmuru”. Özellikle “Yaz Yağmuru”nu sahnede her söylediğimde tüylerim diken diken olur. Onun hikayesini merak ediyorum.
- Büyükçekmece’de ağlıyordum kaldırımda. Yağmur yağıyordu, yazdım. Sırılsıklam âşık olduğum insana ne hissettiysem yazdım.
* Şimdi de yazsan aşklarını, heyecanlarını...
- Şimdi âşık olduğum kimse yok. Ancak hayal ederim milletin aşkını. O kadar çok suyunu çıkarmışım, o kadar çok şarkı yazmışım ki. Bir sürü şarkım var kütüphanede. Ama onları yapıp, sahnede dans edip, zıplayarak sergileyecek genç Serdar yok.
* Bu durumun, sahnede sana sıkıntı çıkarıyor mu?
- Eskisi gibi dans etmek, zıplamak istiyorum, yapamıyorum. Ama çenem laf yapıyor yine. Sahnede şov yapıyorum. İlk defa sahneye 3 kız çıkardım, “Ne yapıyorsun!” dediler. Sonra 33 kız çıkardım. Yetmedi, 300 Brezilyalı dansçı çıkardım, karnaval yaptım.
* Şimdi Kuruçeşme Arena ve Harbiye konserleri başlıyor. Bu yıl için özel bir şeyler düşünüyor musun?
- Şimdi tecrübelenmişliğin, yaş almışlığın verdiği ağırlıkla, artık oturmuş şarkıları başka aranjelerle, başka enstrümanlarla, daha lezzetli halde söyleyeceğim. Hep klarnetle, kemanla çalıyordum, bu sefer değiştiririm, başka enstrümanlar kullanırım.
‘70 GÜN HÜCREDE KALDIN KENDİNE GEL!’
* Hayatın belgesel olsun ister misin?
- Hayatımda belgesel olacak o kadar çok konu var ki. Bir de söylemediklerimi hesaba katsan dudağın uçuklar. Hepsi arşivde, hepsi kayıtlı. Mamak’ta hapishaneye girdiğim günler mesela! Onu bile gizlice kameraya çekmiştim.
* Nasıl yani?
- O zamanlar küçük kameralar vardı. “Sen burada yatıyordum oğlum, kendine gel!” demek için çektim hepsini. Açtığım zaman “Bak sen Serdar Ortaç değildin, 70 gün o hücrede kaldın” diyorum.
* Hapisteki günlerin nasıldı?
- Hapis çok şey öğretiyor insana. Hele uzun kalanlar kim bilir ne hayat dersleri çıkarıyordur. “Karabiberim”i söylüyorsun, ertesi gün yerin 7 kat dibinde hücredesin...
* Belgesel mutlaka olmalı. Bak neler var hayatında.
- Evet, bugüne dek anlatmadıklarımla, 60-65’lerimde, daha yaşlanınca bir belgesel yapılabilir. Ben de istedim şimdi.
Eskinin Acun’uydum
* Hiç hayalin yok mu?
- Yok. Hiç. Artık hayalim etrafımdakilere bakmak. Çalışanlarım, dansçılarım, orkestram, ekibim... Tek hayalim bana 30 sene kusursuz hizmet vermiş herkesi beslemek. Eğer bir gün eski günlerdeki gibi milyarlarım olursa, yani Acun gibi olursam, eskinin Acun’uydum çünkü, öyle olursam benim etrafım dışındakilere de bakacağım.
* Vakıf mı kuracaksın?
- Vakıf kurmayı düşünmüyorum. Kendi belirlediğim ihtiyacı olanlara, ailelere yardım edeceğim.
* Aile ne ifade ediyor senin için?
- Aslında aile de bir çıkar ilişkisine dayanıyor. Sen mutlu olmak için aileni mutlu ediyorsun. Çocuk yapıyorsun, rahat etmek için okula gitsin diye dua ediyorsun. Anaokuluna yazdırmak için uğraşıyorsun, evde rahat edeyim diye. Biraz nefes alayım diye parka götürüyorsun. Uyuyunca rahat ediyorsun. Büyüyor, evleniyor, yaşlanınca sana baksın istiyorsun. Dünya çıkar üzerine kurulmuş bence.
* Sen iyi bir evlat mısın?
- İyi bir evlat parasal anlamda ailene bakmakla oluyorsa, evet iyi bir evladım. Ama dizlerinin dibinde oturmadım. Kimse 20 yaşından sonra iyi bir evlat değildir. Hepsi alıp başını gider. Nerede bunun iyi evlatlığı?
* Bir de özellikle erkekler belli bir yaştan sonra anne babadan iyice uzaklaşıyor...
- Evet. Annen seni doğuruyor, büyütüyor, sonra başka bir kızın kucağına veriyor. Ama hayata bak, hep kadın odaklı. Anne kadın, eş kadın, doğuran kadın, bakan kadın...
Seçil’le bitmesine keşke izin vermeseydim
* Seçil Gür’le ayrılığınız kavgasız oldu. Birbirinizin arkasından hiç kötü konuşmadınız. Örnek bir ayrılık yaşadınız.
- Keşke bitmesine izin vermeseydim. 10 numara bir kızdı. Kusursuz bir insandı.
* Senin yüzünden mi bitti?
- Elbette. Benim dengesizliklerim yüzünden. Kimse zorla istemediğim bir şeyi yaptıramaz bana. Ama ilişki fedakârlıktır. Kadın sinema ister, gidersin...
* Sen gitmiyor musun?
- İstemiyorsam gitmem.
* Bencilsin sen o zaman!
- Çok bencilim. Hayatta da bencilim.
* Devam etmesini istediğin bir şey için sivri yönlerini törpülemen gerekmez mi? Bak üzülüyorsun...
- Fedakârlık yapmamız lazım. Bir kadına “Haklısın, olabilir, doğrudur” dersen, olayı çözersin. Bunu birebir yapıyorum ama fedakârlık yapamıyorum. Bence hepimiz yalnız yaşayalım, bu dertler bitsin.
* Fedakârlık yapmaktan kaçmak için yalnızlıkta karar kıldın. İnanamıyorum sana!
- Zaten 50 sene sonra evlilik diye bir şey kalmayacak...
TEK EŞLİLİK ERKEKLER KUDURMASIN DİYE UYDURULMUŞ
* Tek eşliliğe ne oldu?
- Tek eşlilik erkekler kudurmasın diye uydurulmuş bir şey.
* Her gün başka biriyle mi beraber olalım yani!
- E Ortaçağ’da öyleymiş.
* Hastalıklar var... “Atın ölümü arpadan olsun” mu diyorsun yani!
- Hayır. Çok eşliliği ben hiç sevmiyorum ve tasvip etmiyorum. Zaten hiçbir ilişkim bitmeden bir diğerine başlamadım.
İNTERNET ALIŞVERİŞİNDE ‘EN UCUZLAR’ FİLTRESİNE BASIYORUM
* Hayat pahalılığına ne diyorsun?
- Hayat pahalı, bu gerçek. Ama sadece bizde değil, tüm dünyada öyle.
* Sen de kemerleri sıkıyor musun?
- Dövize endeksli her şey pahalı. Ben Serdar Ortaç halimle yeni modeli çıkan telefonu almam. Hiçbir şeye para harcamıyorum. Aynı ayakkabı, 10’uncu sene. Zamanında o kadar çok almışım ki. Zaten bedenim de aynı.
* Ama paralar gitti zamanında...
- Evet. Bir kumarım vardı, Allah belamı verdi zaten. Böyle bir harcamaya bu ev nasıl hâlâ elimde, ona hayret ediyorum. Her şeyin en pahalısını alıyordum. Salaklık işte. Şimdi internetten alışveriş yaparken “en ucuzlar” filtresine basıyorum. Karşıma çıkan ilk ürünü alıyorum.
* Ne zamandır bu böyle?
- 10 yıldır, hastalıktan bu yana böyle. Bende hiçbir şeyin eski önemi kalmadı. Tek önemsediğim şu yalnız, huzurlu yaşantım bu evde son bulsun. Bu evde öleyim, evimi kaybetmeyeyim.
* Para ne ifade ediyor senin için?
- Paranın önemi yok ama bir yandan da çok. Bizde para olunca saygı görüyorsun. Yalakalar etrafında. Kolay para kazanmayı seviyor gençler. Ağır işler yapmıyorlar.
Kadına kraliçe gibi davranırım
* İyi bir sevgili misin?
- Kadına kraliçe gibi davranırım.
* Hiç aldattın mı?
- Eskiden, “Karabiberim” dönemi belki aldatmışımdır. Ama biriyle herkesin bildiği bir ilişkiye başladıysam yapmamışımdır. Vücudum kabul etmez, kusarım. Babam gibiyim. 40 sene aynı kadının dibinde oturdu.
* Bak şimdi fikrim değişiyor yavaş yavaş, sen ideal erkeksin o zaman.
- Nefsime asla yenik düşmem ve düşmedim. Zaten aldatacağım bir kadını seçmem. Öyle bir kadın seçerim ki benim için nirvanadır, üzerine kimse yoktur.
* “Etraftaki kadınlardan etkilenmem” diyorsun yani?
- Etkilenmem, sağa sola bakacak yaşı da geçtim artık. Gençleri anlıyorum, onlar için en önemli şey kadın ve cinsellik. Hayatta kendilerini başarılı hissedebilecekleri yol bile o. Hedef iş bile değil, “Bu kadın beni beğenecek mi”... Bu işin yaşı erkekte 20 ile 30’dur. Yaptın yaptın, sonrasında uğraşmayacaksın.
* Azgın tekelere ne diyorsun? Genç kız peşinde koşanlara?
- Nefret ediyorum. Yakışmıyor bir de. Kadın da yakışmıyor yanlarına.
Sosyal medya insanlığı bitirdi
* Pandemide sosyal medyada canlı yayınlardan çıkmadın, neden?
- Evde çok sıkılıyordum, o benim tek meşguliyetimdi. Hepimiz çok sıkılıyoruz bence. Bir; sosyal medya, iki; pandemi. Hayatımızı bitirdi. Sosyal medya insanlığı bitirdi. Elalemin milyarderlerini görüyoruz, “Bizim niye böyle hayatımız yok?” diyoruz. Beyin ölümü gerçekleşti insanın.
* Şimdi bir günün nasıl geçiyor?
- Kahvaltı, yürüyüş, Reşitpaşa’ya iniyorum, kahveci çaycıyla sohbet, balıkçılarla muhabbet, yalnız başıma akşam yemeği. Zaten her gün konser. Mayıstan ekime her gün dolu. Geçen sene borçlarımı ödemek için çalıştım. Şimdi derdim orkestram aç kalmasın.
* Senin bu tempoyla ilişki yürütmene imkan yok ki zaten.
- Seçil’le oluyordu işte. Çok konsere gittik beraber...
Artık kimse aklımı başımdan alamaz
*Babalık defterini kapattın mı?
- Geçti benden.
* Erkeklerde “geçme” diye bir şey yok ki. İstediğin yaşta çocuk sahibi olabilirsin. Ki kadınlar bile ileri yaşta anne oluyor artık.
- Çocuğa yazık değil mi? 52 yaşında baba olsam, 60’ıma gelince çocuk okula başlayacak. 80 yaşında bakımevine gitmek üzereyken evlenecek belki. Nikâh kurdelesini Darüşşafaka’da mı keseceğim?
* Yahu belki aklını başından alan biri çıkar karşına. Senden çocuk yapmak ister. Büyük konuşma.
- Aklımı başımdan kimse alamaz artık. İstemiyorum.
Şarkıcı olmasam belediye başkanı olurdum
* Bana kendinle ilgili daha önce söylemediğin bir şey söyle desem...
- Maalesef her şeyimi biliyorlar. Hiç sırrım yok.
* Şarkı yazıp, söylemesen ne yapardın?
- Belediye başkanı olurdum. Şehri düzeltirdim. İnsanlara faydası olacak ne varsa yapardım.
* Organlarını bağışladın mı?
- İşlemler yapılıyor şu sıralar. İşe yarar tüm organları bağışlıyorum. Yasal olarak çok teferruatı var. Öyle “alın” deyince veremiyorsun. Keşke kolaylaştırsalar da millet daha çok bağışlasa.
Gülşen kadar güzel olsam ben de aynısını yapardım
* Gülşen’le başlayan bir trend var. Kadınlar sahnede kıyafetleriyle de
gündem oluyorlar.
- Ben kadın olsam her istediğimi giyerdim. Çünkü sahne orası. Sen farklısın ki sahnedesin. Tabii ipin ucunu kaçırmadan. Gülşen’e gelince; benim öyle güzelliğim olsa ben de yapardım. Güzel kadın.
Chloe artık benim düşmanımdır
* En son ne zaman tatile çıktın?
- 7 yıl önce Miami’de 20 gün tatil yapmıştım.
* Chloe ile herhalde. Onunla ilgili haberler çıkınca rahatsız oluyor musun?
- Benden uzak olsun. Evime haciz koyduran kadın benim düşmanımdır. Ayıp, ayıp. Kaçmıyoruz ki, ödeyeceğiz paranı. Al kuruşuna kadar ödedim işte. Yemedim, içmedim, çalıştım, sahnede süründüm, ödedim işte.
* Neden o kadar para ödemek zorundaydın?
- Ben verdim, benim salaklığım. “Sen bana karılık yaptın” dedim, verdim. Hiç böyle kanuni bir şey de yoktu. Ben yine helal etmiştim. “Genç kız, hayatını kursun, benim gezdiğim kadar gezsin tozsun, içinde ukde kalmasın” dedim. Ta ki hacze kadar. Evimi alıyorlardı elimden. Daha kötü ne olabilir? Sen benimle evimi almak için mi evlendin?
* Senin için dünyanın en güzel kadını kim?
- Annem. Valla yok başka.
BAYRAMLARDA HEP ÇALIŞTIM
* Eski bayramları soracağım. Neler hatırlıyorsun?
- Babaannemlere giderdim. Dut ağacına çıkar dut toplardım. Şeker dağıtılırdı, cepler şekerlerle dolardı. Ama benim dönemim hep kuyruk doluydu. Millet yağ, tüp kuyruğunda olurdu. Biz de kuyrukta simit satardık.
* Şimdi bayramlar bizim için çalışmak, konser vermek demek.
- Bizim mesleğimiz insanlara kolay geliyor. Ama bu o kadar zor bir iş ki. Keşke sahnede şarkı söyleyen değil de karşısında keyifle oturup yemek yiyen olabilsek. Tadından yenmez. Ben bayramlarda, yılbaşlarında hep çalıştım. Ama hiç şikayet etmiyorum, çünkü çalışmak bana süper bir hayat verdi.
* Teşekkür ediyorum. Umarım bu röportaj Serdar Ortaç belgeselinin tohumunu atar. Son olarak dinleyicilerine söylemek istediğin bir şey var mı?
- Ben de sana teşekkür ederim. Belgesele sıcak bakmaya başladım, evet. Bizi okuyanlara şunu söylemek isterim; beni dinleyen herkesi çok seviyorum. Öyle ya da böyle engebeli bir sürü yoldan geçtim ve buralara geldim. Allah gönlüme göre verdi, yaşlandım, çok da güzel yaşlandım. Hepsine teşekkür.
Paylaş