Paylaş
Ben de geleneği bozmadım ve yine bir Okan Bayülgen programında Türkiye genelinde TT (trending topic) oldum, yani hakkında en çok tweet atılanlar listesinde zirveye yerleştim.
Bunda tabii gündemden uzun süredir düşmeyen Hey Onbeşli’yi canlı söylememin etkisi var.
Programa şarkılarıyla katılan dört kişi arasında playback yapmayan, orkestra eşliğinde canlı okuyan tek kişi
olmamın da...
Bu kez detoneden söz edemediler, yoktu çünkü, müzik yazarlarının da dediği gibi gayet sağlam ve alkış alan bir canlı performanstı.
Tek bir notadaki sürtoneyi de canlı yayın heyecanına verdiklerinden geriye kaldı sabun köpüğü kıvamındaki “vay tartışılan Hey Onbeşli’yi yine okudu” lakırdıları.
Bu arada söylemeden geçemeyeceğim, asıl gündem Hey Onbeşli’yle ilgili bir sonraki organizasyonu açıkladığımda olacak, çok şaşıracaksınız, az kaldı!
Konumuza dönersek, o gece benimle ilgili patırtı kopartılacak pek bir şey, yani TT olacağım bir durum yoktu.
Peki ben nasıl oldu da TT oldum?
Bu, kısmen de olsa stratejik bir pazarlama kampanyasının işi.
Benim Okan’a çıkacağımı ve yine çok konuşulacağımı öngören bir giyim firması, benim adım arandığında kendi reklamları görünsün diye #omurgedik hashtag’i uzantılı yüzlerce tweet attırdı o gece.
Adımı arayanlar benimle ilgili yazılanlardan çok onların ilanlarını gördüler.
Ben de “Dada Dandinista”nın halihazırdaki etkisi, gücü, bir aydır gündemden bir an olsun düşmeyen Hey Onbeşli ve de o uyanık giyim firması sayesinde cumartesi gecesi Türkiye’nin sosyal medyada en çok konuşulan kişisi oldum.
Teşekkürler Türkiye.
Egzotik hayvanların öldüren cazibesi
Pazar günü Hürriyet’in manşetinde Melis Alphan’ın “vahşi moda” haberi vardı.
Haberde zenginler arasındaki yeni trendin evde, bahçede vahşi hayvan beslemek olduğu yazıyor.
Bizdeki yasalara göre vahşi hayvanlar sadece hayvanat bahçeleri için özel belge ile getirilebiliyor. Orman Bakanlığı’na göre evde bakım söz konusu bile olamaz.
Konuyu uluslararası alanda araştırdığımızda ise özellikle vahşi hayvan beslemenin en yaygın olduğu Amerika’da yaban hayvanlarının banyoda, bahçede, garajda, oturma odasında sahipleriyle yaşadığını görüyoruz.
Hatta Amerika’da evlerde bakılan egzotik hayvan sayısı hayvanat bahçelerinde bakılanlardan bile fazla.
Yaban hayvanlarını esaret altına alarak banliyölerde beslemek hem zalim hem de tehlikeli bir uygulama.
Teksas’ta 4 yaşındaki bir çocuk teyzesinin beslediği dağ aslanının pençesiyle yaralanıyor, Connecticut’ta 55 yaşındaki bir kadının yüzünde arkadaşının şempanzesinin pençe izi kalıyor, Nebraska’da bir adam beslediği yılan tarafından boğularak öldürülüyor.
Bunlara benzer örnekler binlerce, üstlerine bir de bu hayvanlardan bulaşan öldürücü zoonotik hastalıklar eklenebilir. Ama egzotik hayvan sahibi olmanın öldüren cazibesi vazgeçilmezliğini koruyor.
Şimdilerde Amerika’nın birkaç eyaletinde kısıtlama olmadan egzotik hayvan sahibi olabiliyorsunuz. Bunun yasak olduğu eyaletlerde bile insanlar yasayı ihlal etmekten çekinmiyor.
Çünkü çoğu için egzotik hayvanlar bir statü ve güç simgesi, doberman ve pittbull’dan bir sonraki adım. Yılanlarla dolu evlerde yaşayan koleksiyoncuların yanı sıra yavru bir aslan ya da kaplanın cazibesine dayanamayıp alanlar da var.
Bazı insanlar ise yaban hayvanlarını doğayla yeniden bağ kurma aracı olarak görüyor, bu durum kendilerini farklı ve eşsiz hissetmelerini sağlıyor.
Dost olarak sağı solu belli olmayan, genetik kodunda insanla kayıtsız şartsız dost olma gibi bir özellik bulunmayan bir hayvana sahip olmak, yalnızlaşmaya ve bu ilişkinin daha yoğun yaşanmasına yol açıyor.
Bu, Tarzan hayatı yaşamayıp şehirde ikamet ediyorsanız, her iki taraf için de çok sağlıklı bir durum değil elbette.
Bunun en somut örneği 2011 yılında Ohio’da yaşanmıştı.
Terry Thompson özel koleksiyonundaki aslandan kaplana, ayıdan babuna 50 hayvanını kafeslerinden saldı ve sonrasında intihar etti.
Polisler de şehre dağılan hayvanları teker teker öldürmek zorunda kaldılar.
Denge bozmakta, sonra da bozulan dengeden rahatsız olup olayı daha da içinden çıkılmaz hale getirmekte insanoğlunun üstüne yok.
Her şey doğasında, kendi doğal ortamında güzel.
Doğayı ayağımıza getirip, ona sahip olmaya çalışıp, kendimize uydurmaya kalkmaktansa, doğaya saygı duymak, karışmadan, karıştırmadan uzaktan izlemek en doğrusu.
Ne demişti Yaşar Güvenir, seni uzaktan sevmek aşkların en güzeli!
Paylaş