Paylaş
- En İyi Animasyon, “Toy Story 3”e gidince şaşırmadım. “Toy Story 3”, ‘En İyi 10 Film’ adayı arasında bile varken ‘En İyi Animasyon’u almaması gibi bir şey söz konusu olamazdı zaten. Ama benim aklım ve kalbim “İllüzyonist”te kaldı. “Toy Story 3”, Oscar’ın da gazıyla yeniden gündeme gelecektir. Ama bence siz, eğer vizyona girdiğinde atladıysanız, ne yapın edin az diyalog ve sade çizimlerle harikalar yaratılabileceğini gösteren “İllüzyonist”i de mutlaka görün.
- ‘En İyi Yabancı Film’ dalında benim bir fikrim yoktu açıkçası. Sadece “Biutiful”u görmüştüm ve ödülün ona gideceğini düşünüyordum. Olmadı. Filmin bir de ‘En İyi Erkek Oyuncu’ dalında eli boş dönen Javier Bardem’i var tabii. “Biutiful”un acılı hikayesine yeni acılar eklendi...
- ‘En İyi Yabancı Film Oscarı’ demişken, ödülü alan Danimarka yapımı “In a Better World”, 30. İstanbul Film Festivali’nin kapanışında gösterilecek.
- ‘En İyi Film’ ve ‘Yönetmen’ blok oylamasının bu yıl işlemeyeceği tahmin ediyordum. “Zoraki Kral”, ‘En İyi Film’i alacaktı, ‘En İyi Yönetmen’ de Facebook’un kuruluş hikayesinden o filmi çıkaran David Fincher olacaktı. Ama Yönetmenler Birliği’nin “The King’s Speech” ile Tom Hooper demesinin ardından Akademi de aynısını yaptı. Tom Hooper, annesinin tavsiyesiyle çekmeye karar verdiğini söylediği filmle Oscar’ı aldı.
Renksiz Oscar töreninden arta kalan...
Klasik sinema kazandı, “Zoraki Kral”, ‘En İyi Film’ ve ‘Yönetmen’ ödüllerini İngiltere’ye götürdü.
HAÇİKO’yu kurduk
HAÇİKO derneğinin kuruluş haberleri geçen haftalarda gazetelerde çıkmıştı.
Salı günü de Cengiz Semercioğlu yazdı köşesinde. Aynı gün “hayvan hakları derneği kurmuşsun, biz de üye olabilir miyiz?” diye arayanların, mail atanların sayısını anlatamam.
Kıssadan hisse, tamam haber önemli ama haberi bir köşe yazarının ele alması (hele bu köşe yazarı Cengiz gibi çok okunan ve ciddiye alınan biriyse) çok çok daha önemli ve etkili.
Teşekkürler Cengiz dedikten sonra HAÇİKO’yu açayım biraz.
Haçiko, bizim derneğimizden önce, ölen sahibini her gün buluştukları istasyonun önünde son nefesine kadar bekleyen köpeğin adı.
Japonya’da heykeli dikilen bu köpeğin hikayesi önce bir Japon filmine, sonra da Richard Gere’ın başrolünü oynadığı Hollywood yeniden çevrimine konu olmuştu. Gözyaşlarıyla izlenen nefis filmlerdi bunlar. Filmlerin DVD’lerinin ve gösterim haklarının peşindeyim, olumlu cevapları alır almaz sizlerle paylaşacağım.
Bir hayvanları sevme ve koruma derneği kurmaya karar verdiğimde Haçiko aklıma ilk gelen oldu. İsim tamam da açılımı nasıl olur diye düşünürken sevgili Sinan Akçıl yetişti imdadıma. Söz cambazı Sinan bir iki saniye düşündü ve ‘HAÇİKO: Hayvanları Çaresizlik ve İlgisizlikten Koruma Derneği’ dedi.
HAÇİKO’nun ilk ve sürpriz projesi için Borusan, Garanti Bankası, Ülker’e, Sezen Aksu, Teoman, Halil Sezai Paracıkoğlu, Soner Gedik, Nafiz Karadere, Tijen Çıdam, Zuhal Şeker Tucker, Samsun Demir ve Özden Bora’ya desteklerinden dolayı şimdiden ve yürekten teşekkürler.
Dernek neler yapacak, kurucuları kimler, nasıl üye olunur ile ilgili bilgileri de kısa bir süre sonra sizlerle paylaşacağım.
Live it Up’ı beğendim
Eurovision şarkımız “Live it Up”ı gayet enerjik, ritmik, akılda kalıcı ve eğlenceli buldum.
İnsanı yakalıyor, ritim tutturuyor, içini kıpır kıpır yapıyor.
Yüksek Sadakat’ın performansı, şarkının altyapısı da gayet sağlam.
O çok eleştirilen “my friend” tekrarına da bayıldım, gayet samimi geldi.
Okuduğum kadarıyla müzik eleştirmenleri de olumlu yaklaşıyorlar Live it Up’a.
Ama halk arasında “şarkıyı anlamadım” ya da “olmamış” diyenlerin sayısı hiç az değil.
Live it Up’ı müzik yazarları beğenirken halktan gelen tepkilerin olumsuz olması biraz endişe verici tabii.
Sinemadaki “eleştirmenler beğendiyse iş yapmaz” yaftası müzik sektöründe de geçerli olmaz umarım.
Üstelik daha durun bakalım, rakipleri dinlemeden bir şey söylemek için erken.
Öyle çok bomba rakipler yoksa, Live it Up, yurt dışındaki vatandaşlarımızın ve güzel bir sahne şovunun da desteğiyle iyi derece alacaktır.
Paylaş