Paylaş
Böyle çok mail alıyorum, ama bu farklıydı gerçekten de.
Çok beğendim ve inceden inceye hayat dersi de veren bu amatör yazıdan bazı bölümleri sizlerle paylaşmak istedim.
“Film ilk dakikasından itibaren sizi etkisi altına almayı başarıyor. Her dakikada ayrı bir güzellik var. Yoğun dizi bombardımanı arasında, diyaloglar arası sürenin 10 dakikayı aştığı bu dönemde ideal.”
“Çetin Tekindor size dede diyebilir miyim? Bir insan her rolün altından bu kadar ustalıkla nasıl kalkar? Bir kere de kötü oyna, bir işin de beğenilmesin. “
“Filmde Ozan karakterini oynayan Durukan Çelikkaya yaşlarında bir kardeşim var. Bazen yaramazlık yaptığında beni delirttiği olur. Çetin Tekindor’un torununu azarlama sahnesinde söylediklerine aynen katılıyorum. Ama biz insanlar galiba çocukların çocuk olduklarını unutuyoruz çoğu zaman. Belki de kıskanıyoruz onları. Ama en önemlisi onlar ne hissediyorlar, bunu hiç sormuyoruz.”
“Gökçe Bahadır’a bu filmden önce pek bayılmazdım. Yaprak Dökümü’nde sürekli ağlamaklı halleri, dünyanın tüm yükünü sırtlanmış biri gibi dolaşması bana itici gelirdi. Ama gelin görün ki rolünün hakkını vermiş. Bence dizilerde oynamayı bırakıp filmlere versin kendini. Dizilerde heba oluyor bana göre oyunculuklar.”
“Hümeyra’nın bu filmde rolü çok fazla olmasa da beni büyülemeyi başardı. Keşke çocukken biri beni gördüğünde böyle güzel ‘çocuk!’ diye seslenseydi. Filmde deli diyorlar ona ama aslında o normal diğerleri deli. Belki de Çetin Tekindor’un dediği gibi ‘Onun aklı başka çalışıyor.’
Birine deli demek ne kadar da kolay. Hangimiz ideallerimiz, sevdiklerimiz uğruna ‘normal’ olmayan şeyler yapmıyoruz ki.
Normal! Kime göre neye göre normal? Başkalarının ucuz normalliği karşısında kendi anormalliğimi tercih ederim.”
Kalemine sağlık, ne güzel yazmışsın, teşekkürler Güven.
Reytingimi istiyorum
Pazar sabahları ilk işim bilgisayarı açıp, reytinglere bakmak olurdu.
“Cinemania” kaçıncı olmuş, kaç share, kaç reyting almış diye.
Eksikleri, artıları masaya yatırır, bir sonraki haftanın programını ona göre yapmaya başlardım.
Bu hafta uyandım ve boş boş duvara baktım.
Beyazıt Öztürk’ün Beyaz Show’daki “Ben şimdi yarın sabah uyandığımda kendimi çırılçıplak hissedeceğim. Düşünsenize reytingin ölçülmemiş, ne olduğun belli değil” sözleri geldi aklıma.
Ben de çıplak hissetim kendimi.
Kuraldır, rekabet, didişme, kaybetme korkusu olmayınca ne oyunun, ne sevginin, ne aşkın ne de işin tadı çıkar.
Reytingimi geri istiyorum, arınmış, temizlenmiş, şeffaflaşmış haliyle tabii.
Not: Reytingler gelene kadar izlenme durumlarımızı Twitter’dan takip ediyoruz. Mottomuz, ne kadar çok tweet, o kadar reyting.
Kanal D’de “Cinemania”yı izlerken Twitter’dan haber etmeyi es geçmeyin lütfen.
Havyar yiyebilirsiniz ama hayvan beslemeyin!
Şükrü Kızılot, pazar günü Hürriyet’teki köşesinde “havyarseverler derneği, hayvanseverler derneğinden daha etkili” diye yazdı.
Kedi köpek mamasında KDV oranının yüzde 18, havyarda ise yüzde 8 olduğundan yola çıkarak.
Gayet haklı.
Bu oranlar, evcil hayvan beslemeye sosyete ya da zengin işi olarak bakıldığının resmi aslında.
Ve vergi sistemimizin hayvan beslemeye karşı olduğunun.
Hayvanseverleri deli, sosyetik, zengin olarak algılayan, algılatmaya çalışan, hayvan sevmeyen, hatta beslemeyin diyen bu sisteme karşı durmamız lazım.
En başta da, küçücük evlerini sokak kedilerine, köpeklerine açan orta halli hayvanseverleri düşünerek.
Resmi güzel olan ressam!
Gün görsellik günü.
“Orhan Pamuk’un Ermeni asıllı ressam sevgilisi Karolin Fişekçi, Fransa’nın Ermeni soykırımı inkarını suç sayan yasayı kabul etmesine ateş püskürdü” haberi, Fişekçi’nin kırmızı seksi mini elbisesiyle verdiği pozlarla haber oldu gazetelere.
“Ressamın eserleri mi kendisi mi” sorusu geldi hemen aklıma.
Resimleri daha çok konuşturmak için resmini konuşturmak gerekiyor ki, Fişekçi böyle pozlar vermeyi uygun görmüş.
Eleştirdiğimi düşünmeyin, güzel kadın, ilgi de çekiyor bu pozlarla.
Zaten artık çok iyi biliyoruz ki görsellik sadece müzisyenlerin, oyuncuların ya da modellerin dünyasında değil, her türlü mecrada işe yarıyor.
Eleştirdiğim nokta, Karolin Fişekçi’nin, kırmızı mini etekli pozları erkekliğin fetişleşmiş sembollerine gönderme yapmak için verdiğini söylemiş olması.
Bu tür kılıflara ne gerek var!
“Ben güzelim, dikkat çekmek için yaptım” diyerek samimi olmak dururken.
Paylaş