Paylaş
Kahvaltıyla başlayan gün uzamış, akşam olmuş, fasıl gelmiş, şarkılar söylenmiş, halaylar çekilmiş.
Güzel bir yorgunluk var üzerimde.
Bu gece Oscar’a nasıl bağlanır diye düşünürken 2 saatlik ara uyku alıyorum ve kendimi cin gibi bakışlarla ekran karşısında buluyorum.
82. Oscar töreni için hazırım, bir yandan Twitter, bir yandan gazete yazısı.
Ve işte gelsin geceden notlar.
Oscar töreni, Lido gibi bir şovla açıldı. Yarı çıplak ponpon kızların dansı kusursuzdu. Ama bir o kadar da sıradandı sanırım. Hele bir de Rihanna’nın Alman Grammy’si sayılan Echo ödüllerinin verildiği törende yaptığı robotlarla dansı düşünüldüğünde fazlasıyla eski modaydı.
Alec Baldwin ve Steve Martin ikilisini çok sevdim. Steve Martin dursa, konuşmasa, öyle baksa bile güldürecek bir adam. Bende Cem Yılmaz etkisi yarattığı kesin.
Baldwin ve Martin esprili ve eleştirel bir metinle daldılar geceye. “En ıyi Film dalında aday sayısı iki katına çıktı, hiç dikkate alınmayacak filmler bile aday oldu” derlerken, ödüle uzak kalan filmlerin sahiplerine bakmaları zekice ama acımasızdı.
CAMERON’A ÜÇ BOYUTLU BAKIŞ!
Baldwin ve Martin’in James Cameron’a bakarken 3 boyutlu gözlük takmaları tek kelimeyle harikaydı. Gecenin en manidar eleştirisi de buydu zaten. Teknolojinin imkanlarından yararlanmasa ve 3 boyutlu olmasa Avatar’ı bu kadar konuşur muyduk acaba?
Son yıllarda böyle sıkıcı tören görmedim desem olur. Gecenin sunuşu, şovları kadar verilen ödüller de sıkıcıydı. Tören neredeyse banko olan bir dalla başladı; En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu. Ödülü Christoph Waltz’ın alacağını bebekler bile biliyordu.
En ıyi Animasyon ödülünü alan Up için de aynı şeyi söyleyebilirim aslında. En ıyi Film’e bile aday olan Up, animasyonda tek seçenekti. Sonraki ödüllerde de öyle şaşırtan bir sürpriz gelmedi doğrusu.
GECENİN MAVİ RENGİ: BEN STILLER
Gecenin yıldızı En ıyi Makyaj dalındaki ödülü sunmak üzere Avatar’ın Navi’si kılığında sahneye çıkan Ben Stiller’dı. James Cameron’a bakarak “I see you” demesi beni kopardı gerçekten de. Sıkıcı geçen tören kısa süreliğine de olsa neşelendi.
Törenin benim için en korkunç anını sabahın 05.20’sinde korku filmlerinden seçme sahneler ekrana geldiğinde yaşadım. Bu adamlar Oscar töreninin dünyanın her yerinde gündüz seyredilmediğini bilmiyorlar herhalde. Gece gece korkuttular beni. Alacakları olsun.
Ödüller The Hurt Locker’a gittikçe “James Cameron eski eşine gıcık oluyor mudur acaba?” diye tweet yazdım. Cevap Oray Eğin’den geldi: “Yok, çok medeniler, defalarca onun kazanmasını istediğini bile söyledi.” Dışından söylemiştir tabii ama içindeki ses ne diyordur acaba diye merak etmedim değil doğrusu.
“Oscar şuna buna gitti” (and the Oscar goes to...” cümlesinin yerini “kazanan şudur budur” (and the winner is...) aldı. Ben anlamadım, bu değişikliğin nedenini bilen varsa bana da yazsın lütfen.
TARANTINO’NUN BİTTİĞİ AN
En İyi Orijinal Senaryo’nun The Hurt Locker’a gitmesi Quentin Tarantino’ya darbe vurdu. Ödül Irak’ta savaşan iki bomba uzmanının hikayesini anlatan The Hurt Locker’a gittiğinde kendimi sinir olmuş bir halde televizyona sol gözümü kısarak bakarken yakaladım. Bu dalda Inglorious Bastards’a ciddi anlamda ayıp oldu. Ve tabii bu ödülün açıklanması gecenin Quentin Tarantino için bittiği andı.
Görsel efekt ödüllerini açıklamak üzere yan yana çok da güzel görünen iki yakışıklı Gerard Butler ve Bradley Cooper sahneye çıktı. Ödülün adına yakışır görüntü buydu işte.
Benim için gecenin en mutlu anı, geçen hafta yunuslar ve balinlarla ilgili yazıma konu olan The Cove’un En ıyi Belgesel Ödülü’nü almasıydı. The Cove’un bizdeki vizyon tarihi belli olur olmaz buraya yazacağım.
THE HURT LOCKER NE DEMEK?
Gecenin en bilgilendirici notlarından biri NTV’de töreni yorumlayan Tuğrul Eryılmaz’dan geldi. The Hurt Locker’ın askerlerin kullandığı bir sokak argosu olduğunu, bombanın patlaması sonucu yaralanmak anlamına geldiğini söyleyince eminim ekran başındakilerin çoğundan bir teşekkür almıştır.
Michelle Pfeiffer, adayları tanıtırken Jeff Bridges’ın iyi bir koca (23 yıldır evliymiş) ve baba olduğunu söyledi. ıyi baba, iyi koca, iyi evlat ve şimdi de iyi oyuncu. Aferin ona. En ıyi Erkek Oyuncu ödülünü bileğinin hakkıyla alan Bridges’ı artık çok daha fazla seviyorum. Bu arada hemen not edin; Jeff Bridges’ın alkolik bir country şarkıcısını canlandırdığı Crazy Heart bu cuma vizyonda olacak.
SANDRA HEM EN KÖTÜ HEM DE EN İYİ!
Teşekkür konuşmalarına süre sınırlaması koyulması bazı saçmalıkları engellemiş olsa da, konuşmalardaki rengi ve duygusallığı yok etti. ıleriki yıllara kalacak şöyle coşkulu, duygulu bir konuşma izleyemedik. Bu arada yayın ekibi teşekkür konuşmasını biraz da olsa uzatan Jeff Bridges ve Sandra Bullock’a torpil geçti. Uzayan konuşmalarına müdahale eden olmadı.
Sandra Bullock, cumartesi gecesi All About Steve filmindeki performansıyla En Kötü Kadın Oyuncu Ödülü’nü (Razzie) almıştı. Bir gün sonra, Oscar’da da The Blind Side filmiyle En ıyi Kadın Oyuncu seçilerek tarihe geçmiş oldu. Oyunculuk böyle bir şey demek ki...
Paylaş